Mesajı Okuyun
Old 17-12-2008, 13:58   #149
ege

 
Varsayılan

Sevgili Didem Kunal;

sanırım tartıştığımız nokta nın başlangıcı "sokaktaki özgürlüğümüz" olarak çıktı ama, özgürlüğümüz ile güvenliğimiz arasındaki ince farkı özellikle bizim iyi bilmemiz gerekiyor.

Güvenliğimizin sağlanması adına özgürlüklerin "denetlenmesi" ve bunun "kullanılması" nın sakıncalarını, yada hukuksuzluğunu tartışıyor olmalıyız.

basit bir mantık yolu ile, trafik canavarlarının, yada maruz kaldığımız çeşitli saldırıların önlenmesi veya caydırıcılığını konuşmuyoruz. Güvenlik güçlerinin ilk ve temel görevi gerçekten "güvenliğimizi" sağlamak olmalıdır zaten. Ben hangi saat olursa olsun sokakta yüreyebilmiyim,bankaya gidebilmeliyim, evim arabam yağmalanmamlı.

Ancak, güvenliğimizin sağlanması adına, bugün yaşadığımız toplumda hemen her kesimin ve özellikle de "yargının" potansiyel bir suçlu olabilirmiş gibi izlenmesi, dinlenilmesi,gözetlenmesi HUKUK devleti ve var olan Anayasal haklarla ne kadar örtüşebilir?

Güvenlik güçleri hangi ölçülere bağlı olmalıdır ki, suç işlediklerinde onlarında sorumluluğu olmalı ve bu sorumluluk onlar için de caydırıcı olabilmelidir.

Bugün Yunanistan da polis kurşunu ile bir genç çocuk öldüğünde insanlar yürütmenin görevini ağır şekilde ihmal ettiğini düşünebiliyor. Oysa bizim ülkemizde "güvenlik güçlerinin dokunulmazlığı" var.Bu dokunulmazlığa karşı hiç bir demokratik eylemde bulunamıyoruz.

Güvenlik güçlerine dokunulmazlık sağlayan yürütme Hukuk Devleti ilkelerini yani YASAMA- YÜRÜTME ve YARGI bağımsızlığını böylece tek elinde topluyor.

Yasamayı doğal olarak kendine bağlayan , kendisinden farklı bir erk ve denetim gücü olmasını kendiliğinden ortadan kaldırdıktan sonra, geriye kalan tek denetleme mekanizmasını YARGIYI" da etkisi altına alan bir yürütmenin denetimini kim yapacaktır?

Hukuk'u yargı uygulamalıdır. Ama Yargıyı yürütmenin müfettişleri denetlediği sürece hukuk yürütmenin kurallarına göre uygulanacaktır demektir.

Bir savcı'nın kim hakkında nasıl bir soruşturma başlattığını "izleyen, denetleyen" bir yürütme bunu "güvenlik" gerekçesine de dayandırıyorsa , "hangi hukuk yürütülmekdir" diye düşünmemiz gerekiyor.

Bir yargıcın nasıl bir karar vereceğini, yürütme öneriyorsa ve bunu baskı ortamı yaratarak, kamu önünde yargıyı küçümseyerek yapabiliyorsa hangi yargı diye düşünmemiz gerkiyor.Siyasi erk yargıyı baskı ve denetim altına aldığı sürece bir hukuk devletinden sözetmemiz mümkün değildir.

Hukuksuzca yaptığı eylemlerden dolayı bir savcı hakkında soruşturma izni vermeyen , ama soruşturma talebinde bulunan bir diğer savcı ya da hakimi soruşturan bir yürütmenin kim için "güvenlik" sağladığını düşünmemiz gerekir.

Ülkemizde "ben yaparım, kanuna uygun olmazsa kanun yaparım, kanun Anayasa ya uymuyorsa onu da değiştirim" ilkesi yerleşiklik kazancaksa bunu "da" bilmemiz ve farketmemiz gerekir.

aşağıda biraz uzun bir tebliğ alıntısı yapacağım.
Kamu ile yurtdaş arasındaki eşitlik dengesinin kurulması bakımından savcılık kurumuna ilişkin eleştirilerimiz olacaktır.
Ancak Yargı organlarının bağımsız, yürütme tarafından denetlenemeyen, tam tersine yürütmenin ve yasamanın bağımsız yargıçlar tarafından (bağımsızlığı korunmuş yargıçlar tarafından) denetlenmesi düşüncesi bizim algıladığımız HUKUK DEVLETİ prensibi olmalıdır.

saygılarımla.