Mesajı Okuyun
Old 17-08-2006, 17:43   #3
ibreti

 
Varsayılan

Bağışlama ile ilgili müzayaka nedenine dayalı iptale dair karar bulamadım. Lakin verdiğiniz olaya benzer niteliklerde bağışlamadan dönmeye dair kararlar mevcut..

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/10163

K. 2002/10605

T. 7.10.2002

• BAGIŞTAN RÜCU ( Bağışlanan Bağışlayan veya Yakınlarına Karşı Bir Cürüm İşler Veya Yasa Gereği Yapmak Zorunda Olduğu Bir Ödevi Önemli Surette Aksatırsa Bağıştan Dönülebileceği )

• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Bağıştan Rücu Sebebinin Öğrenildiği Tarihten İtibaren 1 Yıllık Hak Düşürücü Sürede Bu Hakkın Kullanılması Gereği - Bağıştan Rücu )

• MİRASTAN FERAGAT KARŞILIĞI BAĞIŞ ( Bağıştan Rücu Yapılabieceğine Engel Teşkil Etmediği - Bağıştan Rücu Sebeplerinin Varlığı Halinde )

• BAĞIŞ ( Bağışlanan Bağışlayan veya Yakınlarına Karşı Bir Cürüm İşler Veya Yasa Gereği Yapmak Zorunda Olduğu Bir Ödevi Önemli Surette Aksatırsa Bağıştan Dönülebileceği )

• BAĞIŞTAN RÜCUDA İADE KONUSU ( Bağışlananın Sadece Elinde Kalanı İade Edeceği )

818/m.244

4721/m.528

ÖZET : Taraflar arasında görülen davada; Davacı, çekişmeli dairenin davalıya bağışlandığını, davalının kendisini dövdüğünü, ölümle tehdit ettiğini ileriye sürüp, bağıştan rücu nedeniyle, iptal - tescil isteğinde savunmuştur.
Bağışlanan bağışlayan veya yakınlarına karşı bir cürüm işler veya yasa gereği yapmak zorunda olduğu bir ödevi önemli surette aksatırsa bu sebebi öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürede bağışlayan bu hakkını kullanır. Bağıştan dönme ( rücu ), kurulmuş olan bir sözleşmeyi sonradan ortaya çıkan sebeplere göre sona erdiren yenilik doğurucu bir hak olduğundan bağışlanan ancak dönme ( rücu ) anında elinde kalan miktarı vermekle yükümlüdür
Her ne kadar davalı, bağışın karşılıksız olmadığını, mirastan feragat karşılığı bağış yapıldığını savunmuş ve "çekişmeli 12 nolu mesken davalıya verildiğinde, davacı babanın ölümü halinde davalının miras hak ve hisselerinden diğer mirasçılar lehine feragat ettiğine" ilişkin 3.4.2000 günlü noterde düzenlenmiş sözleşme dosyaya konulmuş ise de, anılan sözleşmenin koşulları oluşan rücua engel teşkil etmeyeceği, davacının geri alma hakkını etkilemeyeceği açıktır. Bu nedenle, davalının dövme, gasp, tehdit gibi davranışları nedeniyle Borçlar Yasasının 244/2. maddesinde öngörülen koşulun gerçekleştiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı, çekişmeli dairenin davalıya bağışlandığını, davalının kendisini dövdüğünü, ölümle tehdit ettiğini ileriye sürüp, bağıştan rücu nedeniyle, iptal - tescil isteğinde savunmuştur. Davalı, taşınmazın karşılıksız bağışlanmadığını, noterde düzenlenen 3.4.2000 tarihli mirastan feragat sözleşmesi karşılığında verildiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 2.7.2002 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Av.A. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi N . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bilindiği üzere, bağıştan dönme ( rücu ) bağışlayanın tek taraflı bağışlanana varması gerekli beyanıyla geriye yürürlü ( makable şamil ) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlanan bağışlayana veya yakınlarına karşı bir cürüm işlerse veya yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse, bağışlayan bağıştan dönme ( rücu ) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebilir.
Bağıştan dönme ( rücu ) Borçlar Kanununun 244. maddesinde aynen "bağışlayan aşağıdaki hallerden biri vukuunda elden yaptığı bağışlamadan veya tenfiz ettiği taahhüdünden rücu ile bağışlananın elinde hala ne kalmış ise onun iadesini dava edebilir:
1-Bağışlanan bağışlayana yahut yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm irtikap ederse,
2-Bağışlanan bağışlayana veya ailesi için kanunen mükellef olduğu vazifelere karşı ehemmiyetli bir surette riayetsizlikte bulunmuş ise,
3-Bağışlanan bağışlamayı takyit eden mükellefiyeti haklı bir sebep olmaksızın icra etmezse" şeklinde hükme bağlanmıştır.
Yasa koyucu söz konusu maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükmüyle mirastan ıskat sebeplerini düzenleyen Medeni Kanunun 510.maddesi arasında paralellik sağlamış, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın devamlı baskısından kurtarmak istemiştir. Gerçekten basit olayların dönme ( rücu ) nedeni sayılması, yukarda değinilen mahzurun yanında açıklanan yasa maddelerinde izlenen amaca aykırı bir durum yaratacağı gibi hak ve adalet duygularını da zedeler. Bu itibarla her iki madde hükümleri birlikte değerlendirilerek olayların kapsamları, nitelikleri özellikle vehamet derecelerinin gözönünde bulundurulması zorunludur. Hemen belirtmek gerekir ki bağıştan dönme ( rücu ), kurulmuş olan bir sözleşmeyi sonradan ortaya çıkan sebeplere göre sona erdiren yenilik doğurucu bir hak olduğundan bağışlanan ancak dönme ( rücu ) anında elinde kalan miktarı vermekle yükümlüdür.
Somut olaya gelince: çekişmeli 1997 nolu parselin 12 nolu dublex meskeni davacı babaya ait iken, 6.4.2000 tarihinde davalı oğula kayıtsız şartsız bağışlandığı kayden sabittir. Yine dosyadaki belge ve bilgilerden, davalı ve kardeşinin davacı babayı üç gün iş ve gücünden kalacak şekilde 25.6.2000 tarihinde dövdükleri, ancak suç kamu davası açılmasını gerektirmeyip, şahsi dava ile takip edilecek türden olduğundan Cumhuriyet Savcılığınca takipsizlik kararı verildiği, yine davalı ve kardeşleri hakkında davacıyı 20.6.2000 tarihinde ölümle tehdit edip, şiddet kullanmak suretiyle arabasını gaspetmek suçundan Ağır Ceza Mahkemesinde 2000/139 esas sayılı davanın açıldığı ve davanın halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Çağdaş toplumlarda olduğu gibi Türk toplumunda da sosyal düzenin temelini ailenin oluşturduğu bir gerçektir. Özellikle Türk toplumunun sosyal yapısı gereği geleneksel aile anlayışında anne ve babanın saygın bir yeri ve yadsınamayacak bir değeri vardır. Her halukarda anne ve baba çocuklarınca el kaldırılamayacak, üzerlerine toz kondurulamayacak kutsal kişilerdir. O halde hangi koşullar içerisinde olursa olsun, oğulun babayı dövmesi ayıp ve kınanacak bir davranıştır. Baba ve annenin çocukları üzerinde yasal birçok hakları olmasına karşın, çocuklar reşit olsalar bile anne ve babaya karşı mutlak saygı ile yükümlüdürler. Türk toplumunun genel ahlaksal yargısı böyle olduğu gibi, hukuk düzeni de bundan farklı değildir.
Bu nedenle, davalının dövme, gasp, tehdit gibi davranışları nedeniyle Borçlar Yasasının 244/2. maddesinde öngörülen koşulun gerçekleştiği kuşkusuzdur.
Her ne kadar davalı, bağışın karşılıksız olmadığını, mirastan feragat karşılığı bağış yapıldığını savunmuş ve "çekişmeli 12 nolu mesken davalıya verildiğinde, davacı babanın ölümü halinde davalının miras hak ve hisselerinden diğer mirasçılar lehine feragat ettiğine" ilişkin 3.4.2000 günlü noterde düzenlenmiş sözleşme dosyaya konulmuş ise de, anılan sözleşmenin koşulları oluşan rücua engel teşkil etmeyeceği, davacının geri alma hakkını etkilemeyeceği açıktır.
SONUÇ : Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.12.2001 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 250.000.000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.10.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/15621

K. 2001/886

T. 30.1.2001

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Bağıştan Dönme Nedeniyle )

• BAĞIŞTAN DÖNME ( Bağışlayanın Tek Taraflı Bağışlanana Varması Gerekli Beyanıyla Makable Şamil Olarak Hukuki İlişkiye Son Veren Yenilik Doğurucu Bir Hak Olması )

• OLAYLARIN VEHAMET DERECELERİ ( Bağıştan Dönme Sebeplerinin Ciddi Olmasının Gerekmesi )

• EL ATMANIN DAVASI AÇILMASI ( Bağıştan Dönme Sebebi Sayılamaması )

818/m.244

4721/m.510

743/m.457

ÖZET : Bağıştan dönme ( rücu ), bağışlayanın tek taraflı bağışlanana varması gerekli beyanıyla geriye yürürlü ( makable şamil ) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlanan bağışlayana veya yakınlarına karşı bir cürüm işlerse veya yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse, bağışlayan bağıştan dönme ( rücu ) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebilir.
Yasa koyucu, bağıştan dönme hükmüyle, mirastan ıskat sebeplerini düzenleyen Medeni Kanunun 457. maddesi arasında paralellik sağlamış, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın devamlı baskısından kurtarmak istemiştir. Gerçekten basit olayların dönme ( rücu ) nedeni sayılması, hak ve adalet duygularını zedeler. Bu itibarla her iki madde hükümleri birlikte değerlendirilerek olayların kapsamları, nitelikleri, özellikle vehamet derecelerinin gözönünde bulundurulması zorunludur. Davalıların mülkiyet hakkına dayanarak davacı aleyhine elatmanın önlenmesi davası açmaları, bağıştan rücu koşulu olarak değerlendirilemez.
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali, tescil davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle: Duruşma günü olarak saptanan 30.1.2001 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Av.Adnan Özdişçi geldi, temyiz edilen vekile çıkarılan davetiyenin tebliğ edilemeden döndüğü ve gelmediği görüldü, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bağıştan dönme ( rücu ), bağışlayanın tek taraflı bağışlanana varması gerekli beyanıyla geriye yürürlü ( makable şamil ) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlanan bağışlayana veya yakınlarına karşı bir cürüm işlerse veya yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse, bağışlayan bağıştan dönme ( rücu ) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebilir.Bağıştan dönme ( rücu ), Borçlar Kanununun 244. maddesinde aynen "bağışlayan aşağıdaki hallerden biri vukuunda elden yaptığı bağışlamadan veya tenfiz ettiği taahhüdünden rücu ile bağışlananın elinde hâlâ ne kalmış ise onun iadesini dava edebilir:
1-Bağışlanan bağışlayana yahut yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm irtikap ederse,
2-Bağışlanan bağışlayana veya ailesi için kanunen mükellef olduğu vazifelere karşı ehemmiyetli bir surette riayetsizlikte bulunmuş ise,
3-Bağışlanan, bağışlamayı takyit eden mükellefiyeti haklı bir sebep olmaksızın icra etmezse" şeklinde hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu, söz konusu maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükmüyle mirastan ıskat sebeplerini düzenleyen Medeni Kanunun 457.maddesi arasında paralellik sağlamış, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın devamlı baskısından kurtarmak istemiştir. Gerçekten basit olayların dönme ( rücu ) nedeni sayılması, yukarda değinilen mahzurun yanında açıklanan yasa maddelerinde izlenen amaca aykırı bir durum yaratacağı gibi hak ve adalet duygularını da zedeler. Bu itibarla her iki madde hükümleri birlikte değerlendirilerek olayların kapsamları, nitelikleri özellikle vehamet derecelerinin gözönünde bulundurulması zorunludur. Hemen belirtmek gerekir ki bağıştan dönme ( rücu ), kurulmuş olan bir sözleşmeyi sonradan ortaya çıkan sebeplere göre sona erdiren yenilik doğurucu bir hak olduğundan bağışlanan ancak dönme ( rücu ) anında elinde kalan miktarı vermekle yükümlüdür.
Somut olaya gelince: davacının çekişmeli taşınmazı kayıtsız şartsız davalılara bağışladığı getirtilen tapu kayıtları ve toplanan delillerle sabittir.
Davalıların davacıya karşı 244. maddede öngörülen bağıştan rücuyu gerektirecek bir eylemde bulundukları ispat edilmiş değildir. Davalıların mülkiyet hakkına dayanarak davacı aleyhine elatmanın önlenmesi davası açmaları, bağıştan rücu koşulu olarak değerlendirilemez.
SONUÇ : Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.5.1999 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 65.000.000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına 30.1.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.