Mesajı Okuyun
Old 27-04-2006, 11:10   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; davacı Şirketin ihracat teslimlerinden doğan katma değer vergisi iade alacağının ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemi iptal eden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden; davanın, davacı Şirketin, 1995/Ocak-Mayıs dönemlerindeki ihracat teslimlerinden doğan katma değer vergisi iade alacağı için 28.2.1995, 27.3.1995, 21.5.1995 ve 26.6.1995 tarihlerinde yaptığı başvurulara cevap verilmediği; daha sonra, 18.12.2000 tarihinde aynı yönde yapılan başvurunun ise, ilgili dönemlerde, sahte fatura düzenlediği saptanan bir firmadan alışlarının bulunması nedeniyle, iade isteminin teminatsız yerine getirilmesinin mümkün olmadığından bahisle ve 22.12.2000 tarihli işlem ile reddi üzerine, buna dair işlemin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7'nci maddesinin 1'inci fıkrasında, dava açma süresinin, vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu belirtilmiş; 15'inci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde ise, süre aşımı halinde davanın reddine karar verileceği hükme bağlanmış; aynı Kanunun 10'uncu maddesinde de, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri; altmış gün içerisinde cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı; ilgililerin, altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre, Danıştayda, idare ve vergi mahkemelerinde dava açabilecekleri; altmış günlük süre içinde idarece verilen cevabın kesin olmaması halinde, ilgilinin, bu cevabı, istemin reddi sayabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebileceği; bu takdirde, dava açma süresinin işlemeyeceği; ancak, bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği; dava açılmaması veya davanın reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitiminden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabileceği öngörülmüştür.
Bu hükümlere göre; yapılan başvuruya altmış gün içerisinde idarece verilen cevabın kesin olması veya başvurunun anılan süre içerisinde cevap verilmemek suretiyle zımnen reddedilmesi hallerinde, davanın, cevabın tebliğini veya cevap verilmemek suretiyle geçen altmış günü izleyen günden itibaren, açıklanan 7'nci maddede, davanın açılacağı idari yargı yerine göre belirlenen dava açma süresi içinde açılması gerektiğinden; bu süre geçirildikten sonra yapılan ikinci başvuru üzerine, idarece verilen cevap veya cevap verilmemek suretiyle tesis edilen işlem dolayısıyla ikinci bir dava hakkının doğması olanaklı değildir. Her ne kadar, anılan 10'uncu maddenin 2'nci fıkrasının son cümlesinde, dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca verilen cevap üzerine de dava açılabileceği açıklanmış ise de, bu cümlede dava açma olanağı sağlayacağı belirtilen cevabın ilk başvuruya verilen cevap olması gerektiği, maddenin anlatımından çıktığından, ilk başvurunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine yapılan sonraki başvurular dolayısıyla bu hükmün uygulanma yeri bulunmamaktadır.
Bu hukuki durum karşısında; davacı Şirketin, ihracat teslimlerinden doğan katma değer vergilerinin iadesi istemiyle ilk olarak yaptığı başvuruların cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine, bu işlemin iptali istemiyle, 2577 sayılı Yasanın yukarıda açıklanan 7'nci maddesinde belirtilen süre içinde dava açılması gerekirken; bu süreler geçirilerek, 18.12.2000 tarihinde yapılan ikinci başvurunun reddine ilişkin 22.12.2000 tarihli işlemin iptali istemiyle, 22.1.2001 tarihinde açılan işbu davanın, süre aşımı sebebiyle reddi, 2577 sayılı Yasanın 15'inci maddesinin 1'inci fıkrasının yukarıda anılan (b) bendi hükmü gereği olduğundan; Vergi Mahkemesince, işin esasına girilerek, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle verilen temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 24.3.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

Dnaıştay 7. Daire, 2004/753 K. 2001/3476 E. 24.03.2004 T.