Mesajı Okuyun
Old 11-12-2013, 21:45   #10
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Kefalet / özel yetki

11.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/9069
Karar: 2010/8312

Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen davada Sungurlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27.09.2007 tarih ve 2007/203 - 2007/397 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İ____ A____ tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalıların dava dışı H____’ın müvekkili bankadan kullandığı tarımsal kredinin kefili olduklarını, hesabın kat edildiğini ve talep edilmesine rağmen kredi borcunun ödenmediği ileri sürerek, 20.121,83 YTL’nın temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, kardeşleri olan H____’a babalarından kalan taşınmaz için ipotek işlemi yapabilmesi hususunda vekalet verdiklerini, kendilerini borç altına sokacak kredi kefalet ine ilişkin vekalet vermediklerini, bu nedenle borçlu bulunmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalıların kredi borçlusu olan dava dışı H____’a verdikleri vekaletnamede davacı bankada kendilerini borç altına sokabilecek özel bir yetkinin bulunmadığı, vekaletnamenin davalıların babadan kalma taşınmazının H____ tarafından bankadan alınacak kredinin teminatı olarak gösterebileceğine ilişkin olduğu, bu vekalete hayali olarak davalıların kredi borcunun kefili olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, kredi borcunun kefil olduğu ileri sürülen davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Borçlar Kanunu'nun 388. maddesinde de vekaletin kapsamı düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasına göre, vekaletin kapsamı sözleşme ile açıkça tespit edilmemişse ilişkin olduğu işin mahiyetine göre tayin edilir. İşin niteliği, işgörme ile erişilmek istenilen amaç, olayın özellikleri, bu konudaki teamüller vekilin neler yapması ve nelerden kaçınması gerektiğini bu belli eder (Tandoğan, C. 2, s. 393).

Borçlar Kanunu'nun 388/III. maddesine göre de, vekil özel olarak yetkili kılınmadıkça, dava açamaz, sulh olamaz, tahkim sözleşmesi yapamaz, mal bağışlayamaz, bir taşınmaz mülkiyetini devredemez ve haklarla takyit edemez, kambiyo senetleri düzenleyemez. Böylece, kendisine, bazı işlemleri yapabilmesi için özel yetki alması gerektiği (olmadıkça yapamayacağı) hususu anılan madde ile öngörülmüştür. Borçlar Kanunu'nun 388/III. maddesinde böylece vekaletin kapsamına yasal bir sınırlama getirmiş bulunmaktadır. Bu sınırlama iyiniyetli üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir (Tandoğan, C. 1/2, s. 135; C. 2, s. 396).

Somut olayda, taraflar arasında, davalılar tarafından 25.8.1999 ve 26.8.1999 tarihli düzenleme şeklinde vekaletnameler ile dava dışı H____’a banka ve tapu dairesinde bir kısım işlemler yapılması hususunda yetkiler içeren vekalet verildiği ve daha sonra vekil olan H____ bu vekaletnameleri esas alarak davacı banka ile kendisi lehine yapmış olduğu kredi sözleşmesini davalılar adına vekaleten kefil sıfatıyla imzalamış olduğu hususlarında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, vekilin kullanmış olduğu krediye ilişkin sözleşmeyi davalılar adına vekaleten kefil sıfatı ile imzalayıp imzalamayacağı ve bu kefaletin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dairemizin 10.6.1988 tarih, 1988/4317-3844 sayılı kararında da belirtildiği üzere, uygulamada ve doktrinde vekilin kendi kendisi ile kendi lehine sözleşme yapabilmesi, borç altına soktuğu müvekkilinin açık yetki vermesi ile veya böyle bir yetki olmadan yaptığı işlemlere vekil edence sonradan icazet verildiği takdirde mümkün olabilmektedir. (Bkz Tekinay, Borçlar Hukuku; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, İst. 1985; Prof Dr F.N. Feyzioğlu, Genel Hükümler Cilt 1, İst. 1976 s.417, 420).

Dava konu vekaletnamelerin içeriği incelendiğinde, vekalet veren davalılar tarafından vekil olan dava dışı H____'ın kendisi lehine davacı bankadan alacağı krediye sahibi bulundukları taşınmazı teminat göstermeye, taşınmaz üzerine ipotek tesis etmeye, tapuda işlemler yapmaya, kredi borcuna ilişkin ipoteğin paraya çevrilmesi ile borcun tecil ve taksit senetlerini imzalamaya, bankaya tevdi ve takdime, bu kredi ve ipotek işlemleri nedeniyle banka, tapu, noterlik ve diğer resmi kurumlarda yapılacak işlemler için her sıfat ve suretle davalılar adına işlem yapmaya, borç senetleri, taahhütname ve her türlü evrak düzenleme ve imzalamaya yetki verilmiştir. Görüldüğü üzere, davalılar tarafından verilen vekaletnamelerde vekile çok geniş yetkiler verilmiş olup, davaya konu kredi sözleşmesine vekilin davalılar adına kefil sıfatı ile imza atması için BK’nın 388. maddesine göre özel bir yetki gerekmez.

Bu itibarla, mahkemece, davacı banka ile yapılan kredi sözleşmesindeki kefaletin davalılar adına geçerli olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 13.07.2010 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, kredi borcuna kefalet nedeniyle, kefiller aleyhine açılmış bir alacak davasıdır.

Davalılar kefalet akdinin vekil marifetiyle kurulduğunu, ancak vekile, kendisinin aldığı krediye kefil olmaları için herhangi bir yetki vermediklerini, sınırlı yetki tanınan vekaletnameye dayalı olarak tesis edilen kefaletin geçerli olmadığını savunmuşlardır. Mahkemece davalıların savunmasına itibar olunarak davanın reddi cihetine gidilmiş; davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemiz muhterem çoğunluğunca, yukarda açıklanan gerekçesine istinaden yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

BK’nun 388/3. maddesinde, vekilin özel yetki bulunmaması hallerinde hiç yapamayacağı iş ve işlemler sayılmış olup bu anlamda kefalet akdi kurulması için -kural olarak- vekile özel bir yetki verilmesine gerek olmadığına iştirak etmekle birlikte, vekaletin kapsamının açıkça belirgin olduğu hallerde, vekaletin şümulünün değerlendirilmesi, vekaletnamede belirtilmeyen hususlarda özel yetki verilmesi gerekip gerekmediğinin yasakoyucunun 388. maddenin 1. fıkrası ile çizmiş olduğu sınırlar dairesinde her somut olay bakımından ayrıca ele alınması gerektiği görüşündeyim.

Bilindiği üzere, BK’nun 111. maddesi uyarınca vekalet akdi çerçevesinde görülecek işin müvekkilin dışında, üçüncü kişi yararına da yapılması mümkün ve muhtemel olmakla birlikte, söz konusu yararlanıcı üçüncü kişinin, her halükarda, vekil olmaması iktiza eder. Aksinin kabulü, vekilin açık yetki verilmemesi hallerinde, kendi kendisi ile ve kendi lehine akit yapması yasağının ihlali olur. Vakıa odur ki, vekalet akdinden ötürü vekilin de bir menfaati olabilir, ancak bunun vekilin ücrete hak kazanması gibi bizatihi akitten kaynaklanan bir menfaat olmaması durumunda, söz konusu yasağın ihlal edildiğinden söz edilmelidir. Somut olaya bakıldığında , davalıların dava dışı H____’a vermiş olduğu vekaletnamede, adı geçen vekilin, davacı banka dan alacağı kredi için ipotek verilmesi dışında ayrıca kefalette bulunması için yetki vermedikleri, vekaletnamenin kapsamının, davalıların savunmasında belirttikleri gibi H____ tarafından alınacak banka kredisi için teminat olarak taşınmaz ipoteği kurulması ve bununla ilgili iş ve işlemlerle sınırlı bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, vekil tarafından kendisi ve banka lehine olacak şekilde banka ile vekaleten akdettiği kefalet sözleşmesinin vekilin vekaletnamede açıkça belirtilen hususlar dışına çıkarak vekalet görevini kötüye kullandığının, davacı bankanın ise bu lazimeyi ve vekaletnamede bu yolda açık bir yetki verilmediğini bilebilecek durumda iken, ipotek ile teminat altına aldığı kredinin geri dönüşünü, davalıların kefaletiyle ayrıca teminat altına almak suretiyle ve kötüniyetle hareket ettiğinin kabulü gerekmekle, vekaleten kurulan kefalet akdinin, davalılar için hüküm ifade etmesi beklenmemelidir.

Açıkladığım nedenlerle yerel mahkeme kararının davanın reddine ilişkin kararının doğru olduğu kanısıyla Dairemiz muhterem çoğunluğunun aksi yöndeki kararına karşıyım.

*****Aşağıdaki kararda da; yukarıdaki karşı oyun benimsendiğini görüyoruz...

19.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/5672
Karar: 2012/11163
Karar Tarihi: 04.07.2012


Dava: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı Y____ İnşaat Ltd. Şti. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davalının vekaletname ile vekil tayin ettiği dava dışı üçüncü kişi A____ İ____ marifetiyle müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığını, kredi geri ödemelerinin aksaması üzerine hesabın kat edildiğini, borcun tahsili için girişilen icra takibine davalının itiraz ettiğini, takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin takibe konu sözleşmede imzasının bulunmadığını, vekaletname ile vekil tayin edilen dava dışı A____ İ____'a kefil olunabileceği yönünde bir yetki verilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, uyuşmazlığın davalının kefil olma iradesinin mümessili tarafından açıklanıp açıklanamayacağı noktasında toplandığı, davalının kredi sözleşmesinin akdedildiği tarihte kredi asıl borçlu şirketin ortağı olduğu, dava dışı üçüncü kişi A____ İ____'a verilmiş bulunan vekaletnamede kefalet verme işleminin de anılan vekaletname kapsamında olağan işlemlerden kabul edildiği, vekaleten kefaletin mümkün ve geçerli olduğu, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne, davalının takibe vaki itirazının iptali ile takibin devamına, asıl alacak üzerinden hesap edilen %40 icra inkar tazminatının talep tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Mahkemece, davalının dava dışı 3. kişi A____ İ____'a vermiş olduğu 26.10.2005 tarihli vekaletnamenin 3. kişiler tarafından çekilecek kredilere kefil olma yetkisini de içerdiği kabul edilmiş ise de söz konusu vekaletnamenin incelenmesinde davalının kendi adına bankalara kredi başvurusu yapmaya, kredi çekmeye, bedelleri almaya yönelik olarak vekile yetki verdiği, 3.kişilerin bankalardan alacakları krediye kefil olmaya yönelik özel yetki içermediği anlaşılmakla mahkemece vekaletnamenin yorumlanmasında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 04.07.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

Saygılar