Mesajı Okuyun
Old 03-03-2006, 14:58   #6
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Selamlar,

Bilindiği gibi geçersiz sözleşmeler nedeniyle taraflar adına hak ve yükümlülük doğmaz ve taraflar karşılıklı olarak iade yükümlülüğü altındadır. Yine bu tür geçersiz sözleşmelerde tasfiye de haksız iktisap kuralları gereğince yapılır.Bu nedenle olayda haksız iktisabın tabi olduğu zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir.Ne var ki
Yargıtay'ın 30.06.1940 T. ve 31/47 S.lı inançları birleştirme kararına göre burada sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanmayacaktır.

Alıntı:
Her ne kadar gayrimenkulün haricen satışına ve satış vaadine müteallik akit ve muameleler kanunen muteber bulunmamış ise de satıcının memuru mahsus huzurunda ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedelin iadesini taahhüt etmiş ve alıcının da aralarında takarrür eden bedeli bu şartla satıcıya vermiş olmasına ve şu suretle şartın tahakkuk etmediği takdirde bedelin iadesi müteahhidünbih bulunmasına göre bu taahhütten doğan borçların haklı bir sebep olmaksızın mal iktisabından tevellüt eden borçlar mahiyetinde olmadığından hadisede Borçlar Kanununun 66. maddesinde yazılı müruruzaman müddeti kabili tatbik bulunmadığı ....YİBGK.30.06.1940T. 31/47S


Eğer bu içtihadı birleştirme kararı halen geçerliğini koruyorsa soruya verilecek yanıt zamanaşımı açısından değişecektir.Sözleşmenin yapılış tarihi 1988 olarak belirtilmiştir, zamanaşımı süresi geçmiş görünmektedir. Ne var ki, sözleşmede talepte bulunabilmek için bir vadenin belirlendiği veya bu konuda karşı tarafa bir ihtar çekildiği hususlarında açıklık yoktur.Bunların olmadığı farzedildiğinde, olayda zamanaşımının satışın vukuu bulduğu tarihten değil, alıcı için şartın tahakkuk etmediği ve ferağ ümüdinin kesildiği tarihte başlaması gerekir.(Aynı karar) Ferağ ümidinin kesildiği tarih , yani en kötü ihtimalle ihtarın vuku bulabilmesi için gereken sürecin sonu olan (10 yıllık tescil talebi alacağının)1998'e tekabül etmektedir.İstirdat zamanaşımı buna göre 2008 yılında dolacaktır.



Soruda asıl sorulan husus ise iadenin kapsamıdır. Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamasına göre bu tür davalarda sebepsiz zenginleşme hükümlerince tasfiye yapılırken denkleştirici adalet dikkate alınır. Buna göre satış bedeli enflasyon,rayiç vb. durumlar dikkate alınarak davanın açıldığı tarihteki alım gücüne ulaştırılarak bu şekilde iadeye karar verilmektedir.Yalnız geçersiz sözleşmenin artık iade edilmeyeceğini bile bile iade talep etmeyen davacının müterafik kusuru da dikkate alınır.

Yalnız yineliyorum eğer olayda haksız iktisapın uygulanmasına karar verilirse zamanaşımı bana göre geçmiş, aksi halde geçmemiş olacaktır.Yinede de Yargıtay'ın benzer olaylarda davanın haksız iktisap kurumlarınca çözülmesine karar verdiği de bir gerçektir.

Kolaylıklar dilerim