Mesajı Okuyun
Old 08-05-2007, 22:13   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Aşağıdaki yargıtay kararında, sorunun cevabı bulunabilir.
Alacak davası açılabildiğine göre, icra işlemlerinin de yapılabileceğini düşünüyorum.
Alacak ilamı da sonuç itibariyle icraya konulacaktır. Davayı kabul edip icrayı kabul etmemek , ilamı sonuçsuz bırakır. Böyle bir çelişkininin olmaması lazım.
Konuyu bende bilmiyordum. Soru üzerine araştırdım. Böyle sonuçlara vardım.
Saygılarımla.

Alıntı:

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/8947
K. 2001/11405
T. 5.12.2001

DAVA :
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Davacı, davalı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Büyükelçiliği ile aralarındaki anlaşmaya göre Türkiye'de tedavi gören Kuzey Kıbrıs vatandaşlarının ilaçlarının kendi eczanesinden karşılandığım, alman ilaç bedellerinin bir kısmının ödenmesine rağmen kalan 21.324.000.000.- TL'lık ilaç bedellerinin büyükelçilik tarafından ödenmediğini, yaptığı icra takibine de itiraz edildiğini bildirip, davalının itirazının iptaline, alacağının faiziyle tahsiline, % 40 inkâr tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Davalı, yabancı devlet olarak yargı muaflığı bulunduğunu, haklarında dava açılamayacağını bildirip davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aleyhine açılması gerektiği, büyükelçiliğe Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti tarafından yetki verilmediğinden davanın husumet yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2. Davacı, davalı büyükelçilik ile aralarındaki sözleşmeye dayanarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Türkiye'de tedavi gören vatandaşlarının ilaçlarının kendi eczanesinden alındığını, ancak bedeli ödenmediğinden bu davayı açtığını bildirmiştir.

Yabancı bir devletin Türkiye'deki büyükelçiliği, o yabancı devletin temsilcisidir. Yabancı bir devleti Türkiye'de, o devletin büyükelçiliği temsil eder. Türkiye'deki yabancı devlet büyükelçileri şahsi ilişkileri dışında temsil ettiği devlet adına da özel işlem ve sözleşmeler yapar ve yaptığı bu sözleşmelerin doğrudan sorumlusu da temsil ettiği yabancı devlettir. Özel hukuk alanında yaptığı bu sözleşmelerden dolayı da temsil ettiği yabancı devleti temsilen, büyükelçilik aleyhinde dava açılabilir.

Kuzey Kıbrıs Türk Büyükelçiliği, kendi devletinin Türkiye temsilcisi olduğuna göre hakkında dava açılabilir. 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 33. maddesi gereğince, yabancı devlete özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınmaz. Aynı maddenin 2. fıkrasında da bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcisine tebligat yapılabileceğini de öngörmüştür.

Davacının dayandığı ve varlığını iddia ettiği sözleşme hususi hukuk işlemidir. Olayda yargı muafiyeti de söz konusu değildir. Davacı, davasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Büyükelçiliğini davalı olarak göstermekle, asıl olarak temsil ettiği devleti kastetmiştir. Büyükelçiliğe temsil ettiği devlete karşı yöneltilen davalarda husumet düşer. Bu hali ile dava doğru açılmıştır. O halde mahkemece işin esasına girilip taraflardan delilleri sorulup, toplanarak değerlendirilip sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 5.12.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi. (KAZANCI)