Mesajı Okuyun
Old 11-11-2006, 01:36   #9
üye11708

 
Varsayılan

Sanırım aşağıdaki ile paralel olan HGK kararından bahsediyorsunuz. Yalnız bizim olayda, ücret sözleşmesi Nisan 2004'te yapılmış ve kanundaki 2001 tarihli değişiklikle hasılı davaya iştirak yasağı para alacakları yönünden kaldırılmıştır. Yani artık müddeabihin belli bir yüzdesinin avukata ait olacağı kararlaştırılabilir. Sorun, taraflarca kararlaştırılan yüzde AAÜT'nin altında kalsa bile geçerli mi olacaktır? Bugün bu konuda araştırma yaparken bir içtihada rastladım. Özetle, kanunları ve tarifeyi en iyi bilmesi gereken kişi olan avukat, AAÜT'nin altında kalacak şekilde sözleşme imzalamışsa, bunun kanuna aykırılığını iddia etmesi iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz. Bu nedenle, avukatın sözleşme ile kabul ettiği ücret ile AAÜT gereği ödenmesi gereken ücret arasındaki farktan peşinen feragat etmiş olduğu kabul edilerek buna göre hüküm kurulması gerekir.

Bir tarafta, AAÜT'nin altında ücret kararlaştırılamaz şeklinde amir hüküm, diğer tarafta Yargıtay'ın aksi görüşteki ama eski tarihli kararları. 2001 yılındaki değişiklikten sonra imzalanan ücret sözleşmeleri yönünden Yargıtay'ın görüşünü yansıtan bir karara rastlayamadım.

************************************************** ******
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflarca avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı avukat, davalının vekili olarak borçlular Ayşe ve Kemal'e karşı 200.000 doların ferileriyle tahsili için, Zeytinburnu 2. İcra Müdürlüğünün 2001/320 sayılı dosyası ile İcra takibi yaptığını, takibin kesinleştiğini, borçlulardan 5.000 dolar tahsil ettiğini, davalının alacağını haricen tahsil ettiğini ve dosyayı takip etme talimatı üzerine satış safhasında takibi bıraktığını, aralarında düzenlenen ücret sözleşmesine göreve karşı taraftan tahsili gereken ücretlerinin ödenmediğini bildirerek 32.215.000.000 liranın faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalı, 20.11.2002 tarihli duruşmada davacıya 5.000 Dolar ödediğini, tahsil ettiği miktara göre ödediği ücretin mahsubu ile kalan ücrete razı olduğunu bildirmiş, daha sonra davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının 10.497 dolar ücrete hak kazandığı, ödenen 5.000 doların mahsubu ile kalan 5.497 dolar karşılığı 7.695.000.000 liranın yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerek-tirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı avukat ile davalı arasında dosyada örneği olan tarihsiz avukatlık ücret sözleşmesinin yapıldığı, davacının davalı tarafından verilen 4.1.2001 tarihli vekaletname ile dava dışı borçlular aleyhine alacaklı vekili olarak 209.940 doların tahsili için Zeytinburnu 2. İcra Müdürlüğünün 2001/32 esas sayılı icra dosyası ile icra takibi yapıldığı, takiple ilgili olarak borçlular aleyhinde yine Zeytinburnu icra, Ceza mahkemesinin 2001/93 ve 95 esas sayılı ve Bakırköy 2. İcra Tetkik Merciinin 2001/441 esas sayılı dosyalarının takip edilerek ve neticelendirilmesi ve satış kararı aşamasında davalı alacaklının alacağını haricen tahsil etmesi nedeniyle takibin sonuçlandırılamadığı, tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi, taraflar arasında da çekişmesizdir. Davacı yaptığı hizmet nedeniyle avukatlık ücret sözleşmesine dayanarak sözleşmede kararlaştırılan ve karşı taraftan tahsil edilecek ücretlerden oluşan ücret alacağının tahsili talebiyle bu davayı açmıştır. Taraflar arasında Ocak 2001 tarihinde düzenlenen, tarihsiz ücret sözleşmesinin 4 ve 6. maddesinde, yapılacak tahsilatların % 10'u oranında ücret ödenmesi, anlaşma halinde karşı tarafın ödeyeceği ücretin iş sahibinin ödeyeceği ücret olarak kabul edilemeyeceği ve karşı tarafa yüklenecek ücreti vekaletin avukata ait olacağı kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında yapılan bu ücret sözleşmesinin geçerliliğinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan avukatlık kanunu hükümlerine göre incelenip belirlenmesi gerekir. Söz konusu ücret sözleşmesinde, icra takibinin sonuçsuz kalması ve dolayısı ile müvekkilin alacağın hiç tahsil edilmemesi halinde davacı avukata bir ücret ödenmesi kararlaştırılma-miştır. Bu haliyle sözleşmede kararlaştırılan ücret başarıya göre değişme koşulunu içermediği gibi, tahsil edilecek meblağın % 10'u olarak ücret ödenmesi, hasılı davaya iştirak niteliğindedir. Bu nedenle sözleşme tarihinde yürürlükte olan avukatlık kanununun 163. ve 164. maddesi gereği geçersizdir. Bu itibarla davacı ancak icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan Avukatlık asgari Ücret Tarifesine göre ücret isteyebilir. Ayrıca tahsilat davalı tarafından engellendiğinden, icra takibi sonucu karşı tarafa yüklenecek ücret ile yine davalı taraf adına takip ettiği icra ceza ve Tetkik Merciindeki dosyalardan dolayı davalıdan ücret isteyebilir. Mahkemece davacının yukarıda açıklanan doğrultuda talep edeceği toplam alacağı uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenip, daha önce verilen kararı davalının temyiz etmemesi nedeniyle davacı lehine oluşan muktesap hakkı nazara alınarak, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Davanın bir kısmı red edildiğine göre red edilen kısım üzerinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
S o n u ç : 1. bent gereği tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine 2. bent gereği davacı, 3. bent gereği davalı yararına kararın (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 4.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 04.07.2005, 2005/5297 – 2005/11464)