Mesajı Okuyun
Old 18-12-2020, 08:58   #2
Av.YALCINHUKUK

 
Varsayılan

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 25.9.2017 tarihli ve 2016/16411 E. , 2017/8082 K. Sayılı ilamında “Davacı tarafça, kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybı istenmiştir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda 23.181,38 TL değer kaybı tazminatına hükmolunmuştur. Ancak davacı aracının dava konusu kazadan önceki tarihlere ilişkin (29.06.2014 ve 01.10.2014 tarihli) iki ayrı hasarının daha bulunduğu davalı ... şirketi tarafından bildirilmiş olmasına rağmen, bu hususları da irdeleyerek araç değer kaybı hesabı yapılması yönünde bir inceleme yapılmadığı görülmektedir. Eksik inceleme ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilemez.Bu durumda mahkemece, öncelikli olarak davacı aracının 08/11/2012 tarihinde karıştığı kaza, dava konusu kaza tarihi olan 17/12/2013 tarihinden önce karıştığı kazalar varsa bunların da araştırılarak; oluşan eski hasarları konusunda, davacı aracının kazaya karıştığı karşı araçların zorunlu trafik sigortacıları ile davacı aracının kaskosunu yapan şirketten hasar dosyalarının getirtilmesi gerekmektedir. Anılan hasarlara ilişkin kayıt ve belgeler getirtildikten sonra, rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınması ya da araç değer kaybı konusunda hesap yapmaya ehil, İTÜ veya ...Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek hasar konularında uzman bilirkişi (makina mühendisi) veya bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına göre; davacı aracının daha önceki tarihlerde karıştığı kazalar nedeniyle eski hasarının bulunduğu da gözetilerek, bu hasarların derecesi, aracın modeli, markası, kaza tarihindeki yaşı, kilometresi, hasarının nitelik ve niceliği vs. gibi hususlara göre, kaza tarihi itibariyle serbest piyasadaki 2. el piyasa rayiç değeri ile aracın hasarı onarıldıktan sonraki haline göre serbest piyasadaki 2. el piyasa değeri arasında fark olup olmayacağı belirlenerek bu hususlarda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmediğinden” bahisle bozma kararı verilmiştir.