Mesajı Okuyun
Old 07-05-2002, 20:09   #22
aristo

 
Varsayılan Hizmetin "kamu" hali

Avukatların adalet mekanizması içindeki statülerinin
belirlenmesinde, bireyin savunmaya bakışı, toplumun savunma güdüsü ve toplumun doğrudan devletle olan ilişkilerinin niceliğinin de önemli rol oynadığı açıktır. Avukatlık Kanunu'nun ilk maddesi
'Avukatlık kamu hizmeti ve serbest meslektir' gibi muğlak bir
tanımlama yaparak, avukatların yıllardır içinde bulundukları kimlik
bunalımının oluşmasında ilk tuğlayı koymuştur. Savunma makamı olarak pratik yargılama sırasındaki pozisyonunun etkisizliği
düşünüldüğünde, yasanın bu görevi bir 'kamu hizmeti' olarak
tanımlamasının, basit bir sırt sıvazlamadan öte bir anlamı olmadığı
açıktır. Öncelik hangisinde?
Kamu hizmetinin avukatlara, bir inayet olarak bahşedilmiş olması,
avukatların bir kesimi tarafından ciddiye alınsa da, 'Bizim
yaptığımız görev öncelikli olarak serbest meslek faaliyeti midir,
yoksa yargının temel unsurlarından savunma olarak kamu hizmeti mi yapıyoruz?' tartışması yaratmıştır. Tartışma başladığından beri üç kuşak geçmesine rağmen, henüz kesin bir sonuca ulaşılamamış olması da ilginçtir. Avukatlığın 'klasik anlamda serbest meslek' ve 'kamu hizmeti gören serbest meslek' olduğu yönündeki tartışma sonuçlanıncaya kadar avukatların kimlik bunalımının süreceği,yargılama içindeki fonksiyonlarının halihazırdaki durumunun değişmeyeceği görülüyor.
Devlete yakınlık
Tarih boyunca, yaptığı üretimden, yaratıcılığından çok, devlete ve
Hazine'ye yakın olmayı amaç edinmiş, bunu bir güç olarak algılama
geleneğine sahip bir toplumun içinde yeşeren avukatların da,
kendilerini kamu hizmeti yapma gibi bir misyon içinde görmek
gayretlerini de, bu anlamda anlaşılır bulmak mümkün. Bu yaklaşımın,hukukun üstünlüğünün sağlanması, demokrasinin işlerliği ve insan haklarının yaygınlaşması gibi makro hukukun yanı sıra, ülke gündeminin bir şekilde hukukla ilişkilenmesi nedeniyle, avukatların gündeme gelen her konudan 'görev çıkarma' gibi bir hassasiyeti de doğurması da çok olağan.
Hak kavramı
İnsan hayatında vazgeçilmez bir unsur olarak duran 'hak' kavramının aynı zamanda yargılama sürecinin önemli bir unsuru olmasının da,avukatlarda zaten var olan hissiyatı daha da belirginleştirdiği söylenebilir. Kamu hizmeti yapma gibi bir misyonun taşındığına ilişkin bir kavramı daha da abartarak bir misyon dönüştürme içinde olan avukatlar, baro çevrelerinde daha etkili olmuş, baroların siyasetini de etkilemiş, hatta belirleyici olmasını sağlamıştır. Bu nedenle, hukuksal boyutu olan ülke sorunlarına, meslek sorunlarına göre öncelik tanınmıştır. Ama yıllardır bu ülkenin sorunları bitmek bilmemiş, bu arada meslek sorunları da, birikmiş, birikmiş, birikmiştir. Hamaset siyasetin, siyaset ise mesleğin önünde lmuştur. Baroların bu merkezi duruşu, doğal olarak geniş bir avukat kesimini etkilemiştir. Yukarıda sözünü ettiğimiz sessiz ve tepkisiz grup, hukuk, demokrasi ve insan hakları ihlallerinin süregeldiği bir süreçte mesleki sorunları dile getirmenin uygun olmayacağı
gerekçesiyle, mesleki acıları sineye çekmiş, 'kan kusup, kızılcık
şerbeti içtim' demişlerdir. Avukatların yaşayan yüzü
Oysa avukatlığın, bu kavram karmaşasının çok ötesinde, sistem tarafından belirlenen bir serüveni vardır. Örneğin, tabelasında
Hukuk Fakültesi' yazan ve dört yıl boyunca uygulamadan çok uzak bir tedrisattan geçerek mezun olan, sonra da bir yıl staj (altı ay
adliyelere uğramadan, sadece staj defterini imzalayan ve diğer altı ayı da bir avukat yanında sekreterlik ve getir-götür işlerine
bakarak) yapan her kişi, kanunlar nezdinde avukattır ve tüm
baroların kabulüdür. Bu aşamaları geçen 'Avukatlık Ruhsatnamesi'ni alan her Türk genci, fakültede öğrendiği ilkelerden çok, pratiğin kendi hükümranlığını sürdüğü 'yargı monarşisi'nin tebası olur. Bu monarşi mutlaktır. Yasaların buyurduğunu, kendi iktidarının meşruiyetinden geçirerek uygular. İtaat şartı hukuk öğrenimi boyunca, kendini meslek hayatına bir adalet savaşçısı gibi hazırlayan çiçeği burnunda bir avukat, mesleğinin ilk altı ayı içinde yargının gerçek yüzünü görür, düzeninin işleyişini kavrar,itaatın şart olduğunu hemen öğrenir. Bugün avukatlık mesleğini sürdürenlerin yarısından çoğu, üniversite seçme sınavlarında hukuk fakültesini birinci tercih olarak belirliyor. Sadece yüzde 19'u mesleğe başladığı günkü heyecanı duyuyor, yüzde 22'si ise bu heyecanın devam edip etmediği konusunda kararsız, 'O günden hiçbir eser kalmadı' diyenlerin oranı ise yüzde 20.adliye manzaraları Duruşma kelimesinin Fransızca karşılığı 'debat'... Debat'ın kökeni
ise 'tartışma' anlamına 'debattre'den geliyor... Dünya hukuk
literatüründe tüm duruşmalar, hüküm verilmeden önce tartışmanın gerekliliğini vurgular, hatta 'olmazsa olmaz koşul' olarak değerlendirir. Türkiye'de ise duruşma, avukatlar için kelime
anlamına uygun olarak duruşulduğu, yani mümkün olduğu kadar az konuşularak dik durulduğu bir şekilde cereyan etmekte. Savcı ve yargıçlar Savcıların, Emniyet güçlerinin hazırlayıp önüne koyduğu evrakları, bir onama merci gibi imzalayarak davayı açma eğiliminde oldukları gözlemleniyor. Yargıç ise kürsüde, iddia makamı ile müdafii veya davacı ile davalı arasındaki çekişmenin tarafsız sujesinden çok, tarih yaratan kahramanların vakarı içinde, yargılamanın tek hâkimi gibi oturur. Dosyaları fazladır, işleri çoktur, hayat zordur vs. vs.
Beklemenin sonu yok
Bir avukatın yargılamadaki etkinliğinden söz edilebilmesi için, o
avukatın her şeyden önce yargılamaya dahil olması, yani duruşmaya girebilmesi gerekmektedir. Mahkeme kalemi, her ne kadar duruşma saatini, örneğin 9.50 gibi bildirmiş olsa da, duruşma sıraları ancak 14.30'da gelebilmektedir. Avukatların girmeyi başardıkları duruşmalarda, bir savunma makamı olarak varlıklarını hissettirebilmeleri için, yasanın kendilerine verdiği yetkilerin çok üzerinde bir performans göstermeleri gerekmektedir. Avukatlar, yargıç ve savcının nezdinde, kendileri gibi sınırlı bir maaşa mahkûm olmayan, yüksek vekâlet ücretleri alan, hayat standartları kendilerinden çok daha yüksek olan, 'bir eli yağda, bir eli balda' olan kişilerdir.
'Meslektaş' değil!
Belki nefret derecesinde değil ama kürsülerde yer alan kişilerin,
bugün avukatları bir meslektaş gibi gördüklerini söylemek çok
zordur. Hatta, bazı yargıç ile savcıların, duruşma sırasında
birbirlerine "Şu avukatlar olmasaydı, davamızı ne güzel yürütürdük, değil mi!" der gibi bakıp, iç geçirdikleri zaman zaman avukatlar arasında espri konusu olabilmektedir. Biraz karikatürize edilerek anlatılmak istenen, savcı veya yargıçları hafife almak değil, onlarla eşitmiş gibi gösterilen avukatlara layık görülen 'üvey
evlat' muamelesinin vurgulanmasıdır. Oysa, yargı ve savcılar dahil
tüm adliye personelinin hangi güç koşullarda görev yaptıkları
bilinmektedir. Fakat, avukatlara karşı sistemli olarak yürütülmekte olan fiziki ve manevi baskıların adliyelere de yayıldığını da kabul etmek gerekmektedir.
Uluslararası savunma güvenceleri
Savunma hakkını teyit eden Havana Kararları çağdaş hükümetlerin, avukatlara karşı görevlerini tespit eder . Savunma görevinin çalışmalarını kolaylaştırmak ve olası baskıları yok etmek evrensel bir eğilimdir. Bunu sağlamak amacıyla uluslararası kuruluşlar, devletlerin de katılımıyla çeşitli toplantılar düzenler. 27
Ağustos-7 Eylül 1990 tarihleri arasında Küba'nın başkenti Havana'da toplanan 'Suçların Önlenmesi ve Suçluların Islahı üzerine 8. Birleşmiş Milletler Konferansı'nda kabul edilen ve 'Havana Kararları' adıyla anılan bildirinin 'Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler' bölümü şöyle: Avukatlık faaliyetinin güvenceleri 16. Hükümetler avukatların a) Hiçbir baskı, engelleme taciz veya yolsuz bir müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini, b) Yurtiçi ve yurtdışında serbest seyahat etmelerini ve müvekkilleriyle görüşebilmelerini, c) Kabul görmüş mesleki ahlak kurallarına, görevlerine, standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka yaptırımla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamalarını sağlar. 17. Avukatlar, görevleri nedeniyle güvenlikleri tehdit edildiği takdirde, yetkili makamlar tarafından gerekli biçimde korunur. 18. Avukatlar görevlerini icra etmeleri nedeniyle müvekkilleriyle veya müvekkillerinin davalarıyla özdeşleştirilemezler. 19. Bir avukat, ulusal hukuka ve uygulamaya göre ve bu prensiplerle bağdaşır bir biçimde müvekkili tarafından azledilmedikçe, huzurunda avukatlık yapma hakkına sahip olduğu mahkeme veya idari makam tarafından bu makamların önüne çıkma hakkından yoksun bırakılamaz.
Hukuki ve cezai muafiyet
20. Avukatlar, bir mahkeme, yargı yeri veya hukuki ya da idari bir
makam önünde mesleki nedenlerle bulundukları sırada veya konuyla ilgili yazılı veya sözlü taleplerinde yaptıkları beyanlardan ötürü hukuki ve cezai muafiyetten yararlanır.
Bilgi ve belge ulaştırma
21. Yetkili makamların ellerinde veya denetimleri altında bulunan
gerekli bilgi, dosya ve belgelerin, avukatların müvekkillerine gizli
bir hukuki yardım verebilmelerini sağlayacak yeterli bir sürede
ulaşmalarını temin etmek, bütün kamu makamlarının görevidir.
avukatların söz konusu belgelere en kısa sürede ulaşmaları sağlanır.
Gizli haberleşme
22. Hükümetler, avukatlar ile müvekkilleri arasında mesleki bilgiler kapsamında bütün haberleşme ve görüşmelerin gizli olduğunu kabul eder ve buna saygı gösterir.
İfade ve örgütlenme özgürlüğü
23. Avukatlar da diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç ve örgütlenme
özgürlüğüne sahiptir. Avukatlar özellikle, hukuk, adalet sistemi ve insan haklarının geliştirilmesi ile ilgili konularda kamusal
tartışmalara katılma ve yasal faaliyetleri veya yasal bir örgüte
mensup olmaları nedeniyle mesleki kısıtlamalara maruz kalmaksızın, yerel, ulusal veya uluslararası örgütler kurma veya bunlara mensup olma ve bunların toplantılarına katılma hakkına sahiptir. Avukatlar bu hakları kullanırlarken, hukuka ve mesleğin kabul görmüş standartlarına ve ahlak kurallarına uygun davranırlar. Avukatların meslek örgütler 24. Avukatlar, menfaatlerini temsil etmek, süreklilik taşıyan mesleki eğitimlerini geliştirmek, meslek haysiyetlerini yaşamak için bağımsız örgütler kurma ve bunlara katılma hakkına sahiptir. Meslek örgütlerinin yönetim organları, üyelerince seçilir ve bunlar dış müdahaleye maruz kalmadan görevlerini yapar. Hükümetle işbirliği
25. Avukatlık meslek örgütleri, herkese etkili ve eşit biçimde
hizmet verilmesi, avukatların usulsüz müdahale ile karşılaşmadan hukuki ve mesleki ahlak kurallarına uygun olarak müvekkilleri ile
görüşebilmeleri ve onlara yardım edebilmeleri için hükümetle
işbirliği yapar.
Av.Oktay Ekinci