Mesajı Okuyun
Old 13-07-2010, 20:25   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Canbazoğlu
Konu başlığı altındaki bilgi ve yorumlarınızı zevkle okudum. Benim de bu konuda değerli bilgilerinize ihtiyacım var. Şöyle ki; Vakıfbank , kredi kullandırdığı A şirketindeki alacağını alamamış. B şirketi de A'ye teminat çeki veriyor. Bu çek Vakıfbank tarafından zamanında arkası yazdırılmıyor.
sebepsiz zenginleşme davasında Vakıfbank, fon ve kamu alacağı olduğunu 1 yıllık sebepsiz zenginleşme zamanaşımının olmadığını 20 yıllık zamanaşımı süresinin işletilmesini istiyor.
Bu davada 20 yıllık zamanaşımı süresi işletilebilir mi ?

Sayın Av. Armağan Konyalı'nın cevabına katılmakla beraber;

Burada Vakıflar Bankası alacaklarına Bankacılık kanununda TMSF'ye tanınan 20 yıllık özel zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanamayacağından ziyade, TTK.644. madde çerçevesinde sebepsiz zenginleşme talepli davaya uygulanacak zamanaşımı süresinin belirlenmesi -kanaatimce- daha önemlidir.

Bu noktada Yargıtayın THS TTK Şerhinde de kayıtlı bulunan şu kararını okumanızı tavsiye ediyorum: (Not: Çeklerde zamanaşımı süresinin 6 ay olduğu malumunuzdur.Bu nedenle 6. ayın bitiminden itibaren 1 yıl olarak düşünmek gerekir.)

Alıntı:



Gönder
YARGITAY 11.HD. 1983/5921E. 1984/327K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Her ne kadar TTK.690. madde hükmü, TTK.644. maddeye atıfta bulunmamış ise de bu durumun kanun koyucu tarafından bilinçli olarak yapılan bir hareket değildir.Bu konuda kanunda bir boşluk olduğu kabul edilmiş ve MK.1/2 dairesinde kanun boşluğu Yargıtay tarafından doldurulmuştur.

Neticeten, TTK.644. madde hükmünün bonolar için de uygulanabileceğinin kabul edilmesi gerektiği cihetiyle; TTK. 644. maddesi ile sebepsiz iktisap hükümlerine göre ayrıca 1 yıllık bir ek süre tanınmış olduğu ve 1 yıllık ek sürenin, Bonolar için vadeden itibaren 3 yıllık sürenin sonundan veya zamanaşımının herhangi bir sebeple kesilmesi halinde yeniden işleyecek aynı zamanaşımı süresinin sona erme tarihinden başlayacağının ve bunu hak sahibinin de bilmesi gerektiğinin kabulü gerekmiştir.
(Karar Tarihi : 27.1.1984)
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul As. 5. Ticaret mahkemesince verilen 10.6.1983 tarih ve 252-403 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :

KARAR : Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı 3. şahıs (U.).. Koll.'nin yapmış bulunduğu kredi mukavele ve hesabının teminatını teşkil etmek üzere 3. şahıs tarafından rehin senetlerinin bankaya ciro edildiğini, davalı aleyhine yaptıkları kambiyo senetlerine mahsus icra takibinin davalının zamanaşımı itirazının kabulü üzerine durduğunu oysa borçlu davalının borçluluk durumunun genel zamanaşımına tabi bulunduğunu ileri sürerek (24.009.74) liranın 7.8.1973 tarihinden itibaren : 25/gider vergisi ve : 10,5 faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, görev ve yetki itirazında bulunmuş, ayrıca müvekkili ile davacı banka arasında kredi anlaşması olmadığını, olayda zamanaşımı bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; toplanan deliller ve bilirkişi incelemesine göre davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu kabul edilerek toplam (41.618) liranın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

Davacı banka ile dava dışı (U.Koll.Şti.) arasında kurulan kredi ilişkisinde kredi kullanan kollektif şirkete, teminat olarak davalının keşidecisi olduğu emre muharrer senetleri davacı bankaya rehin etmiştir. Kredi Borcunun zamanında ödenmemesi sebebiyle davacı banka, rehnedilen senetlerin borçlusu olan davalı aleyhine icra takibine girişmiş, ancak davalının zamanaşımı definde bulunması sonucu takip sonuçsuz kalmıştır. Banka bunun üzerine, alacağının genel zamanaşımına tabi olduğu iddiası ile senet borçlusu aleyhine işbu tahsil davasını açmış bulunmaktadır.

Olayımızda davalı kollektif şirket, davacı bankaya karşı sadece rehnedilmiş olan senetlerin borçlusu olarak sorumlu olup taraflar arasında başka akti bir ilişki bulunmamaktadır.

Davada davalı, süresi içinde zamanaşımı def'inde bulunduğundan uyuşmazlığın kıymetli evrak hukuku çerçevesi içinde halledilmesi gerekmektedir.

Dava konusu emre muharrer senetlerin zamanaşımına uğradığı hususunda uyuşmazlık yoktur. Zamanaşımına uğrayan poliçe alacaklısına, TTK.nun 644. maddesi ile ve sebepsiz iktisap yolu ile senet borçlusuna başvurma imkanı tanınmış bulunmaktadır. Olayımızda poliçe değil, emre muharrer senetler söz konusudur.

TTK. 690 ıncı maddesinde, poliçeye ait hükümlerin hangilerinin emre muharrer senetlere de uygulanacağı tadadi şekilde belirlenmiştir. TTK. 690 maddesinde, sebepsiz iktisapla ilgili 644 üncü maddeye atıf yapılmış değildir.

Bu durumda, konunun iki aşamada incelenmesi, birinci aşamada, TTK. 644. maddesinin emre muharrer senetlere de uygulanma olanağı bulunup bulunmadığı, ikinci aşamada ise, şayet uygulanma olanağı varsa sebepsiz iktisap süresinin ne olacağı ve hangi tarihten işlemeğe başlayacağı hususlarının tespiti gerekmektedir.

1) TTK. 690. maddesindeki atıf dolayısıyla poliçeye ait hükümlerin pek çoğu emre muharrer senetlere de uygulanmaktadır. TTK 691. maddesinde, bonoyu tanzim edenin tıpkı poliçelerde senedi kabul eden gibi sorumlu olacağı belirtilmiştir. TTK. 644. maddesi hükmü ile zamanaşımına uğramış poliçelerde sebepsiz zenginleşme dolayısıyla poliçeyi kabul edene ve hatta ikinci derecede sorumlu olan kişideciye başvurma hakkı tanınmış olduğuna göre kabul eden gibi sorumlu bulunan bono keşidecisinde aynı yoldan başvurulabilmesi mümkün bulunmak icap eder. Sebebsiz iktisap yönünden poliçe ile bonolar arasında ayırım yapmak için makul bir sebep bulmak zordur.

Türk doktrininde yazılarının çoğunluğu TTK. 644. maddesinin bonolara da uygulanacağı düşüncesindedirler. (Y.Karayalçın-Ticari Senetler, Shf. 348 Domaniç Kıymetli Evrak hukuku, Shf. 361,362 F. Öztan-Kıymetli Evrak Hukuku, shf.618).

Poliçede, kabul eden ve keşidecenin sorumluluğu ile bonolardaki borçlu keşidecinin sorumlulukları aynı nitelikte sayıldığına ve bonolarda keşideciye karşı sebepsiz zenginleşmeden dolayı başvurulmaması için haklı bir sebep gösterilmediğine göre, gerek mehaz kanununda gerekse Türk Ticaret kanununda, bonolara uygulanmak üzere poliçe hükümlerine atıf yapan 690. maddede sebepsiz iktisaba ilişkin 644 üncü maddenin zikredilmemiş olmasının, bilincli ve kasıtlı bir davranış olmayıp bir kanun tekniği noksanlığı, bir unutma sonucu olduğu kabul edilmek icap eder.

Bu düşünüş şekli, karşısında, TTK. 690. maddesinde sebepsiz zenginleşme yönünden bono borçlusuna müracaat edilip edilmeyeceği hususundaki kanun boşluğunun, MK. nun 1/2. maddesi hükmüne tevfikan hakim tarafından tamamlanması ve yukarıda açıklandığı üzere, TTK. 644. maddesinde yazılı olan keşideciye müracaat hakkının/ bonolarda da tanınmasının uygun olacağı sonucuna varılmıştır.

2) TTK. 644. maddesinde yazılı sebepsiz iktisap sebebiyle kabul edilen başvurma hakkının hangi zamanaşımı süresine tabi olacağı ve zamanaşımının hangi tarihten işlemeğe başlayacağı konusuna gelince:

TTK. 644. maddesinde, zamanaşımı süresinin ne olacağı belirtilmemiştir. Bu hususta dahi kanun boşluğu mevcut bulunmaktadır. Bazı yazarlarlar ve İsviçre Federal Mahkemesi, 644. maddede yazılı sebepsiz iktisabın Borçlar Kanununda düzenlenen sebepsiz iktisaptan farklı ve özel bir sebepsiz iktisap olduğu düşüncesindedirler. Bu görüş sonucu olarak da ilgili maddede zamanaşımı süresi belirtilmediğinden BK. 125. maddesindeki 10 yıllk genel zamanaşımının uygulanacağını kabul etmişlerdir.

Fakat TTK. 644. maddesinde zikredilen sebepsiz iktisabın MK. da dahsi geçen sebepsiz iktisaptan farklı bir hukuki müessese olduğunu gösteren açık hüküm mevcut değildir. TTK.nun 1 inci maddesinde (Türk Ticaret Kanunu Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir cüz'üdür... hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde mahkeme, ticari örf ve adete bu dahi yoksa umumi hükümlere göre karar verir) hükmü mevcuttur. Sebepsiz zenginleşme ile ilgili genel hukumlar BK. nun 61 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emre muharer senet imzalayan kişi, genellikle karşılığında bir iktisadi değer almıştır. Lehter veya hamil ise senedi alırken karşılığında maddi bir değer vermiştir. Kambiyo senedi zamanaşımına uğradığından, lehtar veya hamil, bu hakkın senede dayanarak kullanamaz bir duruma girdiğinden keşideci borçlu, senet bedeli kadar sebepsiz zenginleşmiş olmaktadır. BK. nun 66. maddesine göre, sebepsiz iktisapta bir yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Bu sebeple, kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme halinde de bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması, Türk Ticaret ve Borçlar Hukukunun genel düzenlemesine uygun olacaktır.

İsviçre Federal Mahkemesinin kabul ettiği gibi, 10 yıllık genel zamanaşımı uygulanacak olursa, kambiyo senedine ait üç yıllık zamanaşımı süresine 10 yıllık genel zamanaşımı süresi eklendiğinde 13 yıllık bir süre meydana gelecektir ki, süratli işlem gerektiren ticari ilişkilerde zamanında takip yetkisini kullanmayan kusurlu lehtar veya hamile, genel zamanaşımı süresinden fazla bir süre tanınmış ve o kişi böylece yersiz bir korunmaya mazhar kılınmış olur. Zamanaşımı süresinin hangi tarihten başlayacağı hususuna gelince :

BK. 66. maddesinde, (haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dava, mutasarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna iltibas tarihinden itibaren bir sene müruru ile... sakı, olur) hükmü yer almaktadır.

Zamanaşımına uğramış olan kambiyo senetlerinde lehtar veya hamile TTK. 644. maddesi ile ayrıca sebepsiz iktisap hükümlerine göre bir ek süre tanınmış olduğundan ve eksürenin, vadeden itibaren üç yıllık sürenin sonu veya zamanaşımının herhangi bir sebeple kesilmesi halinde yeniden işleyecek üç yıllık sürenin sona erme tarihinden başlayacağının ve bunun hak sahibinin de bilmesi gerektiğinin kabulü zorunludur.

Yukarıdaki açılmama ve kabule nazaran, davaya konu edilen 1973 vade tarihli emre muharrer senetlerde yazılı alacak için sebepsiz iktisap yolu ile süresinde dava açılmadığından, açılan davanın zamanaşımı def'i sonucu zamanaşımı yönünden reddi gerekirken alacağın genel zamanaşımı süresine tabi olduğu gereçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz görüldüğünden kararın bozulması cihetine gidilmiştir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA,temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.1.1984 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

1 - Türk Ticaret Kanunu'nun 644 maddesinde; zamanaşımı nedeniyle veya senede dayanan hakların kullanılması için yasa hükmünce yapılması gerekli işlemlerin ihmal edilmiş bulunması dolayısıyle poliçeden doğan borçların düşmüş olması halinde bile, poliçe hamilinin keşideci veya poliçeyi kabul eden muhatap aleyhine sebepsiz iktisap davası açabileceği kabul edilmiştir. Aynı yasanın 690. maddesinde, sözü edilen 644. maddeye emre yazılı senetler için herhangi bir yollama yapılmadığı ve fakat bunun haklı bir nedeni bulunmadığı çoğunluk görüşünde ayrıntılı biçimde açıklandığından, aşağıda yazılı gerekçe dışında kalan çoğunluk görüşü aynen benimsenmiştir.

2 - Davacı rehin cirosuyla hamil bulunduğu 10.12.1972, 28.2.1973, 15.3.1973 ve 31.3.1973 vadeli emre yazılı senetlere dayanmak suretiyle genel zamanaşımı süresi geçmediğinden sözederek 6.4.1982 tarihinde emre yazılı senetleri imzalayan borçlu aleyhine alacak davası açmıştır. Davacı senet hamili ile davalı senet borçlusu arasında herhangi bir asıl borç ilişkisi yoktur. Bu halde, senet borçlusu aleyhine açılan bu davanın, sebepsiz iktisap hükümlerine dayandığı açık ve seçiktir.

Somut olayda olduğu gibi asıl borç ilişkisine her zaman dayanılma olanağı bulunmadığı için kambiyo hukukunun biçime bağlı sert kurallarını yumuşatmak amacıyla; sebepsiz iktisap davası hamil yönünden kabul edilmiştir. Türk Ticaret Kanununun düzenlediği sebepsiz iktisap davası ile Borçlar Kanunu'nun kabul ettiği sebepsiz iktisap davası aynı isimde olmasına karşın, yasal öğeleri (unsurları) bakımından farklı davalardır. Borçlar Kanunu'nun 61 ve ardından gelen maddelerinde öngörülen koşullar, T.T.K. nun 644. maddesine dayanılarak açılan sebepsiz iktisap davasında aranmamaktadır. Sözü edilen her iki yasada düzenlenen sebepsiz iktisap davasının kabul gerekçeleri farklıdır. Bu nedenlerle, yasa gerekçeleri ve sebepsiz iktisap davasının koşulları birbirinden farklı olmakla, BK. nun 61 ve ardından gelen maddeleri, TTK. nun 644. maddesinde öngörülen sebepsiz iktisap davasında hiç bir biçimde uygulanamaz (Özkan, F.Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1976, S.538 vd; Tekil, F. Kıymetli Evrak Hukuku İstanbul 1980, S. 104 vd; Kınacıoğlu, N. Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1982, S.271 vd.).

Eski Ticaret Kanununda, sebepsiz iktisap hususunda özel bir madde olmadığı gibi Borçlar Kanunu'na da yollama yapan bir hüküm yoktur. Öğretide, özel hüküm bulunmadığu için ilke olarak haksız zenginleşme kurallarının uygulanması savunulmuştur. (Arslanlı, H. Ticari Senetler Dersleri, 3. Bası, ist 1952, S.153), Özel hükümlerin bulunmaması halinde, kıyasen genel hükümlerin, yani Borçlar Kanunu'nun uygulanabileceği düşünülebilir. Fakat, 1.1.1957 gününde yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu'da özel bir hüküm olan 644. madde düzenlendiğine göre, bu maddenin tüm koşullarıyla birkikte uygulanabileceği tartışma dışı olmalıdır. Öte yandan Dairemiz 19.1.1971 gün ve E. 70/3384, K. 71/249 sayılı kararında, emre yazılı senetler yönünden, TTK.nın 690. maddesinde aynı yasanın 644. maddesine yollama yapılmadığı için dava konusu uyuşmazlık yönünden BK. nun 61 ve ardından gelen maddelerinin uygulanması gerektiğini kabul etmiştir. Ancak Dairemiz bu son kararında, emre yazılı senetler yönünden koşullarının varlığı halinde, TTK.nun 690. maddesinde, aynı yasanın 644. maddesine yollama olmamasına karşın, artık Türk Ticaret Kanunu'nun sebepsiz iktisap hükmünün uygulanmasını kabul ettiğine göre, Dairemiz 19.1.1971 gün ve E. 70/3384, K.71/249 sayılı kararındaki görüşünü değiştirmiş ve emre yazılı senetler için BK.nun 61. maddesinin değil TTK. nun 644. maddesinin, yani özel hükmün uygulanmasını kabul etmiştir. Genel hükümlerin uygulanma olanağı var iken özel hükmün yasaya konuluş amacı, farklı bir durum yaratmaktır. Bu nedenlerle, borçlar hukukunun sebepsiz iktisap davasının koşulları, zamanaşımı da dahil omak üzere, emre yazılı senetler yönünden açılan sebepsiz iktisap davasında uygulama olanağı bulamaz. TTK. nun 644.maddesinde, sebepsiz iktisap davasının ne zaman açılması ve hangi zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği hususunda herhangi bir hüküm yoktur. Bu maddenin öngördüğü sebepsiz iktisap davasının, borçlar hukukunun öngördüğü sebepsiz iktisap davası ile isim benzerliğinden başka bir ilgisi olmadığı ayrıntılı biçimde açıklanarak benimsendiğine göre TTK.nun 1. maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun sebepsiz iktisaba ilişkin zamanaşımı hükümleri uygulanamaz. Bu durumda genel zamanaşımının uygulanacağı açıktır. Nitekim Federal Mahkeme, İsviçre Borçlar Kanunu'nun 1052 (TTK. nun 644. maddesinin aynıdır) maddesi dolayısıyla verdiği kararlarında genel hüküm olan (BK. 125/ 0R 127) maddesinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir. (Öztan, F. age, S.553)

Türk Ticaret Kanunu'nun öngördüğü sebepsiz iktisap davasının, emre yazılı senedin vade gününden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinde açılması gerekir. Her ne kadar bu sürenin çok uzun olduğu ve hatta senedin kambiyo senedi olması nedeniyle, bu senet için 3 yıllık zamanaşımı süresine ayrıca 10 yıllık genel zamanaşımının eklenerek (3+10) 13 yıllık bir zamanaşımı süresinin kabulü, ticari işlerin sürat ve nitaliğine aykırı ve kusurlu alacaklının yersiz bir korunmaya mazhar kılınacağı çoğunluk görüşünde ileri sürülmüş ise de, bu görüşe katılmak güçtür. Çünkü, emre yazılı senetler sadece ticari ilişkilerde kullanılmamaktadır. Aksine bu senetler, yurt çapında her çeşit ilişkilerde pek yoğun biçimde kullanılmaktadır. Öte yandan emre yazılı senet yönünden, asıl borç ilişkisine (satım, karz gibi) dayanılarak açılan bir alacak davasında, asıl borç ilişkisi için yasada öngörülen zamanaşımı süresi söz konusu olacaktır. Bu süre 10 yıl ise, aynı biçimde, zamanaşımı süresi hem kambiyo senedinin zamanaşımı ve hem de asıl borç ilişkisinin tabi olduğu zamanaşımı süresi kadar, yani bazı durumlarda (10+3) 13 yıl olabilecektir. Ayrıca zamanaşımı, yasanın öngördüğü kesilme ve tekrar aynı sürenin başlamasıyla da çok uzun sürelere ulaşabilir. Bu nedenlerle zamanaşımın, bu çeşit davalarda bazan 13 yıla ulaşması, BK. nun 125. maddesinin uygulanmasını engellememelidir. Kaldı ki, TTK. nun 644. maddenin aynısı olan İsviçre Borçlar Kanunu'nun 1052. maddesinin uygulanmasında 10 yıllık zamanaşımı süresi kabul edildiği gibi sebepsiz iktisap davalarında 10 yıllık zamanaşımının uygulanması öğretide de savunulmuştur. (Tekil, F.age, S.107 vd., Kınacıoğlu N.age, S.277)

İşte yukarıdan beri açıklanan nedenlerle, davacının zamanaşımına uğrayan emre yazılı senetlere dayanarak açtığı sebepsiz iktisap davasında, zamanaşımı süresinin BK.nun 66. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı değil, aynı yasanın 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği görüşüyle çoğunluğun gerekçesine katılmıyorum. 27.1.1984