Mesajı Okuyun
Old 06-10-2006, 11:07   #12
Merhaba

 
Varsayılan

Merhaba,

Sayın Sehper,

Konuyla ilgili olarak, her türlü koşullanmalardan arınmış, yalnızca gelişkin bir “insanlık” anlayışıyla yaptığınız açıklamalar için teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Alıntı:
“Asliye Hukuk Mahkemelerinin duruşma salonlarından, nüfus kayıtları değişerek çıkan , yüreklerinde kendileri, sinelerinde bebekleri ağlayan kadınların, yazgı denene bir gün böylesine dik ve ağırbaşlı karşı çıkabilmelerinin arkasında yatan tarihi, hor görmek değil, belki de alkışlamak gerekir.”


Saygıyla takdir eden ve alkışlayanlardanım. Bu değerlendirme ve seçenekle, erkek çoğunluğu içinde azınlıkta kalmış olmaktan da hiçbir zaman rahatsızlık duymuyorum. Karşıt düşüncenin ezici tahakkümüne rağmen, söz konusu tarihin, aynı dik ve ağırbaşlı tutumla, karşıtlarının kirlenmiş tarih sayfalarına karşın, temiz sayfalarda yazılmaya devam edeceği inancındayım.


Sayın Habibe Yılmaz Kayar,

Öyle sanıyorum ki, açtığınız konuda “bir kadının evlilik dışı çocuk sahibi olma hakkı” şeklindeki ifadeleriniz, bazılarımızda, son günlerde çokça gündemde olan, Elif Şafak’ ın “Baba ve Piç” romanındaki bir sözcüğü çağrıştırdı.

Bu sözcük ise, bizi, beyinlerimizin büyük bölümünü işgal eden, dokunulmaz ve tartışılmaz “değerlerimizi” korumaya yönelik bir refleksle, savunmaya ve karşı saldırıya zorluyor.

Bu ülkede evlilik dışı doğmuş çocuklara “Piç” dediler. Nerede, nasıl ve kimin çocuğu olarak dünyaya gelmekte hiç bir seçim hakkı olmayan ve evlilik dışı doğan çocuklar bu sözcükle anıldı ve aşağılandı.

TDK Sözlüğünden:

Piç:

1-Anası ile babası arasında evlilik bağı olmadan dünyaya gelen çocuk, veledi-zina.

2- Babası belli olmayan çocuk.

3- Kaba konuşmada : Terbiyesiz, arsız çocuk

4- Kaba konuşmada : Kalleş, kurnaz, kötü niyetli kimse.

5- “Piç kurusu” : Soysuz ve yaramaz kimse

Maalesef görüyoruz ki, “piç” sözcüğüne atfen kullanılan her anlam ve kavram hiçbir olumlu öğe içermiyor.Hep aşağılayıcı, hep kötü ve hep dışlayan…


Sözcük, evlilik dışı doğan çocuğa, ömür boyu taşımak zorunda kalacağı, ve “insan” kimliğinden çok daha öne çıkarılan bir “asli kimlik” olarak yapıştırıldı. Ve bu kimlikle toplum dışı görüldü, aşağılanıp horlandı. “Kanunlar önünde, dil, din, ırk ve cinsiyet ayırımı yapılmadan her kes eşittir” şeklindeki evrensel düşünce anayasada bile yer buldu, ama gerçek yaşamda toplumsal statü ve kimlikler, kanunlar önünde hep pozitif ya da negatif ayırımcılığa tabi tutuldu. Daha da öte, bu çocuğun annesi de, hepimizin bildiği aşağılayıcı sözcüklerle anıldı.

Her nasılsa, babası belli olsun ya da olmasın, baba ile ilgili bir aşağılayıcı “toplumsal etiket” yapıştırılmadı. İhtimal o bir “erkek” olduğu içindi…

Çünkü bu toplumda yüz yıllardır erkekler, kendi omuzlarına ağır gelen ve herkesten ve her şeyden bağımsız olarak, kendi benlikleriyle bütünleştirmeyi ve taşımayı başaramadıkları “NAMUS” gömleğini çıkarıp, kesip biçerek ve biçimini değiştirerek kadınlara giydirdiler ve bu kavramı ikiyüzlülükle öyle sahiplenir göründüler. “İnsanlık onuru” yerine, “erkeklik gururu” diye bir kavram türetmeyi, kadını “onurlu bir insan ve birey” olarak görmek yerine, ona hükmetmeyi, onu dilediğince kullanmayı, kendi acz ve kimliksizliklerinin önünde bir kamuflaj perdesi olarak kullanmayı seçtiler.


Hukuk başkalarına zarar vermeyen ve arkasında durduğumuz kendi özgür seçimlerimizin önünde bir sınırlayıcı ve engel olarak duruyorsa, o hukuk adil değildir. Hatta hukuk bile değildir.

Her kadının ve her erkeğin hukukla sınırlanıp kısıtlanmaması gereken haklarından birinin de çocuk sahibi olabilmek olduğunu düşünüyorum. Şu ya da bu gerekçe bunun önünde bir engelleme olamaz. Sosyal devlet ve hukuk ise, bu hakkın kullanılmasıyla ortaya çıkabilecek toplumsal, psikolojik ve diğer yaşamsal sorunları olabildiğince giderecek bir altyapı oluşturmakla yükümlü olsa gerek.

İnsanlığın bilinen beş bin yıllık yazılı tarihinin çok daha ötesinde, insanın var olduğu iki yüz bin yıllık yaşam serüvenine bakıp onu kavrayabiliyorsak, bu gün içinde sıkışıp kaldığımız dar kalıpların, doğmaların, inanç ve değerlerin anlamlarını biraz daha objektif olarak değerlendirebiliriz inancındayım.

Saygılarımla.

Merhaba.