Mesajı Okuyun
Old 07-01-2007, 20:54   #3
a.tan

 
Varsayılan

Adil yargılanma ilkesi/hakkı AİHS m.6'a şu şekilde ifadesini bulmuştur:

1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gözliliği gerektirdiinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamaen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda anladğı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek,
b) Savunmasını hazırlama için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak,
c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek,
d) İddia tanıklarıın sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek,
e) Duruşmada kullanılan dili anlayamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercüman yardımından para ödemeksizin yararlanmak.

Anayasamızın 36. maddesi de şöyle der:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

Sayın yargıç isa'nın mesajı çerçevesinde kısa bir yanıt vermek isterim. Adil yargılanma ilkesi/hakkı oldukça geniş, üzerinde uzun uzun konuşulup tartışılabilicek bir alan zira.
Öncelikle, DGM'lerin kaldırılmasının en önemli nedeni yalnızca askeri hakim bulunması değil, tabii hakim ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönündeki tartışmalardı da aynı zamanda. Her ne kadar DGM'ler kalkmış bulunsa da bugün, akademisyenlerin 'özel ağır ceza mahkemesi' olarak adlandırdığı, DGM olmayan ama normal bir ağır ceza mahkemesinden de farklılık arz eden bir ağır ceza mahkemesi vardır (bkz. CMK m.250).
(X) devletine karşı suç işlemiş birinin o ülkenin hakim ve 'savcılarla' yargılanmasına gelince, savcı zaten devleti, kamuyu temsil eder, devlete karşı işlenen bir suçta (ve elbette her suçta) devletten yana olan bir taraftır. Bu anlamda, evet, böyle bir yargılama şekli anlamda adil yargılanma hakkıyla çelişmez. Maddi hukuk açısından bakarsak, tarafsızlığı temsil eden hakim, o yargılamanın adil olup olmadığını anlayabilmemiz açısından incelememiz gereken yargılama süjesidir. Ancak, bilindiği üzere, hakim, ilkçağlardan beri belirli nitelikleri haiz olması gereken biridir. Hakim her devlet aleyhine karşı işlenen suçlara ilişkin yargılamalarda da tarafsızdır, devleti temsil etmez. Bunu güçler ayrılığı kuramından çıkarmaktayız. Kanımca hiçbir hakimin, bu özel mesleğin gerektirdiği niteliklere sahip olup-olmadığı önceden tartışma konusu yapılmamalıdır. Hakim, böyle bir davada (da) tarafsızdır. Maddi hukuk anlamında da adil yargılama ilkesi ihlal edilmemektedir kanımca.

Saygılar...