Mesajı Okuyun
Old 13-04-2007, 08:31   #9
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

Yargıtay kararı değerlendirmelerinizde yardımcı olur umarız. İyi çalışmalar...

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/5895
Karar: 2003/12559
Karar Tarihi: 31.10.2003

ÖZET : Somut olayda davalılar tarafından açılan tazminat davası üzerine davacının buna karşı verdiği cevapta, yukarıda da açıklandığı üzere dilekçenin asgari hukuk bilgisini içermediği, gibi sözler kullanılarak davalıların mesleki bilgilerinin yetersizliği ileri sürülmüştür. Davalılar, bu sözlerin savunma sınırlarını aştığından bahisle davacı hakkında açtıkları tazminat davasında; davaya konu edilen yukarıdaki sözleri kullanmışlardır. Davalılar tarafından açılan bu davanın yargılaması sonucunda mahkemece 8/12/1999 günlü dilekçede kullanılan sözlerin savunma sınırları içinde bulunduğu, kişilik değerlerine saldırı oluşturmadığı gerekçesi ile davalıların açtığı dava reddedilmiş ve temyiz aşamasından geçmek suretiyle karar kesinleşmiştir. Böylece davacı tarafından davaya karşı verdiği cevaptaki sözlerin hukuka aykırı olmadığı anlaşılmıştır. Buna rağmen davalılar eldeki iş bu davaya konu edilen, yukarıda yazılan ve manevi tazminata ilişkin dava dilekçesinde yer almaması gereken sözleri kullanmak suretiyle davacı hakkında değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Örneğin, davalılar davacı için, saldırgan, Hacivat-karagöz oyunu oynayan, sanki bir takım usulsüzlükler yapmışçasına mızrak çuvala sığmaz, kin ve nefretle hareket eden, iftira ve tehditkar davranan, gibi nitelendirmeler yapılmıştır. Somut olayın oluş ve gelişimi ve davacının konumu, yürüttüğü görev, sözlerin bu görev nedeniyle kullanılmış olması gözetildiğinde, vekillik görevini üstlenen bir kişi için onun meslek ve kişilik değerlerine saldırı oluşturur. Tüm bu yönler gözetilerek takdir edilecek miktarda tazminata hükmedilmek gerekir.

(818 S. K. m. 49)

Dava: Davacı Ahmet vekili Avukat tarafından, davalılar Kemal ve Evrim aleyhine 21/12/2000 gününde verilen dilekçe ile davacının kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; sabit olmayan davanın reddine dair verilen 4/2/2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: Davalılar tarafından vekil sıfatıyla açtıkları bir tazminat davasına karşı o davada davalı vekili olarak davaya karşı cevap vermiştir. Bu cevaba karşı da, davalılar cevaba cevap vermişlerdir. İşte davacı verilen bu cevaba cevap dilekçesindeki ve kendisi hakkında açılan tazminat davası dilekçesindeki sözlerden ve yine davalıların baroya verdikleri şikayet ve savunma dilekçesindeki sözlerden dolayı eldeki bu davayı açmış ve kullanılan sözlerle savunma sınırlarının aşıldığı, mesleki kişilik değerlerinin saldırıya uğradığını iddia etmek suretiyle manevi tazminat istemiştir.

Davacı, davalılar tarafından 22/12/1999 tarihli dilekçede yazılan ve davacı amaçlanarak "saldırgan tavırlara girdiği", "mızrak çuvala sığmaz", "hacivat-karagöz oyunları oynadığı" gibi değerlendirmeler yapıldığı, daha sonra Ankara Barosuna verilen 23/12/1999 tarihli dilekçelerinde de;

Davacının "saldırılarına devam ettiği", "kin ve nefretinde kararlılığı içinde bulunduğu", "iftira ve tehditkar saldırganlıklarına dayanak aradığı" gibi sözler kullanılmıştır. Mahkemece her iki tarafın baroya kayıtlı avukat oldukları, kamu görevi yürüttükleri, davalıların davacı için iddia edilen sözleri kullandıkları doğru ise de bu sözlerin hakaret kastı taşımadığı, iddia ve savunmaya yönelik açıklamalar olduğu, eleştiri niteliğinde bulunduğu, dilekçelerin hak aramaya yönelik olduğu belirtilerek dava reddedilmiştir.

Yukarıda da açıklandığı üzere, davalıların trafik kazası nedeniyle açtıkları bir tazminat davasındaki dilekçeye karşı davacı cevap vermiştir. Bu cevap, 8/12/1999 tarihini taşımakta olup dava dilekçesinin yasada öngörülen biçim koşullarını taşımadığından hareketle dava dilekçesinin usul yasasına ve asgari hukuk bilgisini içermediğinin belirtilmesi üzerine davalılar tarafından davacı aleyhine tazminat davası açmışlar ve bu arada baroya yapılan şikayetler üzerine de davalıların baroya verdikleri savunma dilekçelerinde de davacı hakkında davaya konu edilen sözleri söylemişlerdir. Şu durum itibariyle yanlar arasındaki bu davanın ve davalıların daha önce davacı ve diğer çalışan avukatlar aleyhlerine açtıkları davanın, başka bir davanın vekilliklerini yürüttükleri sırada karşılık olarak verdikleri dilekçelerdeki sözlerden kaynaklandığı görülmektedir. Sözlerin saldırı oluşturup oluşturmadığının belirlenebilmesi için asıl davanın konusunun ve o davadaki karşılık olarak verilen dilekçe ve sözlerinin irdelenmesi gerekmektedir.

Somut olayda davalılar tarafından açılan tazminat davası üzerine davacının buna karşı verdiği cevapta, yukarıda da açıklandığı üzere dilekçenin asgari hukuk bilgisini içermediği, gibi sözler kullanılarak davalıların mesleki bilgilerinin yetersizliği ileri sürülmüştür. Davalılar, bu sözlerin savunma sınırlarını aştığından bahisle davacı hakkında açtıkları tazminat davasında; davaya konu edilen yukarıdaki sözleri kullanmışlardır. Davalılar tarafından açılan bu davanın yargılaması sonucunda mahkemece 8/12/1999 günlü dilekçede kullanılan sözlerin savunma sınırları içinde bulunduğu, kişilik değerlerine saldırı oluşturmadığı gerekçesi ile davalıların açtığı dava reddedilmiş ve temyiz aşamasından geçmek suretiyle karar kesinleşmiştir. Böylece davacı tarafından davaya karşı verdiği cevaptaki sözlerin hukuka aykırı olmadığı anlaşılmıştır.

Buna rağmen davalılar eldeki iş bu davaya konu edilen, yukarıda yazılan ve manevi tazminata ilişkin dava dilekçesinde yer almaması gereken sözleri kullanmak suretiyle davacı hakkında değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Örneğin, davalılar davacı için, saldırgan, Hacivat-karagöz oyunu oynayan, sanki bir takım usulsüzlükler yapmışçasına mızrak çuvala sığmaz, kin ve nefretle hareket eden, iftira ve tehditkar davranan, gibi nitelendirmeler yapılmıştır. Somut olayın oluş ve gelişimi ve davacının konumu, yürüttüğü görev, sözlerin bu görev nedeniyle kullanılmış olması gözetildiğinde, vekillik görevini üstlenen bir kişi için onun meslek ve kişilik değerlerine saldırı oluşturur. Tüm bu yönler gözetilerek takdir edilecek miktarda tazminata hükmedilmek gerekirken davanın reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/10/2003 gününde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************