Mesajı Okuyun
Old 08-09-2006, 17:43   #12
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
HUMK'UN İLGİLİ MADDELERİ
MADDE 426/J.- (Ek: 5236 - 26.9.2004 / m.15 - Yürürlük m.22) İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını durdurmaz. 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.

Temyizin icraya etkisi

MADDE 433.- (Yeniden Düzenleme: 5236 - 26.9.2004 / m.16 - Yürürlük m.22) Temyiz, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.

Kişiler ve aile hukukuna, taşınmaz mala ve bununla ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.

Kararın kesinleştiği ilamın altına veya arkasına yazılıp, tarih ve mahkeme mührü konmak ve mahkeme başkanı veya hakimi tarafından imzalanmak suretiyle belirtilir. (*)

İİK' NUN İLGİLİ MADDELERİ

MADDE 36 - (Değişik madde ve başlığı: 5311 - 2.3.2005 / m.5 - Yürürlük m.30) İlama karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmi bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilat veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir.
Bu süre ancak zorunluluk halinde uzatılabilir.

Borçlu, Devlet veya adli yardımdan yararlanan bir kimse ise teminat gösterme zorunluluğu yoktur.

Ücreti ilgililer tarafından verilirse bölge adliye mahkemesi veya Yargıtayca icranın geri bırakılması hakkındaki karar icra dairesine en uygun vasıtalarla bildirilir.

Nafaka hükümlerinde böyle bir süre verilemez.

MADDE 40 - (Değişik 1. fıkra: 5311 - 2.3.2005 / m.7 - Yürürlük m.30) Bir ilamın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur.

(Değişik 2. fıkra: 5311 - 2.3.2005 / m.7 - Yürürlük m.30) Bir ilam hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilamla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski haline iade olunur.

Ancak üçüncü şahısların hüsnüniyetle kazandıkları haklara halel gelmez


Selamlar,

1- Davada boşanmaya ve tedbir nafakasına karar verilmiş.

2- Yargıtay, "davanın red edilmesi gerekirken..." gerekçesiyle kararı bozmuştur.

3- Dava derdesttir.

4- İcra takibine konu olan nafaka alacakları için en son olarak, davalının maaşına haciz konulmak üzere müzekkere yazılmış ve davalı-borçlu; dayanak hükmün bozulması gerekçesiyle dava açmıştır.

Soruya yanıt verebilmek için, tedbir nafakasının mahiyetine bakmak gerekir.Henüz mahkeme nihai kararını vermeden icraya konulmak istenen tedbir nafakasının ilamlı takip yoluyla mı; yoksa adi takip yoluyla mı tahsil edileceğine göre, yanıt değişecektir.

Bu hususta bildiğim kadarıyla Yargıtay'ın iki türlü uygulaması vardır. Birinci uygulamasına göre,ara kararla birlikte verilen tedbir nafakası ilam değildir, dolayısıyla ilamlı takibe konu edilemez. İkinci uygulamaya göre, tedbir nafakası(diğer tedbir kararlarından farklı olarak) ilamlı takibe konu edilebilir.(Ancak bu husustaki kararı bulamadım. O yüzden yanıtım gecikti zaten. Ben yanlış anımsıyorum belki de.)

Somut olayda bir ilamlı takip bulunmaktadır. Mahkeme ilamından sonra icra takibi yapılmıştır.

Hüküm bozulmuştur ama dava derdesttir. Dolayısıyla hakim hala koruma tedbirlerini almak zorundadır. Yani davanın başında ara kararla verilen tedbir nafakası ile mevcut durum arasında hukuken bir fark yoktur. Tedbir nafakası davanın "kesinleşmesine" kadar geçen süre içinde geçerlidir. Somut dava kesinleşmemiştir. O halde hakim yeni bir karar verene kadar tedbir nafakası devam edecektir.

İşte yukarıda iki görüşünden bahsettiğim Yargıtay'ın ikinci görüşü olan; "ara kararla verilen tedbir nafakası ilamlı takip yapılabilir" görüşünü benimsersek, bence davalı-borçlunun şikayeti red olunacaktır. Aksi takdirde ise yeniden bir icra takibi (adi takip) yapmak zorunda kalacaksınız.Burada takibin durması fikrine katılmıyorum. Bozulan karara rağmen tedbir nafakası işlemeye devam edeceğine göre ya takip durmayacaktır ya da iptal edilip yeni bir (adi takip)takip yapılacaktır.

Yukarıda hem HUMK , hem de İİK’nun ilgili maddelerini aktardım. Maddelere bakınca, nafakaya özel bir önem verildiği anlaşılmaktadır. Ancak 40 ıncı maddede nafakayla ilgili ayrıksı bir durum sözkonusu değildir. Kanunkoyucunun 36 ıncı maddeye özel bir fıkra koyup, 40 ıncı maddeye koymaması konunun unutulduğuna değil, belki de uygulamada sıkça karşılaşılmadığına işarettir. Yani mevzuata göre takibin durması gerekecektir.

Benim şahsi fikrim ise, usul ekonomisi gerekçesiyle takibin iptal edilmemesi; devam etmesi doğrultusundadır. Çünkü madem nafaka karar kesinleşinceye kadar devam edecektir, o halde dava devam ettiğine göre (ve mahkeme henüz nafaka ile ilgili yeni bir karar vermemiştir) belki de kararında direnecek ve karar ilk haliyle onanacaktır. Tüm bu sürede nafaka alacaklısının mağduriyeti sözkonusu olacaktır. Zina vs hususundaki tartışmalar ayrıca yapılabilir…


Saygılarımla