Mesajı Okuyun
Old 05-02-2010, 13:47   #27
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım,

Bu konuyu yeni fark ettim. Mesajlarda birbirine tamamen zıt görüşler olduğunu görüyorum. Ancak ; davalı konumunda iken karşı dava veyahut açılıp birleştirilmiş bir başka boşanma davası yokken davalının tazminat talebinin reddedilmesi gerektiği kapsamındaki görüşlere kesinlikle katılmıyorum. Kişisel düşüncem, karşı dava (yani boşanma istemi) olmasa dahi boşanma davasının davalısı konumunda olan daha az kusurlu eşin maddi ve manevi tazminat talep edebileceği yönündedir.

Geçen sene neticelenen ve kesinleşen bir dava dosyamdan örnek vermek istiyorum. Davalı müvekkilim aleyhine açılan bir boşanma davasında, müvekkilim kesinlikle eşinden ayrılmayı istemiyordu ve daha fazla kusurlu olan da çok açık şekilde davacı eş idi. Müvekkilim yargılama boyunca az kusurlu konumda kaldı, daha fazla kusurlu olduğu kanıtlanamadı. Zira davacı hem müvekkili aldatıyor, hem oldukça uzun süredir eve gelmiyor, hem saldırgan tavırlar sergiliyordu. Buna rağmen müvekkilim de eşinden ayrılmak istemiyordu.

Biz öncelikle, -müvekkilimizin tamamen kusursuz olduğunu düşündüğümüzden-, aile kurumunun korunması gereği, 30 yıl süren bir evliliğin mevcudiyeti ve müvekkilin hala eşini seviyor oluşu nedeni ile ve özellikle de TMK genel hükümleri uyarınca, bir kimsenin sadece kendi kusuruna dayanarak hak elde edemeyeceğini de dayanak ederek kusurlu olan davacı yanın davasının reddinin gerektiğini savunduk.
Alıntı:
Yargıtay 2.HD. 02.06.2003 tarihli, 7043-798 kararı1; ...Davacı kocanın eşini terk edip ... gittiği anlaşılmaktadır. Davalı kadından kaynaklanan bir kusur kanıtlanamamıştır.TÜRK MEDENİ KANUNUNUN 166. MADDESİ HÜKMÜNÜ TAMAMEN KUSURLU EŞİN DE DAVA AÇABİLECEĞİ VE YARARINA BOŞANMA HÜKMÜ ELDE EDİLEBİLECEĞİ BİÇİMİNDE YORUMLAMAMAK VE DEĞERLENDİRMEMEK GEREKMEKTEDİR. ÇÜNKÜ BÖYLE BİR DÜŞÜNCE, KİMSENİN KENDİ EYLEMİNE VE TAMAMEN KENDİ KUSURUNA DAYANARAK BİR HAK ELDE EDEMEYECEĞİ YÖNÜNDEKİ TEMEL HUKUK İLKESİNE AYKIRI DÜŞER. ...Evlilik birliğinin eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır."

Fakat davanın reddine ilişkin talebimiz kabul edilmez ise davalı müvekkilim boşanma nedeni ile zarara uğrayacağından TMK m.174 uyarınca kusurlu olan davacıdan maddi ve manevi tazminat isteminde bulunduk.

Dava neticesinde boşanma davasının kabulüne ve davalı müvekkilim lehine oldukça yüksek bir miktarda maddi-manevi tazminata hükmolundu. Hatta kararın ilgili kısmını da alıntılamak isterim ;
Alıntı:
Mevcut olayda evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış ve davalının az da olsa kusurlu olduğu tespit edilmiştir. TMK nun 166/1-2 maddesinde belirtilen koşullar oluşmuştur. Davacı dava açmakta haklı olup davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacının ağırlıklı olarak kusurlu olması ve yaşanan olaylarda davalının kişilik haklarının zarar görmesi ayrıca evlilikte beklediği menfaatin de zedelenmesi nedeniyle tarafların sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alınarak takdir edilen 225.000-YTL maddi tazminat ile 50.000-YTL'lik manevi tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ayrıca 3.000-YTL'lik tedbir ve yoksulluk nafakasının da davacıdan alınarak davalıya verilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir...

Benim görüşüm de (TMK m.174 gereği), davalı olarak boşanma istemli karşı davanız yahut birleştirilmesini talep ettiğiniz ayrıca bir boşanma davanız olmasa dahi boşanmadan zarar görecek olunması ve boşanmaya neden olan olaylarda daha az kusurlu olunması şartı ile talebiniz var ise ve koşulları da oluşmuş ise maddi ve manevi tazminata hükmolunması gerektiği yönündedir.

Merak ediyorum, boşanma davasında, daha az kusurlu durumdaki davalı olarak maddi ve manevi tazminat talep edebilmek için mutlaka bir karşı dava açılmış olması gerektiği hangi kanun maddesinde yazıyor acaba?

Biraz uzunca bir mesaj oldu ama zahmet edip okuyanlara teşekkürlerimi sunarım. İlaveten Sayın Av. Habibe Yılmaz Kayar ve Sayın Doç. Dr. Şükran Şıpka'nın konu hakkındaki değerli görüşlerini gerçekten merak ediyorum. Dilerim kendileri de bu konuların erbabı olarak açıklayıcı mesajlar yazarlar.


Saygılarımla,