Mesajı Okuyun
Old 03-05-2009, 11:30   #26
Av. B. Zekeriya BENGİER

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.muhittinköylüoğlu
Arkadaşlar
ben alıntı yapmayı beceremediğim için söylenenlere bire bir cevap vermeyi beceremiyorum.Bu sitede de yazarken alınganlıkları da gözetmek gerektiğini gördüğüm için fikir yürütürken zorlanıyorum.Belki meseleleri bilimsel makaleler şeklinde ele almak daha iyi olacak ama bu tür yazılarında okunmadığını biliyorum.
Tartışmaya gelince konuya tamamen uzak olanlarla tartışmak ta çok zor ve ülkemiz hukukçuları olarak (hakimi-savcısı ve avukat ile ) bu toprağın çamurundan çıkan insanlarız.hak kavramına da kültürel olan yabancı olup hukuk felesefesi ile ilgilenmeyen kişileriz.bu da bizi hukuksal alanda yetersiz yanlış beyanlarda bulunan hukukçular yapıyor.

kiimseyi darıltmak için demiyorum ama çıkıp bir meslektaşımız sulh ceza mahkemesinde savcıdan bahsediyorsa ya da kompleksli avukatın savcıyla inatlaşması diyebiliyorsa yada en iyi niyetlimiz avukatın davayı uzatmak yolunda çaba göstermesinin yanlış olduğundan bahsediyorsa bazı müesseseleri henüz anlayamamış ve özümseyememişiz demektir.
konuya ilşikin yazılardan temelde katılmasam da homer'un beyanları ilgi ve dikkat çekicidir.
ancak savcıların heyetten mutlaka inmesinin sağlanmasının yanısra bazı küçük düzenlemelere de ihtiyaç vardır.örneğin farkındamıyız bilmiyorum ama savcıların kendilerine ait bir dosyası yoktur.ilginçtir ki savcılar mahkemenin dosyasını kendilerinin olarak kabul etmektedirler.
savcıların mukayeseli hukuktaki konumlarını ise tamamen unutmuş gibiyiz.savcılar özünde avukattır.kamu adına avukatlık yaptıkları için kamu avukatıdırlar.avukatlar yani müdafiler ise savunma avukatıdır.

savunma avukatınınn tek bir görevi vardır o da müvekkilinin hak ve menfaatlerini korumak.oysa kamu avukatının önceliği kamunun menfaatidir.
eğer savunma avukatı kamu menfaatini öne alırsa o zaman varoluş anlamı kalmayacaktır.sanık ya da şüpheli kolluk vesavcılığın yanısıra birde kendi avukatı ile mücadele etmek zorunda kalacaktır.oysa EREM in dediği gibi avukatın müvekkiline sadece yararı dokunabilir.eğer davayı uzatmak müvekkilinin yararına ise bunu da yapacaktır.avukatın delil karatması ile bu meseleyi karıştırmadan ele almak gerektiğini de belirtmeliyim.avukatın görevi maddi gerçeği ortaya çıkartmak ya da adaleti sağlamakta değildir.alman hukukundan gelen bir sözü tekrarlamak gerekirse avukat asla yalan söylememz ama her doğruyu söylemek hakkınada sahip değildir.Bu nedenle sır saklama hak ve tyükümlülüğüne sahiptir.Üstelik bu hak bizim hukukumuzda mukayeseli hukuka göre çok daha mutlaktır.Mukayeseli hukukta kara para suçlamalarında sır saklama hak ve yükümlülüğü sözkonusu değilken bizim hukukumuzda bu ayrım da yapılmamıştır.

konuyu biraz genişlettim özür dilerim.

Bazen basit bir cümleyi kurmak, gözümüzün önündekini görmek bile ne kadar zor oluyor. Meslektaşımız devamlı gözümüzün önünde olanı, bizlerin kanıksadığı bir olayı çok güzel ve yalın bir şekilde ifade etmiş kendisine teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Savcılarımız kamu haklarını savunurken düzenlemeler sonucunda kısıtlı da olsa yargı yetkisi kullanmaktalar. Savcılık hem sanık lehinde hem de alehinde delil toplar deniliyor. Takipsizlik kararları veya yargılama sırasındaki beraat istemleri buna delil olarak gösteriliyor. Bir yönü ile doğru ama eksik.

Savcı yani müddei umumi, kamu adına iddiada bulunan kişi.

Barolarımız kamu kurumu niteliğinde meslek odası değil mi? Avukatlar görevlerini yaparlarken müvekkillerinden bağımsız değiller mi? Savunma yargının kurucu unsuru değil mi? Avukatlar suçtan zarar gören vekili olduklarında aynı zamanda iddia makamı görevini de üstlenmiyorlar mı? Savcılar madem iki türlü delil topluyorlar öyle ise yerleri çok açık belli gibi hakimle aynı kürsüde değil, hakimlerin tam karşısında, avukatlarla eşit seviyede olması gerekmez mi? Kendilerine ait dosyaları olan, kendi araştırmalarını kendileri yapan, bizler gibi adliye dışında yerleri olan birim olmaları gerekmez mi? Neden Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu? Savcıların tayin işlemlerinde hazine ve kamu avukatlarının tabi oldukları statüye tabi olmaları daha doğru değil mi? Ceza hakimi ara kararı verirken her defasında neden "istem gibi" diye cümlesine başlar? ........ Sorular epey uzayacak, soru uzadıkca sorunun ne kadar derin olduğu bir kez daha ortaya çıkacak.

Anayasa Mahkemesi'nin yüce divan duruşma salonunu düzenlemesi sırasında, savcıların oturma düzeninin belirlenmesine, o sandalyeye oturacak olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı vekilleri ses çıkartmayıp Yargıtay Başkanının tepki göstermesi aslında çok şeyi anlatıyor. Görülmekte olan sansasyonel bir davada siyasilerde gazetecilerde birilerinin avukatlığı görevini üstlenme modasına uyarak Sayın Yargıtay Başkanı'da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının avukatlığına mı soyunuyor?

Yargıtay başkanlığı görevine Yargıtay Kanunu gereği Yargıtay Büyük Genel Kurulu tarafından seçilmiş bulunan Sayın Gerçeker, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulundaki görevine yönetmelik hükmü ile GSGMüdürünün teklifiyle Spordan sorumlu devlet bakanı tarafından 4 yıl süre ile atanmıştır. Bu arada konu ile ilgisiz ama bir bilgi olsun.