Mesajı Okuyun
Old 23-08-2004, 17:15   #22
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Ragıp,

Aslında kişisel polemiğe girip, diğer meslektaşlarıma haksızlık yapmak istemiyordum ama "adımın başında hala Avukat ünvanı var. Eğer adalete güvenmesem, hemen o ünvanı sildiririm. En azından müvekkillerimi kandırmamış olurdum" şeklinde ima dolu ifadeniz beni üzdü. Bir başka ifadeyle "eğer ben adalate güvenmezsem, müvekkilimi davayı kazanma konusunda ikna edemem dolayısıyla adalete güvenmek zorundayım. Aksi takdirde büyük bir paradoksun içinde bulunurum" diye düşünüyorsunuz ve kendinize göre bir defans geliştiriyorsunuz.

Ben ise, müvekkilime "işin içine hurafeler karışmazsa davayı kazanırım" diyorum. Size de tavsiye ederim. Ama hiç kaçmayı düşünmedim. Hurafelerin karışmadığı davalardaki hukukçuluk keyfi yetiyordu belki de. Siz de öyle yapın lütfen, ünvanınızı sildirmeyin.

Bu sitede kimseyi şahsen tanımıyorum. Kimini ismen tanıyorum, Sayın H.Metin, Sayın A.G.Çelik gibi mesela...Ama sitede çok yeni olmama rağmen, yazılanları okudukça bir çok güzel, aydın insanın ve kelimenin her anlamıyla "hukukçunun" burada olduğunu gördüm..

Site girişinde uyarılarda derdinizi kısa ve öz anlatın şeklinde bir uyarı vardı...Çok haklı bir uyarı..Kısa anlatayım derken, bazen baltayı taşa vurabiliyorsunuz..Veya maksadını aşan şeyler yazabiliyorsunuz...Sizinle ilgili örnek vermem de sizin tarafınızdan yanlış anlaşılmış sanırım..

Şu an ki tartışma yanlış anlamadıysam,Yargıtay Başkanı ile Çakıcı arasında doğrudan veya dolaylı bir ilişki varmıdır? Şeklinde özetlenebilir...Bu cümleden yola çıkarak, Yargıtay'daki davalarda menfaat ilişkisi varmıdır?(Neşter operasyonu örneği verildi, Yargı üyelerinin bedava seyahati örneği verildi)Şeklinde bir tartışma konusu açıldı...Bunun üzerine, sizin gibi bazı meslaktaşlarımız bunun "münferit" olaylar olabileceğini bu tür olaylar yüzünden Yargı'nın yıpratılmasının doğru olmadığını ifade ettiniz. Bu münferit kelimesi bana başka bir konuyu anımsattı..Yıllarca ülkemiz, yurt içinde ve dışında sistemli işkence ile suçlandığında, Başbakan ve İçişleri Bakanlarımız hep "Bunlar münferit olaylardır" demişlerdir.

Ben asla Yargı'yı yıpratmayı düşünmedim. Derdim bu işin içinde olanların, menfaat sağlayanların ortaya çıkarılması oldu. Çünkü Yargıyı asıl onlar yıpratmaktadır.

Siz 18.08.2004 tarihli yazınızda "Türkiye'de en az bozulan kurum adaletttir". demektesiniz.Bozulduğunu kabul ediyorsunuz ama "enaz" diyorsunuz. Sizin ve benim ölçülerim ne olabilir acaba...Siz de okuduklarınız ve bizzat yaşadıklarınızdan yola çıkıyorsunuz, ben de...Ama ben şu veya bu kurumdan daha az bozulmuştur diyemiyorum. Belki sorun bazı kurumlar gibi (Asker gibi) Yargının da bu ülkede tabu haline gelmiş olmasındandır. Daha önce, bazı hakim ve savcılar rüşvet almaktan dolayı meslekten atıldılar. Ama boyutu önemli olmadığı için medya fazla ilgilenmedi. İlk defa, Neşter Operasyonu ve Çakıcı olayı gibi medya için büyük sayılabilecek olaylar ortaya çıkınca hepimiz şaşırdık. Sayın Özkaya'da şaşırmış olacak ki, olayın başında söyledikleri ile şimdi söyledikleri arasında tutarsızlıklar var..Anımsayın "Müteahhitin Çakıcı ile ilişkisi olduğunu anlayınca ilişkimi bitirdim" şeklinde bir ifade kullanmıştı. Ama tarihler gazetede çıkınca, bitirdim dediği tarihten 1 ay sonra adama para göndermiş..Çakıcının davası ile hiç ilgilenmediğini söylerken, daha sonra telefon kayıtlarından anlıyoruz ki, kararı çantasında taşıyormuş..Ben evin tadilatını 30-35 milyara verdim diyor sürekli.(hangisi 30 mu? 35 mi?)Aradaki fark bir hakimin 2 aylık maaşı..Unutması mümkün mü..Bu arada evi kaç paraya aldığını söylemiyor..Bir 30 milyar tl.sı da ev tutsa..Etti mi size 60-65 milyar tl. Bir savcı arkadaşım bunun hakim maaşıyla olamayacağını söyledi. Ben de kitaplarının telif hakkıyla almış dedim..Güldü ve başka bir olay anlattı: Anadolu'nun küçük bir ilçesinde kadastro hakimliği yaparken, Yargıtay'da kadastro davalarını inceleyen Dairenin başkanı 10 adet kadastro davaları ile ilgili kendi yazdığı kitabı göndermiş satsın diye...İşin tuhaf yanı şu ki, sözkonusu ilçede hiç avukat yokmuş..Birisini kendi alsa, birini de hazine avukatına verse elde kalan 8 taneyi ne yapacak..Geri gönderse, verdiği hükümler aynı dairede incelenecek...Cebinden ödemiş hepsini...Benzer olaya ben de tanık oldum bir holding, Ticaret Mahkemesi başkanlığını yapan hakimin 100-150 sayfa tutan kitabından 100 adet kadar almıştı..Kütüphanelerinde bizzat gördüm(Başka bir tartışmada, "yemleme" diye bir tabir geçmişti...Bu olay girer mi bilmiyorum...)

Bu ülke çok saygın avukatlar yetiştirdi Sayın Ragıp(Halit Çelenk, Faruk Erem gibi,) Ve bu ülke çok saygın hakim ve savcılar yetiştirdi...Bizim onlara lafımız yok, olamaz da... Zaten her kurumda olduğu gibi çok az sayıda da olsa, bu insanlar olmasa halimiz nice olurdu bilmiyorum. Ama kurumların saygınlığını korumak adına 3 maymunu oynamayalım derim ben...Bu ülke bir sürü badireden geçti...Bir 12 Eylül darbesi geçirdi mesela...Generallerin önünde el-pençe divan duran Anayasa Mahkemesi üyeleri, profesörler gördük biz...Ama Ankara Sıkıyönetim Mahkemesinde görev yaparken emirlere uymadığı için önce Diyarbakır'a sürülen sonra Ankarada kızağa çekilen Binbaşı Üstün Günsan da hukukçuydu(umarım ismi doğru anımsadım)...Yine böyle bir kaç savcı ve hakim bir şekilde enterne edilmişlerdi..Hocalardan 1402 likleri anımsayın ltf...

Ülke biraz normalleşince, daha önce el-pençe duranlar,en büyük hukuk ve demokrasi havarisi kesildiler daha sonra...Ben ve benim gibiler "yemedik".

Bu ülkede, 2 aylık yargılama ile 17 yaşındaki Erdal Eren mahkeme kararıyla asıldı Sayın Ragıp...Ya Erhan Çınar'ın başına gelenler: İdama mahkum olduktan sonra, işkenceyi yapan başkomiser gerçeği anlatınca, Yargılamanın İadesi ile kurtulabilmişti...Sizin de bildiğiniz yüzlerce örneği vermek ne kadar anlamlı olur...Ama bu kararları da veren Hakim ve Savcılardı...Maalesef o kadar çok ki böyle kararlar...Ben yıllarca D.G.M.lerde avukatlık yaptım. istisnasız bütün hakim ve savcılar bize örgüt avukatı muamelesi yapmaktaydılar..Müvekkillerimiz duruşma salonunda gözümüzün önünde dövüldüğünde hukuk adına insanlık adına karşı çıkıp, reisle kavga ettik diye soruşturma geçirdik..169 dan yargılandık...Ne kadar çok istiyordum, kararların hukuka uygun olmasını...Ama sadece işkence ile alınan ifadelerle 12,5 yıl ceza alan 16/17 yaşında müvekkillerimi görünce kahroldum Sayın Ragıp...Onlar için bir hukukçu olarak hiçbir şey yapamamanın acısını umarım siz çekmemişsinizdir. Mesleğimi çok seviyordum ve halen seviyorum. Övünmek gibi olmasın ama "gözaltında pek fena muamele gördüm" daha sonra"gözaltında şu an işkence görüyorum" ibaresini görüşme tutanağına yazdıran ilk avukat da benim Sayın Ragıp...

Belki benim isyanım bu yüzdendi...Belki mesleği "paran varsa adam öldürsen de farketmez, yırtarsın" anlayışına getirenlereydi...Belki safça, bu son olayla bir temizlik operasyonu başlar diye düşündüm...Ama klasik deyimle hukuk "üstyapı", ekonomi "altyapı" ise; üstyapı, alt yapıyı etkilese de altyapı üstyapıyı belirlemekteydi...

Yazınızdaki ikinci bölümdeki görüşlerinize katılmakla birlikte, şeriatçıların Yargıtay Başkanının bu olayını laiklikle bağdaştırmasının bizim görüşlerimizle ne ilgisi var anlamadım...Onların ekmeğine yağ sürer diye biz eleştirmeyelim mi peki...Onların kendilerine müslüman(demokrat) olduğunu bilmeyen mi var.Türban konusunda solcuları suçlarlar; madem bu da insan hakları neden destek olmuyorsunuz diye..Ama yıllarca ünversitelerde dayak yiyen, gözaltına alınan işkencelerde ölen öğrencilerin hiç birine destek olmamışlardır. Birtan Altınbaş'ın davası zamanaşımına doğru gidiyor...Bu davaya da hakim ve savcılar bakıyor...Hiç bir sağ basında eleştiri var mı bu hususta..

Yine bahsettiğiniz "vatan kahramanları"nı yargılayanlar da bu ülkenin hakimleriydi...Y.Demirel'i, Sami Hştan'ı,Garipoğlu'nu, Erol Aksoy'u, K.Yiğit'i, H.Bayram'ı,Haluk Kırcıyı, Çakıcı'yı vs.vs. kim yargıladı Sayın Ragıp...

Yoksa şu baklava çalan çocukları veya marketten hazır çorba çalan öğretmeni yargılayıp "ne yapalım kanun maddesi açık" diyen ve olaya şekli bakan yargıçlar mı?..

Söylenecek çok şey var..Sayın A.G.Çelik'in dediği gibi, kimliklerimizi açık bir şekilde yazıyoruz, tartışalım ama birbirimize girmeyelim...

Saygılarımla...