Mesajı Okuyun
Old 20-03-2004, 12:55   #20
Cumok

 
Varsayılan

Merhaba.

Bugün güneşli bir pazar günü, biraz düş kuralım mı, ne dersiniz?
Güneyde bir yerlerde, çok katlı binaların olmadığı, her yerde onlarca yıllık ağaçların, sessiz sokaklarının olduğu, denizin dalgalarını uzaktan bile olsa duyabileceğiniz bir yer. Garajdan eve yürüyerek gelebilemlisiniz, tahta bir bahçe kapısı ve onu şimdi açıyorsunuz...
Ve ben işte oradayım, şaşkın gözlerle gelen dostlarıma bakıyorum...
Ve işte benim düşlerim...
Kapınızın önü toprak, etrafta onlarca yıllık ağaçlar ve belki etrafta tavuk, ördek vs. var. Onlara yem veriyorsunuz ve anında, gölgesine sığındığınız o ağaçlardan serçeler konuyor yere ve, bize yem yok mu? diyorlar... Belki bahçenizin bir köşesine koccaman bir kafes koymuş, içine de rengârenk muhabbet kuşları doldurmuşsunuz. Hatta kafes içinde doğal bir ağaç bile var. Orada yavrular yapmışlar, geniş alanda kısa turlarla uçabiliyorlar bile.

Sonra, kenarlarda sıra sıra yine rengârenk çiçekleri, yanlarında kalın ağaçlardan oturma yerleri, sanki özel küçük bir park gibi. Güneş bütün o muhteşem ışıklarını yaprakların arasından kıpırtılarla toprak zemine yansıtıyor. Siz elinizde normal bir süpürge ile, yerleri süpürüyorsunuz, etrafta her türlü börtü-böceğin sesleri. Özellikle Ağustos böceğinin.
Sıcacık bir ev düşünün, birkaç odadan ibaret. hemen girişte geniş bir salonu olsun, duvarlar kitaplar, resimler, köşelerde saksılarda çiçekler. Ortam öyle sıcak olmalı ki, yüreğinize huzur doldurmalı.

Ve ben hep bir hayal kurarım, neden bilmem bahçemde bir tulumba olsun isterim. Onun kolunu aşağı yukarı basmalıyım ve yerden, soğuk taze su çıksın. Çeşme bana soğuk geliyor ama o, tulumba hep düşlerimi süslüyor nedense. Önünde uzun bir küçük dar havuz (yalak) olmalı ki, kuşlarım, tavuklarım, ördeklerim hem serinlemeli hem su içmeli oradan. Ve ben onları izlemeliyim. Hele o serçelerin sıcakta serin suda banyo yapmalarına her zaman bayılmışımdır.

Ha, birde ağacın altında kalın ağaçtan bir masa olmalı, yine etrafında oturacak bank tipi yerler. Kahvaltı, öğle-akşam yemekleri orada yenmeli, soğuk biralar ya da rakı orada içilmeli. Ama, asla yalnız değil, hep dostları olmalı insanın, yüreği sevgi dolu dostları. Kahkahalar hiç eksik olmamalı o serin bahçeden. Evin bir köşesinde bir Asma, sarmıştır bütün köşeyi. Evet, işte ilk filizi vermiştir artık. Hangi tür üzüm vermiş olsun? Ah hiç önemi yok ki bunun. İster küçük taneli, ister kocaman taneli. Ne önemi var ki bunun. Asmanın orada olması ve üzüm vermesi dünyalara bedel değil mi?

Ve diğer köşelerde o güneyin kendine has çiçeği: Begonvil.. Uzatmıştır kollarını gökyüzüne doğru ve sarmıştır bütün yamacını evin. Mayıs ayı en arsız zamanıdır, kaç renk oluyor çiçekleri?Pempe, beyaz, lila vs. yaprakları görünmez olur bu aylarda çiçekten. Kokusu yoktur ama, bu renk cümbüşü dayanılmaz bir haz verir gönüllere. Yazın bu güzelliğinin yanında, kışın yumuşak (mild) geçmeli, öyle kavurucu soğuk ve yerlede çamur olmamalı ki, can dostlar hep aynı planı yapsınlar tatil için.

Sadece geliyoruz diye bir telefon etmeli, ki, pencereler açılıp havalndırılsın odaları. Sonra, tertemiz çarşafları olmalı yine rengârenk çiçekli, misler gibi kokmalı her yer. Ve ben onları karşılamalıyım garajda, birlikte sevinç içinde girmeliyiz o toprak zeminli bahçeye. Yine birkaç değişik çiçek getirmiş olsunlar, saksılarda ya da yerde, getirenin adını taşımalı bu çiçek ya da ağaçlar. Sevgi dolu, dostluk dolu yürekler orada buluşmalı, kahkahalar neşenin varlığını ıspat etmeli her zaman. Oranın adı "Dostlar Evi" olmalı...
Yüreklerin sadece dostluk için çarptığı... Hiç kimse sormamalı ben nerede yatacağım diye, bilmeli yatağını daha öncelerden..
İşte size bir düş dünyası daha..

Sevgiyle kalın