Mesajı Okuyun
Old 25-09-2003, 15:46   #10
şenay

 
Varsayılan

Sevgiyle selamlıyorum herkesi,

Yaşamın sponsoru nedir sorusunu uzunca düşündüm. Aslında düşünme sebebim sadece "sponsor" kelimesinin bende uyandırdığı kavram karmaşası. Sonuç olarak, benim için yaşamımın kaynağı "sevgi". Yüreğimde sevgi kırıntıları olduğu sürece mutluyum, huzurluyum, güçlüyüm ve sağlıklıyım. Sayın merhaba' nın yazısını okuyunca hem mutlu oldum hem de birşeyler karalamak istedim. Bu soruyu ofisteki dostlarımada sordum, yanıt olarak "zaman" ve "ümit" dediler. Sevgisiz uzun zamalar yaşamaktansa, yoğun bir sevgi yumağının içinde kısacık bir anı tercih ederim diye düşündüm. Sevmek, ümit etmeyi de beraberinde getirir. Sevgiye dair daha çok şeyler yazmak isterdim ama şimdilik kısa kesmek zorundayım. Sevgiye dair çok hoşuma giden bir alıntıyıda sizlere aktarmak istiyorum....

Çok derin ve kocaman SEVİYORUM..... sizlere de tavsiye ederim....

Sevgiye yer kalmadı mı?
>Uzakdoğu'da bir Budist tapınağında geçmiş bir olayı anımsadım.Bu
>tapınak bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu ve
>burada geçerli olan incelik,anlatmak istediklerini konuşmadan
>açıklayabilmekti.
>
>Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı
>kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel
>buluşmaya inanılıyordu, kapıda tokmak ya da çan, zil
>türünden ses çıkaran bir gereç yoktu.
>Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki "bilgelik
>arayıcısı" kapıda duran yabancıya baktı. Bir
>selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen
>yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.
>
>İçerdeki bir süre kayboldu,sonra elinde ağzına kadar
>suyla dolu bir kapla döndü ve kabı yabancıya uzattı.
>Bu "Yeni bir aracıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz"
>demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, dalından
>kopup yere düşmüş bir gül yaprağını dolu kabın
>içindeki suyun üzerine bıraktı.
>
>Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.
>İçerdeki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak
>yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül
>yaprağına her zaman yer vardır. Bu sevgiydi ve sevgiye
>her zaman yer bulunurdu.
>
>Nicedir hayatımızda sevgiye yer bulamadığımızı
>düşündüm.
>Bize sevgiyi anlatan bir olayı haber yapamıyoruz.
>Bize sevgiyi anlatan bir kişiyi dinlemiyoruz.
>Bize sevgiyi anlatan bir duyguyu görmüyoruz.
>Bize sevgiyi anlatan bir yazı yazmıyoruz, böyle bir
>yazıyı okumuyoruz.
>Bir Polanya filminde Nazi dönemi anlatılıyordu. Nazi
>komutanı güzel bir evi komutanlık merkezi yapmıştı.
>Evin güzel sahibesi üst kata çıkmıştı ve az
>görünüyordu. Komutan bu kadına âşık olduğunu anladı ve aralarında şöyle

>bir konuşma geçti:
>
>Madam, aşkımız beni zayıf düşürüyor.
>Hayır komutan, sevginiz sizi insan yapıyor.
>İnsan ruhu da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi
>boşluk kabul etmez. İçinde sevgiyi barındıramayan
>insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır. Nefret
>etmeden birine kötülük yapamazsınız. Nefret etmeden
>birini öldüremezsiniz. Nefreti içinde barındırmak
>isteyen insan önce kendisinden nefret etmek
>zorundadır. İçinde nefreti yaşatan insan yüreğindeki
>sevgiyi kovmuştur. Artık onu bulması çok zordur ve
>bunun ağır bedelini ödeyecektir.
>Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak
>için çok kötü şeyler yapar.
>Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.
>Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır.
>Bağımlılık sevgi değildir,gereksinmenin
>karşılanmasıdır.
>
>Sevgi, değer vermesini bilmektir.
>Sevgi,yaşama hakkını kabul etmektir.
>Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır.
>Sevgi, birlikte olmaktan sevinç duymaktır.
>Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır.
>Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.
>Sevgi, bilinçtir.
>Sevgi, insan olmaktır.
>Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine parayı koyduk.
>Para için yaşıyoruz, para için eğitim görüyoruz, para
>için meslek ediniyoruz, para için çalışıyoruz, para
>için birbirimizi çiğniyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz, para
>için savaşıyoruz. Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine üstün olmayı
>koyduk. Üstün olmak için yaşıyoruz, üstün olmak için
>yarışıyoruz, üstün olmak için kendimizden başkasının
>aşağı olmasına çalışıyoruz.
>
>Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve nefreti içimize
>çağırdık. Birbirimizden nefret ediyoruz nefretle
>yaşıyoruz, nefretle çalışıyoruz, nefretle dövüşüyoruz, nefretle
>öldürüyoruz.
>
>Para, üstün olmak ve nefret etmek hayatımızı
>dolduruyor. Hayatımız da savaşlarla, dünyayı
>yağmalamakla, birbirimizi boğazlamakla geçiyor.
>
>Sevginiz olmadıktan sonra daha çok paranız olsa, daha
>üstün olsanız, daha çok toprağınız, eviniz arabanız,
>malınız olsa ne olur?

>Sevginiz yok ve hiçbir şeyiniz yok.
>Belki de yeniden öğrenmemiz gereken budur.
>Erdal Atabek
>Cumhuriyet Gazetesi,
>21 Ağustos 1995

Şenay