Mesajı Okuyun
Old 01-12-2007, 15:58   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

HGK ve 14. HD. si inanç sözleşmesinden doğan davalarda yemin deliline dayanılabileceğini kabul etmesine karşın, 1. HD. bu gibi davalarda yemin deliline başvurulamayacağını , iddianın yazılı delille kanıtlanması gerektiğini benimsemektedir.

HUMK. 337 md.sine göre davalının yemin davatiyesi tebliğine rağmen gelmemesi halinde, yemin edeceği vakıanın sabit sayılmasına karar verilir.Davacının yemin hakkının varlığının kabulü halinde , mirasçılardan birinin veya birkaçının gelmemesi halinde , o mirasçıların payları yönünden ininçlı işlemin varlığının kabulü gerekeceği kanısındayım.

Kendini vekille temsil ettiren davalının diğer davalıları veya miras şirketini temsil yetkisi bulunmadığından av, parasının payına isabet eden değere göre hesaplanacağını düşünüyorum.

Saygılarımla.

1.HD ile HGK, 14.HD kararları arasındaki yemin konusundaki çelişki aşağıdaki kararlarda gözükmektedir.
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/14-395

K. 2005/421

T. 29.6.2005

• İNANÇ SÖZLEŞMESİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Yazılı Delille İspat Şartı - Yazılı Delil veya Delil Başlangıcı İbraz Edemeyen Davacıya Yemin Teklif Hakkı Hatırlatılarak Hüküm Kurulması Gereği )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( İnanç Sözleşmesinin Yazılı Delille İspat Edilmesi Zorunluluğu - Yazılı Delil veya Yazılı Delil Başlangıcı İbraz Edemeyen Davacıya Yemin Teklif Hakkı Hatırlatılarak Hüküm Kurulması Gereği )

• YAZILI DELİLLE İSPAT ŞARTI ( İnanç Sözleşmesine Dayalı Tapu İptali ve Tescil Talebi - Yazılı Delil veya Yazılı Delil Başlangıcı İbraz Edemeyen Davacıya Yemin Teklif Hakkının Hatırlatılması Gereği )

• YEMİN TEKLİF ETME HAKKININ HATIRLATILMASI GEREĞİ ( İnanç Sözleşmesine Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında İddiasını Yazılı Delille Kanıtlayamayan Davacıya )

818/m.18

1086/m.288,292

ÖZET : Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. İnanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla, inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmeleri, yazılı delille ispat edilebilir. Davacı taraf yazılı delil veya davanın tamamen ispatına kafi olmamakla beraber vukuuna delalet edebilecek karşı taraf elinden çıkmış bir belgeyi dosyaya ibraz edememiş ve iddiasını yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Bu durumda, davacı delil listesinde sair delillere de dayandığını bildirdiğinden mahkemece davacı tarafa davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Muğla Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.09.2003 gün ve 2001/646 E.2003/815 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 08.04.2004 gün ve 2004/989-2835 sayılı ilamı ile;
( ...Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; inanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla, inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmeleri, anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca;
Yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, olayın kanıtlanmasına tek başına yeterli olmalı ve kendisine inanç gösterenin imzasını taşımalıdır. Böyle bir yazılı belgenin bulunmaması halinde ise en azından olayın tamamının ispatına yeterli olmamakla birlikte bunun vuukuna delalet edebilecek ve karşı taraf elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin söz konusu olması halinde de inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delil ile kanıtlanması mümkün olabilir.
Bunlardan hiçbirinin olmaması durumunda dava redde mahküm ise de, eğer davacı taraf delilleri arasında yemine de dayanmışsa, mahkemece davalıya yemin teklifine hakkı olduğu hatırlatılması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı taraf yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen yazılı delil veya davanın tamamen ispatına kafi olmamakla beraber vukuuna delalet edebilecek karşı taraf elinden çıkmış bir belgeyi dosyaya ibraz edememiş ve iddiasını yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Bu durumda, davacı delil listesinde sair delillere de dayandığını bildirdiğinden mahkemece davacı tarafa davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir iken yazılı gerekçelerle kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 29.06.2005 gününde bozmada oybirliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
İnanç sözleşmesine dayalı olarak açılan davada yerel mahkemece, inançlı işlemin yazılı belgesinin bulunmamasına rağmen diğer deliller ve tanık beyanlarına göre davanın kabulüne karar verilmiş, davalının temyizi üzerine Yüksek 14. Hukuk Dairesi davacının yazılı delil ibraz edemediği gibi yazılı delil başlangıcının da bulunmadığını,bu durumda davacı delil listesinde ( sair deliller ) e dayandığından mahkemece davacı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekçesi ile bozulmuş,yerel mahkeme toplanan delillere göre davanın ispatlandığını belirterek eski kararında direnmiştir.
Burada hukuki olarak çözümlenmesi gereken konu öncelikle inançlı işlemin yazılı belge dışındaki delillerle ispatının mümkün olup olmadığı ikincisi de böyle bir belge yoksa yemin teklif edilip edilemeyeceğidir.Bilindiği gibi yasalarda inançlı işlemle ilgili bir hüküm bulunmamaktadır,uygulamanın getirdiği gereksinimler nedeni ile bu yola gidilmiş ve bazı koşullarla inançlı işlemin varlığı kabul edilmiştir.Bunun sonucu olarak da 5.2.1947 gün ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararına göre inançlı işlemin varlığının yazılı bir belge ile ispat edilmesi şartı getirilmiştir.Daha sonraki uygulamalarda İnançları Birleştirme Kararında bulunmamakla birlikte inançlı işlemin yazılı belgesinin inançlı işlemden önce,en geç işlem tarihinde yapılmış olması şartı aranmıştır, Yargıtay Yüksek 1. Hukuk ve Yüksek 14. Hukuk Dairelerinin müstakar içtihatları bu doğrultuda olduğu gibi Hukuk Genel kurulu da aynı görüşü benimsemiştir ( Örnek : Y.H.G.K. nun 5.11.2003 gün ve 2003/1-647 E. 2003 /638 K. Sayılı ilamı ) .Bu sınırlamanın amacı aslında geçersiz olan inançlı işlemlerin uygulama alanlarının fazla genişletilmemesidir.Bu nedenle ispat vasıtası olan işlemden önce düzenlenmiş yazılı belge bir anlamda geçerlik koşuluna yaklaştırılmış bir belge niteliğine dönüştürülmüştür.
Sonuç olarak inançlı işlemin işlemden önce ,en geç işlem tarihinde düzenlenmiş belge ile ispat edilmesi gerektiğinden Yüksek 14.Hukuk Dairesinin bu yöne ilişkin bozma gerekçesine katılıyoruz,ancak aşağıda açıklanan nedenler ile inançlı işlemde yemin teklif edilmesi gerektiği yolundaki Daire ve Hukuk Genel Kurulu Kararına katılamıyoruz :Bilindiği gibi Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasına göre senet yani içeriği ve imzası taraflarca kabul edilen yazılı belge,ikrar ve yemin kesin delillerdendir, ancak bu kesin delillerin inançlı işlemde inançlı işlemin yazılı belgesinin işlemden önce,en geç işlem tarihinde düzenlenmiş olması gerektiği yolundaki içtihatlar karşısında uygulama olanağı bulunmamaktadır.Davalının işlemden sonra düzenlenen yazılı belgede işlemin inançlı işlem olduğunu kabul etmesi başka olaylarda kesin delil olduğu halde bu olayda delil olarak kabul edilmeyecektir,çünkü işlemden sonra düzenlenmiştir.Yazılı belgenin bulunmadığı durumlarda davalı gelip mahkemede dava konusu işlemin inançlı işlem olduğunu ancak yazılı belge düzenlenmediğini açıkça belirtse bile bu ikrar yine inançlı işlemin delili olamayacaktır.
Bilindiği gibi yemin bir taraftan sadır olan hukuki fiillerle ilgili olarak mahkemece tarafa verilmektedir,ancak yukarıda da açıklandığı gibi işlemden sonra düzenlenen yazılı belge ve ikrar delil olarak kabul edilmez iken aynı hususların yeminli olarak belirtilmesine hukuki sonuç bağlamak ve inançlı işlemin varlığına delil kabul etmek çelişkidir.Daha açık bir anlatımla inançlı işlemden sonra düzenlenen belge ve yine işlemden sonraki ikrar kesin delil olmalarına karşın bu olayda delil olarak kabul edilmez iken yeminin delil olarak kabulünün geçerli bir dayanağının varlığından söz edilemez.İşlemden önce düzenlenmiş yazılı belge dışında inançlı işlemlere dayalı davalarda davayı sonuçlandıran tek durum davanın kabulüdür,ancak bilindiği gibi davanın kabulü ile maddi olayın kabulü ayrı ayrı şeylerdir,bu nedenle davayı kabul davayı sonuçlandırmakla birlikte maddi olayı kabul nizayı kesin çözüme götürmemektedir.
Sonuç olarak inançlı işlemlerin özelliği gereği başka davalarda kesin delil niteliğinde olan ikrar,ve işlemden sonra düzenlenmiş olsa bile yazılı belgenin delil olarak kabulü mümkün olmadığı gibi aynı biçimde yemin delilinin de kabulü mümkün değildir.Bu nedenle ispat edilemeyen davanın yemin deliline başvurmadan reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
YAVUZ ÖZTÜRK

1.Hukuk Dairesi Üyesi
ERDAL SANLI
1.Hukuk Dairesi Üyesi

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/1143

K. 2005/4414

T. 12.4.2005

• ELATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI ( Kayden Maliki Olunan Taşınmazın Davalılar Tarafından Haklı ve Geçerli Bir Neden Olmaksızın Kullanılması )

• İNANÇ SÖZLEŞMESİ ( İnananla İnanılanın Hak ve Borçlarını Belirleyen İnançlı İşlemin Sona Erme Nedenlerini ve Devredilen Hakkın İnanılan Tarafından İnanana Geri Verme Koşullarını İçeren Borçlandırıcı Bir Muamele Olması )

• YAZILI BELGE İLE İSPAT ( İnanç Sözleşmesi İddiasına Dayalı Davanın İnançları Birleştirme Kararında Öngörüldüğü Anlamda Yazılı Belge ile Kanıtlanamamış Olması )

• YEMİN DELİLİ ( İnanç Sözleşmesinin Niteliği Gereği Taraf Yemininin Çekişmeli Taşınmazın Temliki Tarihinde Olması Şart Kılınan Sözleşme Yerine Hüküm ve Sonuç Doğurmayacağı ve Mülkiyetin Nakli Sebebi Sayılamayacağı Düşüncesi ile Yeminin Hatırlatılmamasının Doğru Olması )

1086/m.337

4721/m.683

ÖZET : Öte yandan inanç sözleşmesi iddiasına dayalı davanın da 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörüldüğü anlamda yazılı belge ile kanıtlanamadığı gözetilerek reddedilmiş olması da doğrudur. Diğer taraftan inanç sözleşmesinin niteliği gereği taraf yemininin çekişmeli taşınmazın temliki tarihinde olması şart kılınan sözleşme yerine hüküm ve sonuç doğurmayacağı ve mülkiyetin nakli sebebi sayılamayacağı düşüncesi ile yemin delilinin hatırlatılmamasında da bir isabetsizlik yoktur.
DAVA : Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 5102 parsel sayılı taşınmazdaki 10 nolu bağımsız bölümü davalıların haksız olarak kullandıklarını ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, çekişmeli taşınmazı ilerde geri verilmesi şartıyla davacıya muvazaalı olarak satış suretiyle temlik ettiklerini ancak taşınmazın iade edilmediği belirterek açtıkları tapu iptal davası birleştirilerek görülmüştür. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davalılar ( karşı davacılar ) vekili tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.4.2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen Mıstık Yarar geldiler davetiye tebliğe rağmen temyiz eden vs.vekili avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi A.Sevil Çalıkoğlu tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, elatmanın önlenmesi, birleşen dava tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden davalıların kayden davacıya ait bulunan 5102 parseldeki 10 nolu bağımsız bölünme haklı ve geçerli bir neden olmasızın elatıkları saptandığına göre, davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Öte yandan inanç sözleşmesi iddiasına dayalı davanın da 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörüldüğü anlamda yazılı belge ile kanıtlanamadığı gözetilerek reddedilmiş olması da doğrudur. Diğer taraftan inanç sözleşmesinin niteliği gereği taraf yemininin çekişmeli taşınmazın temliki tarihinde olması şart kılınan sözleşme yerine hüküm ve sonuç doğurmayacağı ve mülkiyetin nakli sebebi sayılamayacağı düşüncesi ile yemin delilinin hatırlatılmamasında da bir isabetsizlik yoktur.
SONUÇ : Davalıların ( birleşen davanın davacılarının ) temyiz itirazları yerinde değildir. Reddi ile hükmün açıklanan nedenden ötürü ONANMASINA, aşağıda yazılı 122,00 YTL. bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 12.4.2005 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Bilindiği üzere, inanç özleşmesi inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı işlemin sona erme nedenlerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme koşullarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.Alacak ve mülkiyetin hukuksal sebebini oluşturur.
Yüksek Yargıtayın üç İnançları Birleştirme Kararına ( 8.5.1941 tarih 29/5; 5.2.1947 tarih 20/6; 7.10.1953 tarih 7/8 sayılı ) ve önemli öğreti çalışmalarına konu olmuştur.
Teminat için taşınmazını temlik eden borçlu, borcun ödenmesi durumunda taşınmaz mülkiyetinin tekrar kendisine devredileceği inancını taşımaktadır.Bu nedenle gerek öğretide ve gerekse uygulamada inançlı muameleler arasında yer almıştır.Bu tür bir iddianın yazılı delille kanıtlanması gerektiğinde kuşku yoktur.Esasen HUMK.nun 290.maddeside bunu öngörmektedir.O halde senede karşı tanık dinletme olanağı bulunmamaktır.Ancak, dava dilekçesinden açıkça veya vs. yada sair deliller denilmek suretiyle yemin deliline de dayanıldığı anlaşılmakta ise, bu delilin ( yeminin ) kullandırılması engellenemez.Zira, yemin, yasaca öngörülen kesin delillerden olup, ispat aracı olarak, yargılamanın her aşamasında taraf yemini biçiminde kullandırılabilir.5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının nam-ı müstear iddiasına dayalı davaların yazılı delille kanıtlanabileceğini öngörmesinin sonucu tapu kaydı yada resmi delile karşı ancak yazılı delille savunma yapabilme imkanını tanımaktan ibarettir.Yoksa yemin delilini bertaraf eden bir gerekçesi yada sonucu yoktur.
Somut olayda, yemin deliline de dayanıldığına göre, davacıya yemin teklif etme olanağının tanınması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi yerel mahkeme kararının bu gerekçe ile BOZULMASI gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyoruz.

T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/13370

K. 2006/13463

T. 20.11.2006

• İNANÇ SÖZLEŞMESİNE DAYALI TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI ( İnan İnanılan Namına Yapılacak Bir İşlemden Sonra Taşınmazın Mülkiyetini İnana Geçirmesi Gereği )

• TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI ( İnanç Sözleşmesine Dayalı - İnan İnanılan Namına Yapılacak Bir İşlemden Sonra Taşınmazın Mülkiyetini İnana Geçirmesi Gereği )

• İNANÇ SÖZLEŞMESİ ( İnanılana Bir Hakkın Kullanılmasında Davranışlarını İnananın Tespit Ettiği Amaca Uydurma Borcu Yüklediği - İnanç Sözleşmesinin Yazılı Bir Belge Yoksa Yazılı Deli Başlangıcı veya Yemin İkrar Gibi Kesin Delille Kanılanabileceği )

818/m. 19

ÖZET : Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.İnanan inanılan namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona ( inanana ) geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
DAVA :
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.12.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18.7.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Çağlar Yeşil vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı dava konusu 7 parsel sayılı taşınmazda 1.4.2004 tarihli ıslah dilekçesinde açıkladığı üzere 10, 11, 12 nolu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümlerin 1/2 şer paylarının kendisine ait olduğu halde güven ilişkisine dayanarak davalıların murisi kardeşi Ali Yeşil üzerine tam pay olarak tapuya kaydedildiğini belirterek adına geçen bağımsız bölümlerdeki 1/2 payın iptali ile adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalılardan Çağlar Yeşil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı işlemin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından kullanılma, yönetilme ve inanana iade şartlarını içeren borçlandırıcı bir işlemdir.
5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; inanç sözleşmesi, inanılana bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inananın tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla; inanan inanılan namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona ( inanana ) geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış ( inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, makine ile yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış, parmak izli veya mühürlü senetler gibi. ) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK.nun 292. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi "tanık" dahil her türlü delil ile ispat edilebilir.
Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar ( HUMK.m.236 ) yemin ( HUMK.m.344 ) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Az yukarıda açıklandığı üzere davacı yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ibraz edememiştir. Kaldı ki dosya içerisinde bulunan, Erdemli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/2164 E, 2001/245 karar sayılı dosyasında Türemiş İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından eldeki davanın davacısı İbrahim Yeşil ile davalıların murisi Ali Yeşil aleyhine dava açılmış dosya içinde mevcut "Anlaşma" başlıklı 1.3.2001 tarihli belgenin B-b bendinde dava konusu 10, 11, 12 numaralı işyerlerinin davalıların murisi Ali Yeşil'e bırakıldığı açıklanmış olup, bu belge davacı İbrahim tarafından da imzalanmıştır. Bu belgeden dava konusu taşınmazların davalıların murisi kayıt maliki Ali Yeşil'e ait olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı yemin deliline de dayanmamıştır. Bu durum karşısında davacının davasını ispat edecek yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı sayılabilecek bir belge bulunmadığından az yukarıda sözü edilen "Anlaşma" başlıklı belgeye mahkemece yanlış anlam verilerek ve tanık deliline dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın yatırana iadesine, 20.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.