Mesajı Okuyun
Old 05-01-2010, 22:26   #2
holiganist

 
Varsayılan

1) Semra ile Ünal arasında yapılan taşınmaz satım sözleşmesi borçlandırıcı işlemdir.Somut olayda taşınmaz satış vaadi olarak değil de, tescil işlemiyle beraber ayni sözleşme olarak yapılmıştır.Taşınmazın mülkiyetinin devri sonucunu doğuran tescil işlemi tasarruf muamelesidir.Semra ile Ünal arasında yapılan tasarruf muamelesinin akıbeti askıda hükümsüzlüktür.Semra'nın eşi bu işleme icazet verene kadar noksan işlem niteliğindedir. TMK 194'e göre :
''Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.''
Bu hükmün 3.kişilere karşı ileri sürülebilmesi için tapuda şerh verilmesi gerekir.Ancak somut olayda Semra bu konutu kardeşine devretmektedir ve kardeşinin devraldığı evin aile konutu olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği kabul edilerek kötü niyetli olduğu kabul edilir.Bu nedenle tasarruf muamelesi noksanlığını korur.Semra'nın eşinin icazeti halinde ise tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlidir.

2)TMK md. 1023'e göre:
''Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.''
Somut olayda taşınmaza ait tapu sicilinde şerh olmadığından Özkan'ın bu kazanımı korunur.Ancak Kerem'in bu durumda dahi Özkan'ın kötüniyetli olduğunu ispat etmesi halinde açmış olduğu davadan olumlu sonuç alabilir.Olayda sorulan diğer ihtimale gelince: Eğer Kerem'in açmış olduğu davadan kasıt Özkan'a yapılan devir işleminden önceyse(olaydan öyle anlaşılıyor) bu uyuşmazlığa ilişkin verilen tedbir kararı tapuya şerh edileceğinden Özkan bu taşınmazı yüklü olarak kazanacaktı.Yani artık iyiniyet iddiasında bulunamayacaktı.Dolayısıyla kendisine karşı açılacak yolsuz tescilin düzeltilmesi davasıyla mülkiyet hakkı elinden alınacaktır.

Naçizane fikirlerim bunlar..
Saygılar.