Mesajı Okuyun
Old 01-03-2002, 23:54   #3
cancan

 
Varsayılan

Merhaba,
Bu mesajı daha önce forum bölümünde cevaplamıştım. Ancak cevaba cevap kısmını gözden kaçırmışım. Şimdi sizin ileri sürdüğünüz “müvekkil komploları” teorilerinizi de dikkate alarak yeniden değerlendirmek istiyorum.

1.) Yerel mahkemenin karar vermiş olması temyiz süresinin kaçırılması sebebiyle açılacak bir tazminat davasına engel değildir. Tam tersine yerel mahkeme karar vermemiş olsaydı zaten sürenin kaçırılması diye bir olay söz konusu olamazdı. Temyizin süresinde yapılmaması tazminat hakkı doğurur.
Çünkü:
Avukat, özen ve doğruluk yükümlülüğüne aykırı davranışından doğan zararı gidermek (tazmin etmek) zorundadır.
(Bu sorumluluk ve sorumluluğun koşulları konusunda Yarg 4.HD 22.2.1974,3098/865 sayılı Kararı, Feridun Müderrisoğlu, Avukatlıkta Vekalet ve Ücret Sözleşmesi ve İçtihatlar, syf.53 vd. )

 Müvekkilin temyiz masrafını geç getirmesi. Sebebiyle temyiz yoluna süresinde gidilmemiş.
 Temyiz süresi geçirilmiş ise vekil ; temyiz müracaatının süre yönünden reddedileceğini söylemeliydi.
Siz bunu arkadaşınız olan meslekdaşımızın zaten söylediğini ifade etmişsiniz. Bu durumda meslekdaşımız
Müvekkili yine de ısrar ediyorsa müvekkilden temyiz masraflarının alındığını gösteren (ve o günün tarihini de elbette ki içeren) makbuza “sürenin müvekkilin masrafı zamanında temin edememesi nedeniyle aşıldığı, talebin reddedileceğinin müvekkile bildirildiği ancak buna rağmen temyiz dilekçesinin verilmesi yönünde ısrar ettiği açıklaması yazılarak, bir nevi tutanak düzenlemeliydi
 Neden?
Görevin Özenle ifası : “Avukat yüklendiği görevi, bu görevin kutsallığına yakışır bir biçimde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdür . (AK.34, BK.390) Ayrıca BK: 392 gereği vekilin müvekkile hesap verme borcu da bulunmaktadır. Dolayısıyla her bir parasal alışverişin yazılı hale getirilmesi de gereklidir.

Siz müvekkilin gayrı yasal yollarla süre aşımını halledeceğini söylediğini farzedelim diyorsunuz (Forumdaki mesajınıza verdiğim cevaba cevapta) ,
1. Vekil böyle bir isteği kabul etmek zorunda değildir zira müvekkilin her dediğini yapmak gibi bir yükümlülüğü yoktur.
Müvekkilin vekile talimat verme hakkı vardır elbette ama hukuka ve ahlaka aykırı olmamak kaydıyla .

Öte yandan vekalet sözleşmesinde vekil müvekkiline karşı bağımsızdır. Hukuken hiçbir sonuç getirmesinin mümkün olmadığını bildiğiniz bir işlemi yapmak ne kadar doğrudur?
Avukat kendisine yapılan teklifi yolsuz ve haksız görür ya da sonradan yolsuz ve haksız olduğu kanısına varırsa bu teklifi reddetmek zorundadır (AK 38/a)

Siz diyorsunuz ki; müvekkil vekili oyuna getirmek için böyle bir yola başvurmuş üstelik dava zaten kaybedilmiş temyize gidilmesinin bir faydası da olmayacakmış! (?!)

 Hiçbir vekil kazanma şansı olmayan bir davayı almaz. Daha doğrusu almamalıdır!
 Dolayısıyla temyiz yolunda müvekkilin her zaman yüzde bir de olsa şansı vardır.
 Süre geçtiği halde müvekkilin ısrarını kıramayan bir vekil, görüşme tutanağı düzenlemeyecek kadar titiz olmasa bile en azından temyiz masraflarının alındığı tarihi gösteren iki nüshalık basit bir makbuz düzenleyerek değil tazminat davası olası bir baro şikayetine karşı tedbirini almak zorundadır. Nasıl ki tacirler basiretli bir işadamı gibi davranmakla yükümlüyse, vekiller de bu bazı konularda öngörülü olmak durumundadır.
“ …Özellikle uzmanlığı gerektiren mesleki bir iş gören vekilden, ona güvenen müvekkil; onun titiz davranmasını beklemekte haklıdır. Böyle titiz bir özen göstermeyen vekilik, vekaletini “usulü dairesinde ifa” etmemiş sayılmalıdır. (YAVUZ Cevdet, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, syf 595,596)

2. Kararın Yargıtayca bozulup bozulmayacağı nasıl tespit edilecek diyorsunuz.
Böyle bir tespite gerek yok ki... Dava konusu temyize gidilseydi kararın bozulacağı müvekkilin de hakkını alacağı olgusu değildir. Yukarıda da anlattığım gibi dava vekilin işini gereken özenle yerine getirmemesi sebebiyle uğranılan zarardır.

3. Yerel mahkemenin verdiği kararın temyiz edilmemesi sebebiyle müvekkilin uğradığı zarar nasıl hesaplanacak? Bir üstadımız böyle bir durumda hakimin somut olayın özelliklerine göre muhik (hal ve durumun haklı gösterdiği) bir tazminata hükmedeceğini söyledi. Dolayısıyla hiçbir şekilde ödenecek tazminat yargıtayın kararı bozması halinde müvekkilin hakedeceği tazminata eşdeğer olmayacaktır.

Meslekdaşımızın işi gerçekten zor görünüyor. Zira davacısı eski müvekkil; süresi geçirilmiş bir temyiz müracaatını göstererek avukatım işimi özenle takip etmeyerek hem sözleşmemize hem de meslek ilke ve kurallarına aykırı davranmıştır diyerek ispat külfetini yerine getirecek. Elinde yazılı hiçbir belgesi olmayan meslekdaşımızsa sizin komplo teorilerinizi ileri sürse bile; bu iddiayı çürütmek bir yana daha da kuvvetlendirmiş olacak. Arkadaşınız için çok üzücü bir durum tabi ama bundan sonra yılın avukatı gösterilmeye aday olacak kadar titiz yürütecektir işlerini eminim.


07-03-2001 01:21:45