Mesajı Okuyun
Old 19-07-2006, 21:13   #2
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Eğer kesin sürenin sonuçlarıyla ilgili ihtarat yapılmadıysa uygulamada kesin süre pek önemsenmiyor. Yani ihtarat yoksa ve dilekçe sonradan verilirse mahkemeler dilekçeyi kabul ediyor. Ayrıca Yargıtay kesin sürenin geçirilmesi yargılamayı uzatmıyorsa, süreye riayet edilmemesine bir sonuç bağlanmaması gerektiğini düşünüyor.

Alıntı:
T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2002/6216 K. 2002/6900 T. 29.5.2002
• KESİN MEHİLİN BAĞLAYICILIĞI ( Mehilden Sonra Verilen Delil Listesinin Dikkate Alınıp Alınamayacağı )
• HAKİMİN TARAFLARA KESİN MEHİL TANIMASI ( Mehilden Sonra Verilen Delil Listesinin Geçerliliği )
• MEHİLDEN SONRA VERİLEN DELİL LİSTESİ ( Kesin Mehilin Bağlayıcılığı )
1086/m.159,163
ÖZET : Kesin önelin esas amacı, davanın gereksiz yere uzatılmasını önlemek, adaletin bir an önce tecellisini sağlamaktır.Davacı, kesin önel içerisinde tanık listesini bildirmemiş ise de, sonraki celseye tanıklarını bizzat getirmiştir.Öte yandan mahkemece öteki deliller de tam olarak toplanmamıştır.Bu durumda yeni bir oturum tayinine sebebiyet verildiğinden davanın uzaması veya uzatılmasından söz edilemez.Gerekli ve yerinde olmayan kesin önele yaptırım uygulanması doğru değildir. Hal böyle olunca, davacıların tanıklarının dinlenilmesi ve bundan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal, tesçil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davacının 10 günlük kesin önel içerisinde delil listesi bildirmediği için davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten, 6.11.2001 tarihli oturumda mahkemece, tarafların delillerini bildirmeleri için 10 günlük kesin önel verilmiş, davacı vekili tanık listesini bu süre geçtikten sonra 19.11.2001 tarihinde vermiş ancak bir sonraki 29.1.2002 tarihli oturumda tanıklarını hazır bulundurarak dinlenilmelerini istemiştir.
Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır.Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkca belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK.nun 159. maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı yasanın 163. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekirki,ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazan davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Somut olaya gelince, yukarda değinildiği üzere, kesin önelin esas amacı, davanın gereksiz yere uzatılmasını önlemek, adaletin bir an önce tecellisini sağlamaktır.Davacı, kesin önel içerisinde tanık listesini bildirmemiş ise de, sonraki celseye tanıklarını bizzat getirmiştir.Öte yandan mahkemece öteki deliller de tam olarak toplanmamıştır.Bu durumda yeni bir oturum tayinine sebebiyet verildiğinden davanın uzaması veya uzatılmasından söz edilemez.Gerekli ve yerinde olmayan kesin önele yaptırım uygulanması doğru değildir.
SONUÇ : Hal böyle olunca, davacıların tanıklarının dinlenilmesi ve bundan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 29.5.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Alıntı:
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2404 K. 2003/3655 T. 24.3.2003
• KESİN MEHİL ( Kesin Mehil Süresi İçerisinde Verilmeyen Delil Listesine Rağmen Takip Eden İlk Celsede Şahitlerin Hazır Edilmiş Olması Halinde Tanıkların Dinlenilerek Karar Verilmesi )
• DELİL LİSTESİ ( Kesin Mehil Süresi İçerisinde Verilmeyen Delil Listesine Rağmen Takip Eden İlk Celsede Şahitlerin Hazır Edilmiş Olması Halinde Dinlenilerek Karar Verilmesinin Gerekmesi )
• ŞAHİTLERİ BİZZAT HAZIR ETME ( Kesin Mehil Süresi Verilmeyen Delil Listesine Rağmen İlk Celsede Şahitlerin Hazır Edilmiş Olması Halinde Dinlenilerek Karar Verilmesinin Gerekmesi )
• ŞAHİTLERİN DİNLENİLMESİ ( Kesin Mehil Süresi Verilmeyen Delil Listesine Rağmen İlk Celsede Şahitlerin Hazır Edilmiş Olması Halinde Dinlenilerek Karar Verilmesinin Gerekmesi )
• DAVALARI UZATMAMA ( Kesin Mehil Verilmesindeki Maksadın Davaları Uzatmama Düşüncesiyle Davanın Bir An Önce Sonuçlandırılması Olması )
4721/m.166,184 1086/m.163,258,274
ÖZET : Kesin mehilde maksat davanın bir an önce sonuçlandırılmasıdır. Bu bakımdan kesin mehil süresi içerisinde verilmeyen delil listesine rağmen takip eden ilk celsede şahitlerin hazır edilmiş olması durumunda dinlenilerek, gereğince dava neticelendirilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı boşanma davasıdır. Verilen kesin mehile rağmen davacı taraf süresinde delil göstermediği gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
19.06.2002 tarihli ilk oturumda mahkeme ( taraflara tüm delillerini 10 gün içinde yazılı olarak bildirip, karşılıklı tebliğ ettirmek üzere kesin süre verilmesine, sonuçları anlatıldı ) karar vermiştir.Davacı vekili 10 günlük kesin süre içinde ara kararı gereğini yerine getirmemiş, fakat takip eden 17.09.2002 günlü oturumda tanık listesini vermiş ve hazır bulunan tanıklarının dinlenmesini istemiştir. Bu oturum ara kararının ( 1 ). maddesiyle delil listesi süresinde verilmediğinden davacı vekilinin tanık dinletme isteği reddedilmiş, ( 2 ). maddesiyle de davalı vekiline tanık ücreti ve davetiye giderini yatırması için süre verilmiş ve duruşma 14.11.2002 tarihine talik edilmiştir.
İlk oturumda verilen kesin süre sadece delillerin gösterilmesine ilişkin olup; açıkça tanık listesi verilmesi ve davetiye çıkarılması konusunda kesin bir mehil söz konusu değildir. Kesin mehilin amacı davanın biran önce sonuçlanmasını sağlamaktır.Olayımızda tanık listesinin 10 gün içinde verilmemesi duruşmanın ertelenmesine sebep olmamıştır.Tanık listesinin 10 günlük kesin süre içinde verilmesi halinde de 17.09.2002 tarihli oturumda yine davacı tanıklarının dinlenmesine ve bu amaçla gereken giderlerin yatırılmasına karar verilecekti. Nitekim aynı oturum ( 2 ) sayılı ara kararı ile bu konuda davalı vekiline mehil verilmiştir. Kaldı ki davacı vekili dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayandığına göre; davacının listesini verdiği tanıkların dinlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. ( H.G.K. 6.4.1994 tarih, 6/945 195 Sayılı Kararı )
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, oyçokluğuyla karar verildi.