Mesajı Okuyun
Old 17-04-2004, 13:17   #2
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Sayın Nursel Çitil,

Konuyu 06.04.2004 günü yazmanıza karşın bugüne kadar olumlu veya olumsuz veya başkaca bir açıdan olsun hiçbir tepki almamış olmanız daha da düşündürücü olmalı.

Öncelikle ülkemizde yargı önünde aklanmak pek fazla bir anlam taşımıyor olsa gerek. Gündemi değiştirmekte yetenekli ve güdümlü odakların adli olayları öne çıkardıkları günlerde gazeteler çok sık olarak adliye önündeki kavgalardan söz ediyorlar. Bazan ise duruşma salonunda sanığın kurşunlandığı ve kurşunun yargıç kürsüsüne saplandığı yazılıp gösteriliyor.

Düşünelim, neden ?
Yargının iddia ve kanıtları yargılama kuralları ilkelerine uygun toplanmıyor; iddia çoğu zaman eksik veya sakat olarak yargıca sunuluyor, yargılama sürecinde yargılama ilkeleri bir kez daha altüst ediliyorsa sonuçta "karar" başlıklı bir karar ortaya çıkıyor. Ancak bu "karar" vicdanları tatmin etmekten uzak kalıyor. Çünkü yargılama ilkeleri bozulunca "zehirli ağacın meyvesi zehirli" oluyor.
Bu sürecin sonunda "resmi olarak aklanma" bireysel adalet duygularımızda kolayca yer bulamıyor.

Bir başka açıdan bakarsak;
Yargının yargılama ilkelerine uygun verdiği kararları ise genelde önyargılarımızı yıkamıyor. Yazıda adıgeçen kişi ve yakınlarının yaşadıkları ise adalet duygusunu yitirmiş toplumsal çevrenin yok edici baskısı olarak ortaya çıkıyor.

Hukukun üstünlüğü ve adil yargılama kavramları her zamankinden daha çok önem taşıyor.