Mesajı Okuyun
Old 12-03-2004, 16:49   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Merhaba,

Öncelikle 'önem arz etmeyen şikâyetler' den kasıt nedir ve hukuk sisteminin çizdiği bir "şu önemlidir bu önemsizdir kriteri" var mıdır?

Rekabet hukukundan bir örnek vermek gerekirse belirli bir maddi değerin altındaki olaylara önemsiz gözüyle (de minimis kuralı) bakılır ve bunlar hakkında inceleme yapılmaz.Takdiri özelliği daha az ve kesin kurallar çerçevesinde yürüyen ekonomi hukukunda böyle bir kriter koyduğunuzda bu anlaşılabir olabilir ama doğrudan bireyleri ve onların haklarını etkileyen hukuk dallarında böyle bir şey mümkün müdür?

Ceza hukukunu ele alalım.Hırsızlık suçunda suç konusunun değerinin yüksek olması şiddet sebebidir ama ekonomik değer ifade eden en küçük bir şey dahi bu suça konu olabilir.Baklava çalmak da suçtur 40 milyar dolar çalmak da!okumuş olduğum bir kararda mahallenin çocukları komşu bahçeden izinsiz olarak meyve alıyorlar ve bu konu yargıtaya dek gidiyor.Yüksek mahkeme eylemin mahalli örf adete süregelen sosyal bir alışkanlığın ve genel hoşgörünün doğal tezahürüne göre suçun nicelik yeterliğinin olmadığına hükmederken belki de hukukun katı ve uyulması zorunlu kurallar bütünü olduğu gerçeğini toplum gerçekleriyle sentezlemeye çelışıyordu.Ama yine de genel bir kriter uygulanmıyordu. (mesela 5 milyon TL ye dek değeri olan menkullerde hırsızlık suçu oluşmaz gibi..) Doğal olarak böyle bir genelleme veya kriterin soyut normun somut olaya uygulanması anlamındaki hukuk uygulamasının amacıyla bağdaşmayacağı -en azından sözügeçen bireyle direkt ilgili dallarda- da bir gerçektir.
Bu konudaki takdir hakkı her olay için değişecek şekilde olaya hukuk çerçevesinde tespit koyan mahkemenin olacaktır.

Bu sebeple AİHM'nin 'önem arz etmeyen şikâyetlerin reddi'nine dair yol araması ne kadar mantıklı olur tartışılır. Pantolon davası gibi uç örnekleri ayrık tutmak kaydıyla, örneğin bir kişinin manevi anlamda mağduriyetinin önem arz edip etmemediğine nasıl karar verilecektir?!Bu konuda nasıl bir düzenleme yapılabilir?

Sayın Admin'inde bahsetmiş olduğu gibi Türk insanının başvuruda rekortmen olması "hukuksal şizofreni"den değil ama "hukuksal acz" den kaynaklanıyor olmasın?