Mesajı Okuyun
Old 17-02-2006, 14:19   #50
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

İstihdamın kadınlaşması
İstihdam politikaları oluşturulurken, kadınlar sessiz ve yedek iş gücü olarak düşünülmemeli, kadının çalışma hakkı mutlaka korunmalı

17/02/2006 (Radikal)

MUHAMMED ÖRTLEK

Türkiye özellikle son 10 yılda 'toplumsal değişimin içeriğini ve yönünü biçimlendiren evrensel Batı değerleri ile tekil/yerel özgünlük iddiaları arasındaki etkileşimler' olarak da tarif edilen küreselleşmeden fazlasıyla etkilenmiştir. Bu süreçte küreselleşme, her zaman olumlu yanlarıyla değil, olumsuz yanlarıyla da kendisini göstermiştir. Günümüzde küreselleşmenin, neo-liberalizmin ve kuralsızlaştırmanın olumsuz etkilerinden kadınlar da etkilenmiştir.
Küreselleşme ile birlikte, kadınlara yönelik başlıca şu problemler artış göstermektedir: Şiddet, eğitimsizlik, işsizlik, yoksulluk, cinsiyet ayrımcılığı, fırsat eşitsizliği, ekonomik krizler vb.
Küreselleşme sürecinde, işgücü maliyetlerini asgari düzeylerde tutabilmenin en önemli araçlarından biri de kadın işgücünün piyasaya katılımının artırılmasıdır. Kadınların işgücüne katılımlarındaki artış sadece kayıtlı sektörlerde değil, aynı zamanda hem ücretli hem de ücretsiz olarak kayıt dışı sektörde de yoğunlaşmaktadır. Küresel düzeyde üretim, ihracata dayalı büyüme stratejileri, artan rekabet baskıları ve istihdam ilişkisinin değişerek daha esnekleşmesi gibi etkenler kadınların işgücüne katılımını ve dolayısıyla istihdamını artırmaktadır. İşgücüne katılan kadın sayısındaki artış 'istihdamın kadınlaşması' olarak nitelenir.

Geçici çalışma
Kadın işgücü önemli ölçüde geçici çalışma, kısmi süreli çalışma ve evde çalışma gibi standart dışı istihdam biçimleri ile istihdam edilmektedir. Küreselleşme ile birlikte hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde yaşanan işsizlik, özellikle kadın işgücü istihdamını olumsuz etkilemektedir. Kadın işgücü istihdamındaki artış, ekonomik durgunluk ya da ekonomik kriz dönemlerinde benzer biçimde kadın işgücünde artan işsizlikle sonuçlanabilmektedir. Bu durum özellikle kadınların daha çok standart dışı iş ilişkisi içinde istihdam edilmelerinden ve işlerini daha kolay bir biçimde kaybedebilmelerinden kaynaklanır.
Türkiye'de kadının işgücüne katılım oranı yüzde 25 gibi düşük bir düzeydedir. Bunun yanı sıra kırsalda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların oranı kentlerde yüzde 20'lerde seyretmektedir.
OECD'nin 2005 Haziran'ında yayımladığı İstihdam Raporu, kadınların istihdamı açısından Türkiye ve diğer OECD ülkeleri arasındaki farkı gözler önüne seriyor. OECD üyesi 30 ülkeden 19'unda kadın istihdamının kadın nüfusa oranı artıyor, beşinde ise hemen hemen aynı durumda. Çalışan kadınların toplam kadın nüfusu içindeki payının azaldığı ülke sayısı altıdır. Bunlardan ikisi Finlandiya ve İsveç gibi kalkınmış İskandinav ülkeleri. AB'nin kadın istihdam oranını 2010'a dek yüzde 60'a yükseltmek gibi bir hedefi var. Avrupa ve diğer ülkelerde kadın nüfus yaşlansa da ve nüfus içindeki oranı düşse de; kadın istihdam oranı yavaş da olsa yükseliyor. Türkiye'de ise durum olumsuzluk arz etmektedir. Ülkemizde 35 milyon 929 bin olan toplam kadın nüfusunun 5 milyon 926 bini istihdama katılmaktadır. Diğer taraftan Türkiye'de kadın sorunlarının çözümünde, yasalarla ilgili herhangi bir sorun olmamakla birlikte, asıl problem uygulama esnasında meydana gelmektedir.


Kayıt dışında kadın
İstihdam politikaları oluşturulurken, kadınlar sessiz ve yedek işgücü olarak düşünülmemeli, kadınların çalışma hakkı, toplumsal sorumlulukları ve işlevleri de göz önünde bulundurularak, çağdaş toplumların kurumsal yapıları ile desteklenerek korunmalı. Kadının örgütlenme hakkını kullanabilmesi için örgütlenme önündeki engeller kalkmalı.
Kayıt dışı sektörde, güvencesiz, korumasız ve düşük ücretle, özellikle tekstil gibi emek-yoğun sektörlerde çalıştırılan kadınların emekleri korunmalı ve kayıt altına alınmalıdır. Küreselleşen dünyada, kadın sorunlarının çözümünde 'insan merkezli küreselleşme' veya 'güleryüzlü küreselleşme' başarılabilmeli.
Anayasa'nın 10. maddesine eklenen "kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür" fıkrası olumlu gelişmedir. En önemlisi özgürlükleri esas alan "insan hakları merkezli" yeni bir Anayasa hazırlanmalı ve buna paralel kanunlar yapılmalıdır. BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), uluslararası belge ve sözleşmeler dikkate alınmalı. Eğitimde fırsat eğitliği ilkesinden gerektiği gibi yararlanılmalıdır. Şiddete maruz kalan kadınlara psikolojik, sosyoekonomik ve sağlık konularında yardım yapılmalıdır.
Ülkemizin toplam insan kaynağı potansiyelinin yarısının topluma daha fazla katkıda bulunmasını sağlamak ve adaletsizliği ortadan kaldırmak için gerekli düzenlemeleri yapmak, kadın veya erkek, her TBMM üyesinin ortak görevidir.
BM Kadın Kalkınma Fonu (UNIFEM) kriterlerinde, Dünya Ekonomik Forumu raporlarında ve ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmelerinde ifade edilen 'eşit işe eşit ücret, düşük ücret ve vasıfsız işlerle sınırlı olmayan iş alanlarına erişme fırsatı, politik hayata katılım, eğitim, sağlık ve anne sağlığı' gibi ilkeler gerektiği gibi uygulanmalıdır.
Kadınlar tüm alanlarda daha aktif hale gelmelidir. Kadının aile içindeki rolünü sıfırlayan, annelik misyonunu küçümseyen çarpık anlayışlara da mesafeli olmak gerekmektedir. Sağlıklı toplum yapıları ancak sağlıklı ailelerle gerçekleşebilir. Kadınların üretkenliğini, çalışmasını ve ekonomik özgürlüklerini savunmakla birlikte, toplumun aile yapısının da korunması gereklidir. Bu denge, köşelerine çekilmiş kadınlarla değil, köşe başlarını tutan kadınlarla sağlanabilir.

Muhammed Örtlek: Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkan Danışmanı, Uluslararası İlişkiler ve Siyasetbilimci