Mesajı Okuyun
Old 28-03-2007, 18:08   #43
calikusu_kamuran

 
Acil

GİRİŞ:Şu halde her subjektif akıl oluşumlarına olması gereken hukuktur diye ad koymak yanlıştır ve ancak OLMASI GEREKEN HUKUK OLABİLİR diye adlandırmak yerindedir. Ancak şimdilik şu yerindedir, Olması gereken hukuk bir akıl oluşumu olarak akılda geçerliğe sahiptir yoksa beşduyuda geçerliğe sahip değildir. Yani subjektif her ŞEKLİ HUKUK anlayışları, bir olması gereken OLABİLİR olarak nitelenebilir ancak OLMASI GEREKENİN TA KENDİSİ DEĞİLDİRLER. Fakat hem subjektif olması gereken olabilirin ve hem de OBJEKTİF OLMASI GEREKENİN TA KENDİSİNİN ortak bir özelliği olarak AKILDAKİ MODEL/kriter olmaları durumu göze çarpmaktadır. Yani her ikisi de BİR İCRAATIN NE ŞEKİLDE OLACAĞI İÇİN AKILDAKİ ÖNGÖRÜLERDİR. Aradaki fark ise eğer kendisi somutuyla bilinse idi birinin TÜM AKILLAR İÇİN geçerli olacağı idi. Şu halde akıldaki varlık ESASTIR, gerçekliğe sokulan ise gerçekliği ayna olarak düşünürsek AKILDAKİNİN YANSIMASIDIR. Bu nedenle esas bir kriter olarak yer alır ve aynadaki yansıma ise bu kritere uyar veya uymaz.


GELİŞME:Mutlak hukuk bilinmekte midir?
Günün var olan hukukları nisbi bir hukuk mudur?
Olan hukuk eğer herkesin isteği hukuk ise neden bir olması gereken aranmaktadır?
Olması gereken hukuk kavramı, dünya ülkelerinin ayrı ayrı hukukları var iken esasında ayrı ayrı hukuk olmaz da herkes için eş bir hukuk olması gereğinden mi doğmaktadır?
Dün olması gereken hukuk ile bugün ve yarın olması gereken hukuk değişir midir?
Tüm zamanlar ve mekanlar için geçerli olan hukuka MUTLAK/EVRENSEL hukuk mu diyoruz?
Öyle bir VARLIK/HUKUK elde ediniz ki zaman ve mekanın ta kendisi gibi olsun. Su her zaman ve her yerde H2O1 olarak bilinsin ve değişmesin. Şimdi su kavramı yerine hukuk kavramını yerleştirip olması gereken hukuku anlamaya çalışalım. Suyun mutlakiyeti apaçık bellidir ama hukuk kavramı işte bu su gibi mutlak bir tanımlamaya erememiştir, nedenleri nedir? Suyun niteliği her göz için aynı iken hukukun niteliği gözden göze değişmektedir, bu nedendir?
Kısaca bir somut olayın çözümü akıldan akıla neden değişmektedir? İnsanlık henüz mutlak gerçekliği bilmemekte midir?

Hukuk denilen varlığı herkes neden bir su gibi aynı nitelikte görememektedir? Olan anlayışın gözündeki hukukun niteliği farklı iken olması gerekenin gözündeki hukukun niteliği bambaşkadır, oysa ortada olan HUKUK denilen şey aynı şeydir. Yani her ikisi de aynı ve bir HUKUKU gözlemlemektedirler ve ortada olan TEK BİR ŞEY iken TANIMLAMALARI neden farklıdır? İşte şimdi bizim aradığımız ortada olan TEK ŞEYİ her gözün aynı şey olarak görmesini istemek olacaktır. Örneğin MANTIK İLKELERİ en ilkel kabilede bile aynen bizim çağdaki gibidir, oysa akıl ilkeleri bir ve tek iken HUKUK yine de farklı farklı tanımlanmaktadır. Yani hepimizin beyin yapısı bir iken ortadaki TEK ŞEYi farklı görmekteyiz.

Kanaatimce tüm bunların sebebi, kainat ve insan gerçekliğinin tamamını bilmeyişimizdir.

Ortada 1 metreküp ve küp şeklinde mermer vardır, ben diyorum ki HUKUK, bu mermer içinde var olan geyik heykelidir. Heykel zaten o mermerin içinde ta baştan beri vardır, bize düşen mermeri yontarak o geyik şekline ulaşmaktır. Ama o mermerin içinden de önce BENİM AKLIMDA GEYİK ŞEKLİ OLMAK İCAP EDER, öyle değil mi? Çünkü ancak ve ancak aklımdaki şekle ulaşacağım sonuçta. Ve nihayet GERÇEKLER ALEMİ, AKILDAKİ VARLIKLARIN AYNAYA YANSIMALARIDIR. Yani akıldaki önce var olan dışardaki ise bu akıldakinin aynaya yansıması gibidir. Ama akıldaki oluşum da daha önceden dış alemdeki oluşumların akla yansıması idi. Yani bir karşılıklılık var ortada. Ama işte burada akıl dış alem oluşmlarını kendine vermiş olduğu etkiye göre sınıflandırmaktadır. İşte her insanın beyin yapısı bir ve aynı olduğuna göre dış alemdeki bütün oluşumlarını tüm insanlık beynine etkisi de bir ve aynı olacaktır ve sonuç olarak HUKUK tektir. Gökkuşağının normal beyne etkisi aynıdır ve insan tekrar tekrar gökkuşağını görmek isteyebilir.

Şimdi tüm bunlara göre, OLMASI GEREKEN HUKUK, AKILDA VAR OLAN HUKUKTUR VE HENÜZ GERÇEKLİK ALEMİNE SOKULMAMIŞTIR AMA SOKULABİLİRDİR. Ve fakat insan var olduğundan beri dünya gerçeklerinin etkileri insanlara karşı aynıdır çünkü insan yapısı bir ve aynı. Yani insan için baştan beri OLMASI GEREKEN HUKUK aslında ortadır, ama bizim TÜMELLE temasımız henüz var olmadığından onu duyumsayıp algılayamadık ama o orda ve ortada. Yani somut alemin akla(aynaya) yansıması henüz gerçekleşmedi ki ONUN BİZE OLAN ETSİNİ TARTIP işte insanlığın istediğini yeni gördük diyelim.

Sonuç olarak, olması gereken hukuk POTANSİYEL bir hukuk olarak insan aklında varlığa sahiptir. O dış alemdedir ve ayrıca akıl onu algılayacak yetenektedir de ama sadece bir kez olsun farketme imkanımız olmamıştır. Bizler yaşadıktan sonra farkeden varlıklar değil miyiz, bir iş yaparsın ve vay be benim böyle bir yeteneğim de varmış deriz bazen. Yani 1 metkreküp mermerden elde edeceğimiz geyik heykeli hep ordaydı, ve akıl o heykeli aklına yansıtacak yeteneğe sahip olarak hep vardı.

Tüm bunlara göre, OLMASI GEREKEN HUKUK, henüz somut aleme sokulmamış MODELDİR/TASAVVURDUR. Bu model akıldaki bir modeldir, ve fakat henüz onun ne olduğunu akıl bile bilmemektedir, fakat o hep ordadır sadece modelini akıl henüz oluşturamamıştır. Çünkü önce duyumları ile algılayıp modelini oluşturması/farketmesi icap edecektir.

Şimdi OLMASI GEREKEN HUKUK ANLAYIŞI esasta bize şunu anlatıyor, Üniversitede bir kural beyan etti bir arkadaş ve hoca şöyle dedi: Söyleminiz pozitif hukuk değil fakat olması gereken hukuktur. Aslında hocanın dediği şudur: Söyleminiz bir olması gereken hukuk OLABİLİR. Yani söyleminiz bir olması gereken hukuk değil, olması gereken hukuk olabilirdir çünkü bilinmezdir henüz olması gereken hukuk, ama ihtimalen belkide söyleminiz olması gereken hukuktur, KİM BİLEBİLİR Kİ.

Fakat şu bir gerçek AKILDAKİ MODEL için genelde olması gereken kavramı kullanılır iken, somut alemde var olan için ise olan kavramını kullanırız. Gerçeklik alemi neresi ise orada yer alana OLAN, orada yer almayana ise OLABİLİRLİĞİ OLAN denir. Eğer somut kurallara göre olabilirliği bile yoksa ne denir bilemem.

Fakat ben olması gereken hukuku ŞEKLİ HUKUK olarak algılıyorum, çünkü benim için ŞEKLİ HUKUK akılda yer alan varlıklar olup kendileri olarak delilleri de akıldaki var oluşlarıdır yoksa gerçeklikteki var oluşları değil. Örneğin devlet mefhumu BİR GERÇEKLİK DEĞİL, TEŞEKKÜLDÜR. Ortada devlet diye gözle görülür-duyularla algılanır bir varlık yoktur, sadece aklen tasavvur edilir bir varlık vardır. Hükmi Kişilik, kavramı da zaten akılca algılanır varlık demektir. Ortada DEVLET DİYE BİR SOMUT BÜNYE YOKTUR ve akıl reddettiği anda veya algılayamadığı anda var olmayan bir varlık vardır ki temyiz kudreti olmayanlar önündeki somut şahsa temas etmemek için dolaşacakları halde devlet varlığını algılayamazlar bile. Öyleyse Olması gereken hukuk ancak ve ancak akılca tasavvur edilecek olan olup, 5 duyuya hitap etmeyendir.
Nasıl ki şekli hukuk kavramı, akılca tasavvur edilir varlıkları ifade ediyor ise yani aklın kabullerini ifade ediyor ise OLMASI GEREKEN HUKUK da aynı durumdadır. Fakat herkes kendine göre bir OLMASI GEREKEN KAVRAMI yaratabilirdir. Çünkü henüz olması gereken kavramında bir ortak akıl oluşumu yoktur, yani olması gereken henüz bilinmiyor. Tüm bu nedenlerle OLMASI GEREKEN HUKUK SADECE OLMASI GEREKEN OLARAK KABUL EDİLİP GERÇEKLİĞE GİREBİLME İHTİMALİ OLAN HUKUKTUR. Yani her bir olması gereken hukuk olan olmak adına POTANSİYEL bir hukuktur. Eğer olması gereken hukuk MUTLAK SURETTE(herkesçe) bilinse idi çok söylemler OLMASI GEREKEN hukuk diye düşünülemezdi bile.

Şu halde her subjektif akıl oluşumlarına olması gereken hukuktur diye ad koymak yanlıştır ve ancak OLMASI GEREKEN HUKUK OLABİLİR diye adlandırmak yerindedir. Ancak şimdilik şu yerindedir, Olması gereken hukuk bir akıl oluşumu olarak akılda geçerliğe sahiptir yoksa beşduyuda geçerliğe sahip değildir. Yani subjektif her ŞEKLİ HUKUK anlayışları, bir olması gereken OLABİLİR olarak nitelenebilir ancak OLMASI GEREKENİN TA KENDİSİ DEĞİLDİRLER. Fakat hem subjektif olması gereken olabilirin ve hem de OBJEKTİF OLMASI GEREKENİN TA KENDİSİNİN ortak bir özelliği olarak AKILDAKİ MODEL/kriter olmaları durumu göze çarpmaktadır. Yani her ikisi de BİR İCRAATIN NE ŞEKİLDE OLACAĞI İÇİN AKILDAKİ ÖNGÖRÜLERDİR. Aradaki fark bilinse idi birinin TÜM AKILLAR İÇİN geçerli olacağı idi.

Sonuç olarak şunu söyleyim, 1 metreküp içindeki küp şeklindeki mermer içindeki geyik heykelinin sınırlarına ulaştığımız anda geyik dış cephesinin neresi olduğunu temas ettiğimiz anda algılayacağız yani heykeltraş onun kendisini yontamayacaktır, yontulmayan yere geldiğini kendiliğinden farkedecektir. Ama şu zamanda pozitif hukuklar mermeri yontmaya devam ediyorlar, heykele ulaşım anında elindeki murç kırılacaktır ki işte heykelin dış cephesine ulaşılmış olacaktır ve kim bilir Sizin de dediğiniz gibi, bazı evrensel hukuk kaideleri şimdiden bilinmektedir. Örneğin dedik ki HUKUK, bir önceden bilmeyi-bir eşitliği gerektirmektedir. İşte bunlar dış cepheye ilk temaslarımızdır.

SONUÇ:Kısaca olması gereken hukuk BİR POTANSİYEL HUKUK OLARAK HEP VARDI.
Resmi kavramı bile Şekli/hükmi kavramını anlatır esasında, yani biri soyut(akıl varlığı) olduğu için herkes için geçerli değildir, buna karşılık akıl ile üretilmemiş ve akıl olmasa bile var olan varlıklar herkes için geçerlidirler. SİYASİ SUÇLAR KAVRAMININ NEREDEN GELDİĞİNİ ALGILAMAK DAHA KOLAYDIR. Devlet mefhumunu aklın tanımaması normal görülebilmekte iken, bir gerçek kişinin varlığını akıl istemese bile görmek zorundadır denilmektedir. Bu anlamda akıl ürünleri göreli(nisbi) değere sahip iken ve kimi akıl algılar ve kabul eder, kimi akıl ise algılayamaz veya reddeder. Fakat somut varlıklar ise evrenseldir(mutlaktır) ve herkesin aklı kabul etmese bile onlar aklın kabulü gerekmeksizin ordadırlar.

SAYGILARIMLA