Mesajı Okuyun
Old 09-11-2019, 22:42   #2
Av. Suat

 
Varsayılan

Bu konuda karar verilirken diğer davalardaki haksız fiillere ilişkin genel ilkelerden değil, Aile Hukukunun kendine has özelliklerinden hareket edildiğini Yargıtay da kabul etmekte..Yani belirttiğiniz hususta haklılık payı var.
Fakat ilk bakışta konu hakkında somut ve net kıstaslar yok gibi görünse de, kanundaki mevcut veya beklenen menfaatlerin nelerden ibaret olduğu veya olabileceği, yine yargıtayca aile hukukunun kendine has özelliklerinden hareketle belli kıstaslara bağlanmış.
Hatta aşağıdaki kararında Yargıtay, belirttiğiniz hususta adeta size hak verircesine konu hakkında net ve kesin bir tespitin yapılmasının mümkün olmadığını, bunun ancak her olayın kendine has özelliklerinin dikkate alınarak hakkaniyet ölçüleri içinde mahkemece karara bağlanması gerektiğini belirtmiş. Konu hakkında Yargıtayın istikrar kazanmış uygulaması olması karşısında Anayasa Mahkemesinin artık bu konuyu incelemeye alacağını sanmıyorum.

Hukuk Genel Kurulu 2007/2-787 E. , 2007/766 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 15/05/2007
NUMARASI : 2007/237-2007/399
Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma,maddi manevi tazminat ve nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, karşılıklı boşanma ve maddi–manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir..
Davalı-davacı F.A.’ın kusurlu olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Uyuşmazlık davacı-davalı koca yararına maddi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasındadır.
Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi; “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini..” hükme bağlamıştır. Bu hüküm gereğince, maddi tazminata hükmedilebilmesi için temel koşul, tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması ve boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş bulunmasıdır.
Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi, genel tazminat esaslarından ayrılmış ve kendisine özgü kural getirmiştir. Haksız fiil tazminatının temel unsuru olan “gerçek zararın belirlenmesi” koşulu, Aile Hukukunda, Borçlar Hukukundaki düzenlemeden farklıdır. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibarıyla burada gerçek zararı tam olarak belirlemek zordur. Bu özelliği nedeniyledir ki, yasa, menfaati zedelenene, uygun bir tazminat verileceğini açıklamıştır. Hakim, tazminat miktarını takdir ederken, kusurun ağırlığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, evlenme şanslarını, ortalama yaşam sürelerini, yaşam seviyelerini ve geçim koşullarını göz önünde tutarak, makul ve herkesçe kabul edilebilir bir miktar belirleyecektir.
Kanun, mevcut veya beklenen menfaattin neler olduğunu göstermemiştir.
Mevcut menfaatin belirlenmesinde ölçü, genel olarak evlilik birliğinin, eşlere sağladığı yararlardır. Beklenen menfaatler de, evliğin devamı halinde eşlerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır. Aile birliği, eşler arasında eşitliğe dayanır. (Anayasa m.41) Başka bir ifade ile eşler, evlilik birliğinde eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Eşler, birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. (TMK. m. 185/3), Birliği beraberce yönetirler (TMK. m. 186/2), Evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar. (TMK. m. 186/3),Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. (TMK.m.202/1) Kadın çalışmasa dahi, yaptığı diğer işler nedeniyle katkı payı isteyebilmektedir.Boşanma halinde eşlerden birinin, diğerine, emek veya malvarlığıyla sağladığı katkı ve desteği yitirmesi, yoksun kalınan bu desteğin maddi değeri kadar mevcut menfaatin ihlalidir. Türk Medeni Kanunu'nun 174/1.maddesinde maddi tazminat talebi için kadın ve erkek yönünden bir ayrım yapılmamıştır.Olayda, koca; kendi kusuruyla yol açmadığı boşanma yüzünden, evlilik düzeni bozulmuş, en azından evin bakımı, temizliği gibi kadının ev işlerine emeğiyle sağladığı katkıdan yoksun kalmıştır. Koca, bozulan bu düzenini ilerde yeniden kurmak ve elde etmek için maddi külfet yapmak zorunda kalacaktır. Çalışmayan ve hiç bir geliri olmayan kadının edinilmiş mallarda katkı payı isteyebileceğini kabul eden Türk Medeni Kanunu sisteminde, maddi tazminat ile sorumlu tutulamayacağını önceden kabul etmek imkansızdır.Kadının, ev kadını olması ve evlilik birliği içinde gelirinin bulunmaması, tazminat sorumluluğunun esasıyla ilgili değil, tazminatın kapsamını belirlemekle ve infaz ile ilgilidir. Bu bakımdan, maddi tazminatın koşulları oluşmuştur. Açıklanan sebeple özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı-davalı K.A. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.