Mesajı Okuyun
Old 02-12-2007, 17:38   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Üyeler

Başlığın altını sel gibi karar basmış. Kararların seli çekildiğinde görülen o ki Yargıtay'ın kimi daireleri inanç sözleşmesinin kanıtlanmasında yemini kabul ediyor. 1.Daire'de ise yemini kabul etmeyen 2003 yılındaki azınlık 2005 yılında çoğunluk olmuş.

Şimdi tartışarak kendi düşüncemizi oluşturabiliriz. Aşağıdaki ayrık oy tartışılmaya değer diye düşünüyorum:

taraf yemininin çekişmeli taşınmazın temliki gününde olması şart kılınan sözleşme yerine hüküm ve sonuç doğuracağı ve mülkiyetin naklinin nedeni sayılacağı söylenemez. Aksi halde, tapulu taşınmazların nakli bakımından kanunun öngördüğü zorunlu şekil koşulunun yemin delili ile aşılması sonucunu doğurur. İçtihatı Birleştirme Kararlarının konuları ile sınırlı olarak çerçevesi genişletilmeden uygulanmasının yerinde olacağı da düşünülmelidir. (Bakınız : Sayın Av. Şule Ildız'ın gönderdiği 3 nolu mesajdaki karar)

Kişisel görüşüme göre:
Elbette her davada olduğu gibi inanç sözleşmesinde de haklı olan davayı kazanmalıdır. ''İnanan'' da hukuk tarafından korunmalıdır. Ama bu koruma sağlanırken diğer yandan üçüncü kişilerin haklarını ortadan kaldıracak hukuka aykırı sonuçların ortaya çıkmaması gerekir.

Düğüm şurdadır: Yemin ile taşınmazların el değiştirmesi sakınca yaratır mı?

Eğer ''sakınca yaratır'' dersek yemin deliline dayanmak mümkün olmamalı. İnanana ''inanmasaydın'' denmeli.

Saygılarımla