Mesajı Okuyun
Old 07-05-2007, 00:37   #4
Kadir COŞKUN

 
Varsayılan

Umarım yararlı olur. Saygılarımla...


HD 02 Esas : 1997/011134 Karar: 1997/012714 Tarih: 24.11.1997
* TANIK

Davaya müvekkil sıfatı ile bakan avukat şahit olarak gösterilebilir. Bu durumda avukatın çekinme hakkı olduğu gibi tanıklık yapabilmesi için müvekkilinin muvafakatinin de alınması gerekir.
Mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için tefhimi gerekli olup, tefhimin ne şekilde yapıldığının tutanağa geçirilmesi gerekir.
(1086 s. HUMK. m. 151, 245/4, 381, 388, 428) (1136 s. AK. m. 36)
Tarafların birinin vekili şahit gösterilebilir ve şahit olarak dinlenebilmesi için müvekkilinin muvafakatı gerekir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Verilen kesin süre içinde tanık İsmail’in tebligata yeterli adresi bildirmediğinden bu tanığa ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalı tarafından davacı vekili tanık olarak gösterilmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 245/4. ve 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 36/1-2. maddesi gereğince yapılacak iş davacı asilden muvafakat edip etmediği, davacı vekilinden de tanıklıktan çekinip çekinmediğini sormak sonucuna göre işlem yapmaktır. Bu yön gözönünde tutulmadan yazılı gerekçe ile tanığın dinlenmemesi savunmayı kısıtlayan sonuca etkili önemli usul hatası olup bozmayı gerektirir.
3- Kadının Medeni Kanunun 162/son maddesine göre açtığı nafaka davası ile kocanın açtığı boşanma davası birleştirilmiştir.
Mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi gerekir. Mahkeme verdiği hüküm ile, hükmü ne şekilde tefhim ettiğini duruşma tutanağına yazmak zorundadır. [HUMK. 151/2] Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, 3156 sayılı kanunla değiştirilen, 381.maddesi, hükümlerin ne şekilde tefhim edileceğini düzenlemektedir. Bu madde hükmüne göre, mahkeme, hazır olan tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararı tefhim eder.
Kararın tefhimi, en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.
Zorunlu nedenlerle yalnız hükmün sonucunun tefhim edildiği hallerde gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak onbeş gün içinde yazılması gerekir.
Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmünü gerekçesi ile birlikte tam olarak yazmış olsa bile, bunu duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve okunması gerekir. Zorunlu nedenlerle hükmün gerekçesi ile birlikte tamamen yazılamadığı hallerde mahkeme sadece hüküm sonucunu tefhim etmekle yetinebilir. Hüküm sonucunun ne olduğu ise Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388.maddesinin 2. fıkrasında belirtilmiştir. Mahkeme "istek sonuçlarından herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde" duruşma tutanağına geçirtip okumadan; "ekli karar tefhim edildi", "gerekçeli kararın mahkeme kaleminden alınmasına" veya benzeri şekilde tutanağa geçirilen beyanlarla hükmü tefhim etmiş sayılamaz.
Mahkemece son oturum tutanağında "ekli gerekçeli kararda açıklandığı üzere boşanma davasının kabulüne, nafaka davasının kısmen kabulüne" denmekle yetinilmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388/II. maddesinde gösterildiği şekilde hüküm sonucunu belirtmeyen böyle bir beyanla hüküm tefhim edilmiş ve hukuki varlık kazanmış sayılamaz. Başka bir anlatımla hakim yargılamayı sona erdirdiği oturumda hiçbir karar vermemiştir. Diğer taraftan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428/II. maddesindeki hükmün sonucunu etkilemeyen usul yanlışlıklarının bozma sebebi yapılamayacağına ilişkin kural, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381. ve 388.maddesine uygun şekilde duruşma tutanağına geçirilip tefhim edilen hükümlerle ilgilidir. Yukarıda açıklanan nedenler karşısında ortada hukuki varlık kazanmış bir karar mevcut olmadığından anılan 428.maddenin uygulanması da söz konusu bulunmamaktadır. Bu bakımdan yeniden yargılama yapılarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381. ve 388.maddelerinde 10/04/1992 günlü ve 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararında gösterildiği şekilde nafaka isteği hakkında yeniden hüküm verilmek üzere temyiz olunan kararın bozulması gerekir.
SONUÇ: Birinci bentte gösterilen sebeple tanık İsmail’in dinlenmesine ilişkin temyiz isteminin REDDİNE, kararın ikinci ve üçüncü bentlerde gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, birinci ve üçüncü bentlerde oybirliğiyle, ikinci bentte oyçokluğuyla karar verildi.24/11/1997
MUHALEFET ŞERHİ
Davalı, davacının avukatını şahit olarak göstermiştir. Davacı vekili davetiye tebliğine rağmen kendisi tanıklık yapacağını bildirmediğine göre 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 36.maddesi anlamında tanıklıktan çekinmiş sayılır. Bu sebeple sayın çoğunluğun bozma kararının ikinci bendine katılmıyorum.