Mesajı Okuyun
Old 06-07-2011, 20:02   #3
ceren ünsal

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/321
K. 2006/1959
T. 28.2.2006
� TAPU İPTALİ VE TERKİN ( Elatmanın Önlenmesi ve Yıkım - Yıkımı İstenen Yapıların Dava Dışı Mensin Tenis İhtisas Kulübü Derneğine Ait Olduğu/Adı Geçenin Davada Yer Almasının Sağlanması Gereği )
� ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM ( Yıkımı İstenen Yapıların Dava Dışı Mensin Tenis İhtisas Kulübü Derneğine Ait Olduğu - Adı Geçenin Davada Yer Alması Gereği )
� TARAF TEŞKİLİ ( Elatmanın Önlenmesi ve Yıkım - Yıkımı İstenen Yapıların Dava Dışı Mensin Tenis İhtisas Kulübü Derneğine Ait Olduğu/Adı Geçenin Davada Yer Alması Gereği )

ÖZET : Dava, tapu iptali, terkin, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Yıkımı istenen yapıların dava dışı Mensin Tenis İhtisas Kulübü Derneğine ait olduğu anlaşıldığını göre adı geçenin davada yer almasının sağlanması, ondan sonra yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınmak suretiyle hükme yeterli bir araştırmanın yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, davalı adına kayıtlı 4 parsel sayılı taşınmazın tamamının kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığını, bu nedenle özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek tapu iptal, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28/2/2006 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Ayda Aslan ile temyiz edilen Hazine vekili avukat Gülderen Şahin geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Ülkü Akdoğan tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, tapu iptali, terkin, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu olup davalı Belediyeye ait bulunan 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde, Mersin tenis ihtisas kulübü derneğinin tesislerinin bulunduğu çekişmeli taşınmazın 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı gereğince keşfen belirlenen kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı dosya kapsamı ile sabittir.

Bu belirlemelere karşın davalı Belediye; taşınmazın ( yerin ( denizden dolgu yapılmak suretiyle elde edildiğini bu nedenle tasarruf hakkının Belediye Yasası hükümleri gereği kendilerine ait bulunduğunu savunmuştur.

Ne varki anılan savunma üzerinde hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir.

Çeşitli zamanlarda ve muhtelif yasalarla denizden doldurulan yerlerle ilgili bazı düzenlemeler getirilmiş olup;

Bunlardan ilki yürürlük tarihi 1 Eylül 1930 olan 1580 Sayılı Belediye Kanununun 159. maddesi hükmüdür. Buna göre; belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin tasarruf, idare ve nezareti Belediyelere bırakılmış tereddüte yer vermeyecek biçimde mülkiyetinin devri yönünden belediyeye bir hak tanınmamıştır. Sonradan yürürlüğe giren ve 1580 Sayılı Yasayı ortadan kaldıran 28.12.2004 günlü 5272 Sayılı Belediye Yasasının 79. maddesi de yine taşınmazın mülkiyeti açısından belediyelere bir hak tanımamış, aksine Belediye yetkilerinde kısıtlamalara gidilerek bu gibi yerlerin yalnız tasarrufunun, dolgu yapan belediyeye bırakılacağı yönünde benzer hükme yer vermiş, sonra yürürlüğe giren 5393 sayılı yasa da bu konuda değişik bir düzenlemeye gidilmemiştir.

Öyleyse, belediyelerin bu düzenlemeler gereğince dolgu olgusundan kaynaklanan mülkiyete ilişkin bir hak edinmesi olanağının bulunduğu söylenemez.

Kaldı ki; 17.4.1990 Tarihinde yürürlüğe konulan 3621 Sayılı Kıyı Kanununun 7. maddesinde de benzer bir düzenlemeye yer verilmiş; bazı usul ve esaslar dairesinde denizden dolgu yapılabileceği hüküm altına alınmış, ne varki dolgu yapan adına yine mülkiyet yönünden bir hak öngörülmemiştir.

Esasen, 1961 Tarihli Anayasanın 130 ve halen yürürlükteki 7.11.1982 Tarihli Anayasanın 43. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, kamu yararına tahsis edilmiştir. Medeni Kanunun 641 ( yeni 715 md. ( maddesinde açıkça kıyılardan söz edilmemekle beraber, kıyıların bu madde kapsamında olduğu gerek öğretide, gerekse uygulamada benimsenmiştir. Anayasa ve söz konusu madde hükmünde, kamu yararına tahsis edilen bu gibi yerlerin işletilmesi ve kullanılmasının özel kanunla düzenleneceği, hüküm altına alınmış ancak; taşınmazın mülkiyetinin devriyle ilgili olarak dolgu yapanlara bir hak tanınmamıştır. Aynı düzenleme 3621 Sayılı Kıyı Kanununun 7. maddesinde de "... Doldurma ve kurutma işlemleri yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre yapılır. Bu araziler, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır, özel mülkiyet konusu yapılamaz" şeklinde yer almıştır.

Bütün bu açıklamalara karşın, 29.12.1934 Tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve halen yürürlükte bulunan 2644 Sayılı Tapu Kanununun 8, 9 madde hükümleri denizden izinli veya izinsiz doldurulan yerlerin bazı usul ve esaslar dairesinde mülkiyetinin doldurana devredileceğine, sicil kaydı oluşturulmak suretiyle özel mülkiyete konu edilebileceğine imkan tanımış ve bu uygulama 1956 Tarihinde yürürlüğe giren 6785 Sayılı İmar Yasasında bazı değişikler yapılmasını içeren 1605 Sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 20.7.1972 tarihine kadar devam etmiştir.

Ne varki; 1605 Sayılı Kanunun ek 7. maddesinin son fıkrası ile dolgu ile mülk edinme yolu tümden kapatılmış ve kıyıların özel yasalardan kaynaklanan tasarrufa dair istisnai hükümleri dışında özel mülke konu edilemeyeceği kabul edilmiş ancak; bu konunun yürürlüğe girme tarihi olan 20.7.1972 tarihine kadar kazanılmış haklar saklı tutulmuştur. Böylelikle, kıyılarla ilgili diğer yasalarda yer alan hükümlerle paralellik sağlanmış, bir bakıma 2644 Sayılı Tapu Kanunundaki dolgu neticesi kıyıların özel mülke konu edileceğine dair istisnai nitelikte 8 ve 9. maddelerinde yer alan hükümler zımnen işlevini yitirmiş ve adeta önemini kaybetmiştir.

O halde bütün bu ilkeler ve açıklamalar karşısında Belediyece yapıldığı ileri sürülen dolgu işleminin 1605 Sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 20.7.1972 tarihinden önce mi yoksa sonra mı yapıldığının; 2644 Sayılı Yasanın 8 ve 9. maddelerinde öngörülen usul ve esaslar dairesinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespiti, çekişmenin giderilmesi ve kazanılmış hak kuralının gözetilmesi açısından zorunludur.

Bilindiği üzere "kazanılmış hak" kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gereken bir usul kuralıdır.

Hal böyle olunca, öncelikle, yıkımı istenen yapıların dava dışı Mensin Tenis İhtisas Kulübü Derneğine ait olduğu anlaşıldığını göre adı geçenin davada yer almasının sağlanması, ondan sonra yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınmak suretiyle hükme yeterli bir araştırmanın yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 450,00 YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 28.02.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.