Mesajı Okuyun
Old 16-07-2009, 22:03   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.S.Karaca
Bir bakış;
Yukarıdaki Hukuk Genel Kurulu kararı ve bu kararın Meslektaşımız Sayın Av.Mehmet Saim DİKİCİ'nin yorumundan şu sonucu çıkardım; iş sahibi ile vekil, icra müdürlüğü işlemleri ile sınırlı olarak anlaşmış olabilirler. Bu durumda takibe yapılan itiraz başka bir safhadır ve icra müdürlüğü işlemleri sayılmaz. Bu halde, mahkemeye yansıyan her talep önce (dava) asile tebligat yapılarak başlatılmalı, taraf teşkili bu yolla teşkil edilmelidir.İçimize sinse de sinmese de HGK böyle diyor. 12.HD ne demişse nafile.

Bir kambiyo takibi başlatılsın( artık tetkik merci de yok), borçlu İcra Hukuk Mahkemesinde itiraz davası açacak, takipte bir vekili olduğu halde asile tebligat çıkarılacak. İcra takibi vekil eliyle takip edilen bir iş değil midir ki, bu takibe karşı itiraz asile tebliğ olunacaktır? Başka bir anlatımla; ilamsız takipte ödeme emrine vekil eliyle itiraz ediliyor ve takip duruyor. İtirazın iptali, ayrı bir davadır ve asil muhatap alınmalıdır, bu noktada bir tereddüt yok, çünkü takip durmuş ve takip durduğundan icra müdürlüğü dosyada bir işlem yapamıyor. Ama İcra Mahkemesindeki itiraz başka bir konudur, takip devam ediyor, icra müdürlüğü dosyada yetki ve işlem sahibidir, yani alacaklı bakımından iş vekil eliyle takip ediliyor durumdadır. Bu durumda İcra Mahkemesindeki itiraz davası bağımsız bir dava olmayıp, vekil eliyle yapılan takibi durdurmaya yönelen bir hukuksal girişimdir ve tebligat vekile yapılmalıdır diye düşünüyorum .

Son bir nokta; olay HGK kararındaki gibi değil de, şöyle gelişmiş olsa idi; borçlunun itirazına ilişkin dilekçesi alacalı vekiline tebliğ edilmiş olsa, alacaklı vekili de duruşmaya katılmasa idi, İcra mahkemesi dava dilekçesinin yine de alacaklı asile tebliğini istemeli miydi?

Aslında HGK da itirazın kaldırılması davasını icra takibinden farklı ve ayrı bir yargılama safhası olduğu cihetle vekilin bu yöndeki beyanı üzerine asile tebligat çıkarmalıdır diyor. Sayın hades'in ve sizin vurguladığınız husus da sanıyorum bu yönde.

Ben farklı düşünüyorum. İlk duruşmada yetkisi olmadığı için davaya katılmayacağını beyan eden vekili davaya girmeye zorlamamız doğru olmaz diye düşünüyorum.

Takip aşamasında dosyada vekaleti olduğu halde tebliğ çıkarılan vekilin, tebligatı iade ederek istifa ettiğini bildirmesi hali ile bu durumun çok farklı nitelikte olmadığı kanaatindeyim.


Alıntı:
Yazan
[b
T.C.[/b]

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2007/6-13

K. 2007/54

T. 6.3.2007

] Avukatlık Yasasının 171. maddesinde ( 02.05.2001- 4667/83 ile değişik ) "Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder." şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenlemeden çıkan sonuç şudur; avukat vekalet sözleşmesi son bulana kadar değil, iş ( yani avukatlık sözleşmesi ) son bulana kadar takiple mükelleftir.

Buradaki işi, ben avukatlık sözleşmesi bitimine kadar devam eden iş olarak anlıyorum.

Saygılarımla.