Mesajı Okuyun
Old 10-03-2014, 13:46   #21
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/14812
K. 2013/17433
T. 9.12.2013

• YOKSULLUK VE İŞTİRAK NAFAKASININ KALDIRILMASI DAVASI ( Daha Önce İşten Çıkartılma Nedeniyle Açılan Dava Sonucunda İndirilip Kararın Kesinleştiği - Bu Davada Davacının Gelir Durumu Mal Varlığı ve Yaşam Standardının Detaylı Şekilde Araştırılacağı/İşe İadesine ve Biriken Maaşlarının Ödenmesine Karar Verildiğinin Gözetileceği )

• BOŞANMA PROTOKOLÜNDE YAZILI NAFAKANIN İNDİRİLMESİ ( İşten Çıkartılma Nedeniyle Daha Önce Açılan Davada - Kaldırılması Talep Edilen Bu Davada Davacının Mahkeme Kararı İle İşe İadesine ve Biriken Maaşlarının Ödenmesine Karar Verildiğinin Gözetilip Gelir Durumu Mal Varlığı ve Yaşam Standardının Detaylı Şekilde Araştırılacağı )

• İŞTİRAK VE YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASI DAVASI ( Daha Önce İşten Çıkartılma Nedeniyle Açılan Dava Sonucunda İndirilip Kararın Kesinleştiği - Bu Davada Davacının Gelir Durumu Mal Varlığı ve Yaşam Standardının Detaylı Şekilde Araştırılacağı/İşe İadesine ve Biriken Maaşlarının Ödenmesine Karar Verildiğinin Gözetileceği )

4721/m. 176/4

ÖZET : Boşanma davasında kadının ev hanımı olduğu, erkeğin ise makinist olması nedeniyle protokol hükümleri gereğince yoksulluk ve küçükler için iştirak nafakasına hükmedilmiş, karar kesinleşmiştir. Bu davadan sonra erkeğin işten çıkartılması nedeniyle açılan nafakanın kaldırılması davası sonucunda yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası indirilmiş ve karar kesinleşmiştir.

İştirak ve yoksulluk nafakasının kaldırılması talep edilen bu dava sırasında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması sonucunda, davacının memuriyetten çıkarılma işlemine karşı idare mahkemesinde açtığı dava sonucunda, davacının mahkeme kararı ile işe iadesine ve biriken maaşlarının da ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, davacının gelir durumu, mal varlığı ve yaşam standardı yeniden araştırılarak; boşanma kararından sonra davacının mal varlığında ve gelirinde bir azalma olup olmadığı detaylı şekilde araştırılarak, azalma var ise bunun kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede ne ölçüde etkisi bulunduğu tartışılarak, başlangıçtaki denge gözetilerek sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen yoksulluk iştirak nafakasının kaldırılması-indirilmesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davada, eş için 700,00 TL olan yoksulluk nafakasının ve çocukları için 300,00 TL olan iştirak nafakasının kaldırılması istenilmiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakası 600,00 TL'ye; iştirak nafakaları ise 250,00'şer TL'ye indirilmiş, hüküm, süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davada, iştirak ve yoksulluk nafakasının kaldırılması talep edilmektedir.

4721 sayılı TMK.nun 175.maddesi gereğince, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” Aynı kanunun 176/4.maddesinde ise; “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir”.

Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir.

Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder.

Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.

Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir.

Somut olayda, taraflar arasında görülen boşanma davasında davalı kadının ev hanımı olduğu, davacının ise makinist olması nedeniyle protokol hükümleri gereğince 1000,00 TL yoksulluk, 1998 ve 2004 doğumlu küçükler için ise 500,00'er TL iştirak nafakasına hükmedildiği, kararın kesinleştiği, bu davadan sonra davalının işten çıkartılması nedeniyle açılan nafakanın kaldırılması davası sonucunda yoksulluk nafakası 700,00 TL'ye ve iştirak nafakası ise 300,00'er TL'ye indirildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Bu dava sırasında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması sonucunda, davacının memuriyetten çıkarılma işlemine karşı idare mahkemesinde açtığı dava sonucunda, davacının mahkeme kararı ile işe iadesine ve biriken maaşlarının da ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip; boşanma dosyası dosya içine alınarak; davacının gelir durumu, mal varlığı ve yaşam standardı yeniden araştırılarak; boşanma kararından sonra davacının mal varlığında ve gelirinde bir azalma olup olmadığı detaylı şekilde araştırılarak, azalma var ise bunun kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede ne ölçüde etkisi bulunduğu tartışılarak, başlangıçtaki denge gözetilerek sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK. nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı