Mesajı Okuyun
Old 10-02-2002, 14:47   #1
Yaban

 
Varsayılan Hak Kavramının Kaynağı

Hukukun üstünlüğü mücadelesinde emeği geçenlere merhabalar. Bir konuda sizlere de danışmak ve kafamı kurcalayan bu hususta bir tartışma başlatmak gerekliliğini hissediyorum. Sizlerinde takdir edeceği üzere, aldığımız eğitimin ve bunun sonucunda ortaya çıkan bütün uğraşlarımızın temel ereği, hukuk kurallarının doğru ve dürüst bir biçimde uygulanmasıdır. Fakat bu nokta önemli bir sorunu göz ardı etmekteyiz: hukukun temel amacı adaleti dağıtmak olduğuna göre mevcut hukuk kurallarının adil olduğuna kim karar verecektir ve daha da önemlisi sosyal çatışmalarda adil bir denge kurma aracımız olan ve öncelikle gözetmek durumunda olduğumuz hakkın kaynağı nedir? Kanaatimce bu sorunsal büyük önem taşımaktadır, çünkü hak kavramını sağlam temellere dayandıramazsak eğer adaleti sağlamak yolunda kullanabileceğimiz yegane araçtan mahrum kalırız. İşte bu sebeple bizlerden önceki düşünürler, hukukçular iki farklı yol seçmişlerdir: doğal hukukçu görüş ve pozitist yaklaşım. Tam da bu noktada hak kavramının temeline ilişkin bir sorunla yüzleşmekteyiz. Doğal hukuçu görüş çerçevesinde, hakkın kaynağını aşkın bir kaynakta mı aramak ( ki bu durumda farklı insanların ve toplumların, farklı aşkın odaklara gönderme yapmasından daha doğal bir şey olamaz...) yoksa yine aynı görüş doğrultusunda insan şahsiyeti, şerefi, haysiyeti, onuru vb. birbirlerini tanımlamakta kullancağımız muğlak(göreceli)kavaramlardan oluşan bir kayanağa mı yönelmek (ki böyle bir durumda da bir kimsenin şerefi, haysiyeti onun haklarını belirleyecek ise o kimsenin şeref yahut haysiyet derecesini kim belirleyecektir; bu belirleme gerçekleşse bile onursuz bir insanın hakları olmayacak mıdır?) daha doğru olacaktır? Şayet aklın yolundan gitmek suretiyle pozitivist görüşü takip edersek, aşkınlıktan kurtulmuş olacağımız için, hak kavramı devletlerin vatandaşlarına tanıdıkları(lütfettikleri) koruma alanları ile mi sınırlı olacaktır( ki bu duruma da zaten polis devlet adını vermekteyiz) yoksa akılcı pozitivistler gibi bütünüyle bu sorunsalı gözardı mı etmeliyiz? Gelişen dünya düzeni içerisinde, iç hukukların uluslarası alanda uyumlu hale getirilmeye çalışıldığı günümüzde inanıyorum ki bu mesele büyük önem kazanmaktadır Bu sebepten ötürü düşüncelerinizi paylaşmanızdan ve hatta farklı çözüm yollarına ilişkin önerilerinizi öğremekten büyük kıvanç duyarım. Hepinize sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim.