Mesajı Okuyun
Old 14-01-2007, 15:04   #19
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Forum haberinden bir ay sonra, içtihat ararken tesadüfen karşılaştığım ve haberdeki hukuki gerekçeyi tümüyle farklı değerlendiren bir karara rastladım. Üstelik eleştirdiğim karardaki hukuki niteleme, aşağıdaki kararda davanın davalısı tarafından, SAVUNMA (!) olarak ileri sürülmüş olduğu halde.

Saygılarımla...





HD 01, E: 2003/000827, K: 2003/002654, Tarih: 11.03.2003
[*]AHLAKA AYKIRILIK[*]HİLE

Borçlar Kanunu 65. maddesine göre, ahlaka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesi için verilen şey geri istenilemezse de somut olayda, dava sebebinin ahlak ve adaba aykırı olduğu söylenemez. Davada, hile hukuksal nedenine dayanılmıştır. Hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.


(818 s. BK. m. 28/1, 31, 65)

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, maliki bulunduğu 5 nolu parseldeki 12 nolu bağımsız bölümünü evlenmeyi ümit ettiği davalıya satış göstererek devrettiğini, davalının evliliğe yanaşmadığı gibi daireyi de iade etmediğini ileri sürmüş iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı, taşınmazın nikahsız olarak bir arada yaşamak amacıyla kendisine devredildiğini, Borçlar Kanununun 19.ve 20. maddelerine göre bu şekilde verilen şeylerin geri alınamayacağını davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, Borçlar Kanununun 65. maddesi hükmüne göre ahlaka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesi için verilen şeyin geri istenilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.3.2003 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat A. Erdem Akyüz ile temyiz edilen vekili Avukat Hüsnü Cinemre geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Murat Ataker tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Dava dilekçesinin içeriğinden davacının, kendisine bırakılması ileri de evlenmenin gerçekleşmesi amacıyla çekişmeli taşınmazını davalıya temlik ettiğini; ancak davalının değinilen düşüncelere aykırı olarak evi terkedip gittiğini ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Davalı da davacının karı-koca olarak birlikte yaşamak için taşınmazı kendisine verdiğini; davacının kızının rahatsız etmeye başlaması üzerine birlikteliklerinin sona erdiğini savunmuştur.

İddia ve savunma birlikte değerlendirildiğinde temlikin Borçlar Kanununun 65, maddesinde ifadesini bulan ahlak ve adaba aykırı bir sebebe dayalı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Davada hile (kandırma) hata hukuksal nedenlerine dayanıldığı sonucuna varılmaktadır.

Bilindiği üzere; Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B. K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Somut olayda; yukarıda değinilen anlamda bir inceleme ve araştırma yapıldığı söylenemez.

Hal böyle olunca; belirtilen sebebe ilişkin taraf delillerinin toplanması, soruşturmanın tamamlanması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2002 tarihinde yürürlüge giren Avukat ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 275.000.000 TL. duruşma Avukat parasının temyiz edilenden alınmasına ve alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.