Mesajı Okuyun
Old 23-01-2004, 18:00   #4
horata

 
Varsayılan

Sayın bir dost,

Tazminat davası hakkında söylediklerinize katılıyorum. Yani genel anlamda zarar-kusur-illiyet bağı ilkesi geçerlidir şüphesiz. Aslında ben oraya fazla takılmıyorum.
Size katılmadığım nokta ise 30 gün içinde verilmesi gereken cevabın içeriği. Yasada başvuruların sonucu veya yapılan işlemin safahati şeklinde belirtilmektedir. Kaldı ki, ben hiç bir idarenin şimdiye dek 30 gün içinde işlem safahatiyle ilgili bilgilendirme yazılarına da tanık olamadım.

Değinmek istediğim diğer konu ise sizin bahsettiğiniz hususla çok yakından ilgili. Halen TBMM'de yasalaşmak için bekleyen ve hükümet tarafından hazırlanan İdari Usul Kanunu adı altında bir tasarı mevcut. Ben bu tasarıyı inceleme imkanı buldum. Kanunun amacı genel olarak idari işlemlerin yapılmasında uygulanacak ilke ve usullerin belirlenmesi. Bu tasarının 11.maddesinde"İdare, kendisine yapılan başvurular hakkında, kayıt tarihini izleyen günden itibaren en geç otuz gün içinde, istemin kabul veya reddedildiği konusunda cevap vermekle yükümlüdür......." denilmektedir. Talebin reddedilmesi halinde red gerekçesinin açıklanması, bu işleme karşı başvurulabilecek idari makamlar, yargı yolu ve sürelerin gösterilmesi zorunluluğu getirilmiş. Bu bahsettiğim 11.maddenin hükümet gerekçesinde ise aynen şöyle denilmektedir.

"İdarenin ilgililerin başvurularını cevaplandırması anayasal bir zorunluluktur. Kendi faaliyet alanıyla ilgili bir işlemin veya eylemin yapılması isteğiyle yapılan başvuru karşısında, idarenin suskun kalma hakkı bulunmamaktadır. İlgililerin başvuruları cevaplandırma zorunluluğu, istisnası olmayan idari bir yükümlülüktür.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda, başvuruların idarece altmış gün içinde cevaplandırmamasının “zımni ret” olarak kabulü, sadece ilgililerin dava açma hakkını kullanmalarına olanak sağlayan bir yargılama usulü yöntemidir. Dolayısıyla ilgililerin dava açma hakkını kullanabilmeleri için idari yargılama usulünde öngörülen başvuruların altmış gün içinde cevaplandırılmaması yoluyla reddedilmiş sayılması varsayımının kabulü, idare yönünden bir seçenek olarak kabul edilmesi düşünülemez. Zira belirtilen varsayımın kabulü, idarenin Anayasadan kaynaklanan başvuruları cevaplandırması zorunluluğunun ortadan kaldırılması; anılan zorunluluğun bir temenniye dönüşmesi sonucunu doğuracaktır.
Maddede, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda “zımni ret” bir seçenek olarak kabul edilmeyerek sadece idari yargılama usulü yöntemi olarak bırakılmış; idarenin her koşulda yapılan başvuruları cevaplandırması zorunluluğu kural olarak benimsenmiştir."

İlgilendiğiniz için teşekkürler....