Mesajı Okuyun
Old 20-11-2007, 09:02   #5
Av.Duran Küçüköner

 
Varsayılan

Sanıyorum aydınlatıcı olacaktır
Saygılarımla

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

Esas : 2002/1508
Karar : 2002/5286
Tarih : 27.05.2002

ÖZET : SSK Yasası gereğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlar nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemeyeceği gibi, bu mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar geçerli değildir. Yine, bu alacakların takası da kabil değildir. Bu itibarla şahsa imzalatılan, kullanılan kredi borcunun yatırılmaması halinde emekli maaşının kesilmesine yetki verildiğine dair belge baştan itibaren batıl olup, buna dayanarak yapılan kesintilerin kanuni dayanağı bulunmamaktadır. Bu halde mahkemece, davacının emekli maaşından kesilen miktarın bankadan tahsiline karar verilmesi gerekir.

(506 sayılı SSK. m. 121) (2004 sayılı İİK. m. 83) (818 sayılı BK. m. 19/2, 118, 123)

KARAR METNİ :
Taraflar arasında görülen davada Konya Ereğli Asliye 2. Hukuk Mahkemesi´nce verilen 10.07.2001 gün ve 2000/340-2001/269 s. kararın Yargıtay´ca tetkiki taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve bütün belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin SSK.dan emekli olup, emekli maaşını davalı bankadan aldığını, dava dışı şahsın kredi borcuna kefil olduğunu, bu şahsın borcunu ödememesi üzerine müvekkili hakkında icra takibi yapıldığını ve bankanın müvekkilinin maaşına 1999 Ağustos yılından dava gününe kadar el koyduğunu, bankanın gerekçe olarak dayandığı belgenin kredi sözleşmesi sırasında sair belgelerle okunmadan imzalandığını, bunun BK.19/2 ve İİK 83/a maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin 1999 Ağustos ayından 2000 yılı Ağustos ayına kadar kesilen miktar olan 1.220.615.800-liranın davalıdan faizi ile tahsiline, kesintinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili, davacının borçtan müteselsilen sorumlu olduğunu, davacının kredi sözleşmesinden sonra imzaladığı metinle emekli maaşının borcuna mahsup edilmesini kabul ettiğini, işlemin BK.118. maddesine de uygun olduğunu, 506. s. yasanın 121. maddesinin uygulanma imkanının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve bütün dosya kapsamından davacının 10.03.1999 tarihli irade beyanına göre dava gününe kadar olan kesintinin doğru yapıldığını ancak davacının dava ile artık maaşının kesilmemesi iradesini açıkladığından SSK. Yasası 121. maddesi uyarınca maaştan kesinti yapılamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava gününden itibaren davacının hesabından kesinti yapılmamasına, önceden yapılan kesintilerin iadesine ait talebin REDDİNE karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1-Davacı, emeklilik maaşını aldığı davalı banka şubesinden kullandığı kredi borcunu ödememesi nedeniyle, haksız olarak emekli maaşının davalı tarafından, kredi borcuna karşılık takas-mahsup edildiğini ileri sürerek dava gününe kadar takas ve mahsup yapılan maaşının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı banka kredi sözleşmesi ile birlikte imza altına alınan 10.3.1999 günlü belgeye dayanmıştır. Ancak, SSK. yasası 121. ve İİK.83/a. maddeleri hükümü uyarınca; SSK yasası gereğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlar nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemeyeceği gibi, bu mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Yine, BK. nun 123.madde hükmüne göre de, bu alacakların takası kabil değildir. Bu itibarla, davacıya imzalatılan 10.3.1999 günlü davacının kullandığı kredi borcunun yatırılmaması halinde emekli maaşının kesilmesine yetki verdiğine dair belge, baştan itibaren batıl olup, buna dayanarak yapılan kesintilerin kanuni dayanağı bulunmamaktadır. Bu halde mahkemece, davacının emekli maaşından kesilen miktarın davalıdan tahsiline karar vermek gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; HUMK.434/2.maddesi hükmüne göre , temyiz isteği harca tabi ise temyiz, harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır. Davacı vekilinin temyiz dilekçesi 27.8.2001 gününde hakim tarafından havale edilmekle birlikte , dilekçenin harcı yatırılmadığı gibi temyiz defterine de kaydı yapılmamıştır. Bu sebeple davacı vekilinin temyiz isteminin HUMK. 432/4.madde uyarınca REDDİNE karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarda (1) no.lu bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ( 2) no.lu bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz isteminin HUMK.432/4.madde uyarınca REDDİNE, alınmadığı anlaşılan 4.960.000-lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27.05.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.