Mesajı Okuyun
Old 16-08-2006, 17:07   #4
erdal7

 
Varsayılan

Sayın Sehper ,

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/8922

K. 2004/9667

T. 23.9.2004

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar,miras bırakanlarının mal kaçırmak amacıyla 8 parça taşınmazını davalıya devrettiğini,amacın bağış olduğunu ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile muris adına tesciline,olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesi isteğinde bulunmuşlardır. Davalı, murisin bakım ihtiyacı nedeniyle taşınmazları devrettiğini, ölünceye kadar murise baktığını,murisin tasarruf nisabını aşmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,dava konusu taşınmazların davalıya devrinin muvazaalı olmadığı,murisin bakım ihtiyacı nedeniyle taşınmazları davalıya devrettiği,ölünceye kadar bakma akdiyle devirde tenkis istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali,tescil veya tenkis istemine ilişkindir. Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden,toplanan delillerden miras bırakanın kayden maliki bulunduğu 9.10.11.19 ve 108 ada 20 parsel sayılı taşınmazlarını 4.4.1996 tarihli akitle ve ölünceye kadar bakma aktiyle davalıya temlik ettiği, bunun yanında 1,20 ve 26 parsel sayılı taşınmazlarını da 5.2.1993 tarihinde kesinleşen kadastro tesbiti ile harici bağışına dayalı olarak ve muvafakat beyanına göre davalı adına tescilini sağladığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere;ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi,taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.514).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir.Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür.En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında,aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.18).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olayda,bakım aktine konu temliki işlemler yukarıda açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde,miras bırakanın mal varlığının önemli bir bölümünü teşkil eden taşınmazlarını değinilen akitle davalıya temlikinin ivaz karşılığı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Diğer temlikler ile birlikte bu işlemler düşünüldüğünde miras bırakanın ölünceye kadar bakma akti ile davalıya yaptığı intikalin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bunun yanında,miras bırakanın bağış iradesi ile davalı adına tesbitini sağladığı taşınmazların geçerli bir akitle davalıya intikal ettirildiği kabul edilmelidir.Geçerli bağış niteliğini taşıyan söz konusu geçirimlerde 1.4.1974 tarih,1/2 Sayılı İçtihatları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmayacağı kuşkusuzdur.Ne var ki, davada tenkiste istendiğine göre koşulların da bulunması halinde kadastro tesbitine konu taşınmazlar yönünden tenkise hükmedilmesi gerekecektir.
SONUÇ : Hal böyle olunca,ölünceye kadar bakma aktine konu taşınmazlar yönünden iptal ve tescil isteğinin kabulüne,bağış yoluyla davalıya intikal eden taşınmazlar bakımından ise koşulların varlığı halinde tenkise hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,23.9.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Fakat ,

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/2838

K. 2003/3647

T. 17.3.2003

• SAĞLARARASI TASARRUF İŞLEMİ ( Murisin Yaptığı Ölünceye Kadar Bakma Akitleri Aksinin Kesin Bir Biçimde İspatlanamaması Halinde İvazlı Tasarruf Olarak Kabul Edilmesi ve Tenkis Edilememesi )

• TASARRUFUN TENKİSİ ŞARTLARI ( Murisin Yaptığı Ölünceye Kadar Bakma Akitleri Aksinin Kesin Bir Biçimde İspatlanamaması Halinde İvazlı Tasarruf Olarak Kabul Edilmesi ve Tenkis Edilememesi )

• ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ ( Murisin Yaptığı Ölünceye Kadar Bakma Akitleri Aksinin Kesin Bir Biçimde İspatlanamaması Halinde İvazlı Tasarruf Olarak Kabul Edilmesi ve Tenkis Edilememesi )

• NAFAKA ALACAKLISI ( Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmelerinin Özel Kişiler İle Yapılması Şartının Bulunmaması ve Nafaka Alacaklısı Olan Kişiyle Dahi Yapılabilmesinin Mümkün Olması )

• İSPAT ( Dava Konusu Olayda Davacıların 583 ve 580 Numaralı Parselin Satış Değil Bağış Olduğunu İspat Edemediklerinin Yerel Mahkemece Dikkate Alınmasının Gerekmesi )

• TENKİSE TABİ SAĞLARARASI TASARRUFLAR ( Murisin Hangi Sağlararası Tasarrufunun Tenkise Tabi Olduğunun Medeni Kanunda Belirlenmiş Olması )

ÖZET : 1-Kanundaki şartlar, kesin bir biçimde ispatlanmadıkça murisin yaptığı ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez.
2-Ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde bakım alacaklısı için özel bir kişilik şartı getirilmemiş olup, nafaka alacaklısı olabilecek kişiyle bile ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılabilir. Bakım borçlusunun ölünceye kadar bakma sözleşmesi sonrası çok kısa bir süre yaşamış olması dahi tek başına tenkise neden olamaz. 583 ve 580 numaralı parseller hakkındaki tenkise yönelik temyize gelince; toplanan delillerden bu iki taşınmazın 1975 senesinde yapılan tapulama sonucu davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Tapulama tutanağında miras bırakanın oğlu Dursun’a ( davalıya ) sattığına işaret edilmiştir. Davacılar bu iki parselin satış değil, bağış olduğunu da ispat edemediği gibi miras bırakının saklı paya tecavüz amacı ile de hareket ettiğini de kanıtlayamamışlardır.
Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekir
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 4722 sayılı kanunun 1.maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.
1- Medeni Kanunun 507. maddesinde murisin hangi sağlar arası tasarrufları hakkında tenkis istenebileceği açıklanmıştır. Bu maddenin 4.fıkrasındaki şartlar, ( 4721 S. TMK. 565/4 )kesin bir biçimde ispatlanmadıkça murisin yaptığı ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez.Ölünceye kadar bakma akti, niteliği itibariyle güvence sağlayan bir akittir. Bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında belli olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsurda bu yöndür.
Borçlar Kanununun 511. maddesi, bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur. Aksi kararlaştırılmadıkça aktin, bakım alacaklısına sağladığı menfeatler sosyal duruma uygun ikamet, beslenme ve giyinme, görüp gözetme gibi ihtiyaçlarının karşılanmasıdır[B.K.514]. Bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak maddi desteğin ne olacağını önceden kestirmek mümkün olamaz. Hayatın idamesi için gerekeli asgari şartları sağlayacak nafakaya borçlu olabilecek kimse ile ölünceye kadar bakma akti yapmayı engelleyen bir kanun hükmü yoktur.
Kaldı ki bu aktin hedefi nafaka veya ahlaki görevleri kadar bir maddi destek elde etmek değil, tarafların bilhassa bakım alacaklasının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektir. Bu sebeplerle mirasçı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma aktinin in'ikadı sırasında özel bakıma muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu aktin mahfuz hisse kurallarını bertaraf maksadına matuf olduğunu kabule yeterli değildir. Sözleşmesinin mahfuz hisse kurallarını bertarafa yönelik olduğu yönünde başka bir delil yokken 579 ve 657 numaralı parseller hakkında tenkise karar verilmesi doğru bulunmamıştır ( Y.H.G.K.16.3.1988 günlü ve 814-247 sayılı kararı ).
2-583 ve 580 numaralı parseller hakkındaki tenkise yönelik temyize gelince;
Toplanan delillerden bu iki taşınmazın 1975 senesinde yapılan tapulama sonucu davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Tapulama tutanağında miras bırakanın oğlu Dursun’a ( davalıya ) sattığına işaret edilmiştir. Davacılar bu iki parselin satış değil, bağış olduğunu da ispat edemediği gibi miras bırakının saklı paya tecavüz amacı ile de hareket ettiğini de kanıtlayamamışlardır.
Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliği ile karar verildi.
yarx

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 1976/3027

K. 1976/3280

T. 14.4.1976

• TENKİS

• SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ

• ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA AKDİ ( Tenkis ) ZAMANAŞIMI ( Tenkis Davasında )


ÖZET : Zamanaşımı ilk itirazlardan olmadığı için cevap dilekçesinde yazılması zorunluğu yoktur. Ancak, cevap dilekçesinde dayanılmayan zamanaşımı, daha sonra ileri sürülürse davalı taraf savunmanın genişletilmesine karşı koyabilir. Bu takdirde zamanaşımı def'i incelenemez.
Mirasçı temlikî tasarrufu miras bırakanın sağlığında biliyorsa zamanaşımı ölüm gününde başlar.
Dava, zamanaşımı nedeniyle reddedilince uyuşmazlığın esası hakkında hüküm verilemez.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi karşılığı olan ( ivazlı ) sözleşmelerdendir.
DAVA : H.Çetin ile R. Çetin arasındaki tenkis davasının yapılan muhakemesi sonunda, davanın reddine dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 - Zamanaşımı iptidaî ( ilk ) itirazlardan olmadığı için cevap layihasında yazılması zorunluğu yoktur. Ancak, cevap dilekçesinde dayanılmayan zamanaşımı, daha sonra ileri sürülürse davalı taraf savunmanın genişletilmesine karşı koyabilir. ( HUMK202 ) Bu takdirde zamanaşımı def'i incelenemez.
Kanunî cevap süresinde zamanaşımından söz edilmemiş olmakla beraber yargılamanın devamı sırasında davalı taraf def'ide bulunmuş, fakat davacı savunmanın genişletilmesine karşı koymamıştır. O halde zamanaşımı yönünden inceleme yapılmasına engel yoktur.
Mirasçı temliki tasarrufu miras bırakanın sağlığında biliyorsa zamanaşımı ölüm gününde başlar. ( M.K.513 ) Davaya konu yerin davalı tarafa temlik edildiğini, miras bırakanın sağlığında davacının bildiğinde uyuşmazlık yoktur. Öyle ise ölüm gününden başlayarak bir yıl içinde tenkis davası açabilir. Ölüm günü ile dava günü arasında bir yıldan çok az zaman geçmiştir. Şu durumda dava süresinde açılmış iken, temlik tarihi başlangıç sayılarak zamanaşımı sebebiyle davanın reddedilmesi bozmayı gerektirir.
2 - Dava zamanaşımı sebebiyle reddedilince uyuşmazlığın esası hakkında hüküm verilemez. Bu kurala uyulmamış olması da Usul ve Kanun’a aykırıdır.
3 - Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ivazlı ( Karşılığı olan sözleşmelerdendir. İvaz ( Karşı edim ) bakıp gözetmedir.
Bir kimsenin babasına, anasına, çocuk ve kardeşine veya başka yakın akrabasına bakıp gözetmesi ahlakî bir ödev olduğu kadar, şartları varsa kanunî görevidir. Ancak, bu görevin sınırı aşıldığı, bakım onlar için bir külfet ve sıkıntı haline geldiği zaman bu hizmete karşılık bir şey istenebilir. Bu takdirde sözleşme ivazlı olur. Örnek verirsek: Özel bakımı gerektiren kişiye bakılması amacı ile yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesi geçerli olup bağış niteliğinde sayılamaz. Aksi halde böyle bir sözleşme karşılıksız olup, tenkisi gerekir.
Öte yandan bir kimse mal varlığının tümünü veya ona yakın kısmını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile başkasına verirse bu davranış, saklı payı giderme kastının objektif delili olur.
Olayda miras bırakanın özel bakıma ihtiyacı olmadığı ve mal varlığının tümünü davalıya verdiği gözetildiği takdirde ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesinin saklı payı zedeleme amacına yönelik olduğunun kabulü gerekir. Buna rağmen kasıt bulunmadığından söz edilerek davanın reddedilmesi yanlıştır. Yapılacak iş, tenkis hükümleri çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılıp hüküm verilmesinden ibarettir. Bu yön gözetilmeden davanın reddedilmesi usul va kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1980/2-302

K. 1980/1936

T. 2.5.1980

ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA MUKAVELESİ ( Tenkis )

• TENKİSTE ZAMANAŞIMI

• ZAMANAŞIMI ( Tenkiste )

• MAHFUZ HİSSENİN İHLALİ ( Ölünceye kadar bakma )



ÖZET : Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların mahfuz hisselerine tecavüz edildiğini öğrendikleri günden itibaren 1 yıl ve her halde vasiyetname veya mirasın açılmasından itibaren 5 yıl içinde düşer.
Ehliyetsiz kişi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi de yapamaz. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin ehliyetsizlik sebebi ile iptali miras bırakanın ölümünden sonra da talep edilebilir. Ehliyetsizlik iddiasının araştırılması gerekir.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptâli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 7.10.1976 gün ve 76/318 - 446 sayılı kararın incelenmesi davacılar tarafından istenilmesi üzerine,
( ...Dilekçedeki sözlerden ve belirtilen olaylardan anlaşıldığı gibi davacılar, ilk kademede miras bırakanlarının ehliyetsiz olduğunu ve bu sebeple ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptalini ileri sürmüşler, ikinci kademede ise saklı payın bu yolla zedelenmesi yüzünden tenkise karar verilmesini talep etmişlerdir. Dilekçede bakım şartının yerine getirilmemiş olmasından da söz edilmesi davanın gerek niteliğini değiştirmez. Öyle ise; kademeli olarak önce ehliyetsizlik sebebinin araştırılması, bu durum gerçekleşirse sözleşmenin iptâl edilmesi, aksi halde saklı payı gidermek amacı yönünden inceleme yapılması kasıt sübuta ermezse davanın reddolunması, kasıt anlaşılırsa tenkis hesapları yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kâğıtlara, yerel mahkeme kararında gösterilen gerektirici nedenlere ve özellikle davanın saklı pay oranında tenkis istemini de kapsadığı düşünülse dahi; miras bırakanın Şubat 1973 de öldüğü, davanın 26.5.1976 da açıldığı ve davalının süresinde zamanaşımı savunmasında bulunduğu anlaşıldığına göre, davanın zamanaşımı yönünden de reddi gerekeceğinden tenkise ilişkin yerel mahkemenin kararı sonucu bakımından Usul ve Yasa’ya uygun bulunduğundan, kararın ehliyetsizliğe dayanan iptâl isteminin reddine ilişkin bölümünün temyizen incelenmesi için dosyanın dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle tenkise ilişkin direnme kararı sonucu itibariyle Usul ve Yasa’ya uygun bulunduğundan, diğer yönlerin incelenmesi için dosyanın ikinci Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine oybirliği ile karar verildi.

tenkis de üst sınır yeni medeni kanuna göre 10 yıl olmuştur.
Dosya temyiz aşamasını geçirmiş olduğu için ıslah da mümkün değil gibi gözüküyor.

Saygılarımı sunarım.. Av. Erdal

(Kararlar Kazancı Yazılım dan alınmıştır.)