Mesajı Okuyun
Old 04-09-2008, 21:24   #16
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Hümaniter

Biz eskiden ''tehevvüren'' derdik. Tehditkar cümleler kızgınlıkla söylenmiş sözler ise cezalandırılmaz. Yargıtay da eskiden böyle kabul eder, böyle anlar ve uygulamacıya böyle anlatırdı.

Sizin Yargıtay'ın anlamasını istediğiniz kavramı ben anlayamadım: Yargıtay zaten eskiden beri sizin istediğiniz gibi anlıyor. Aşağıdaki 18 yıllık karardan daha da eskileri var ama siz eskimiş deyimleri anlayamazsınız diye aktarmıyorum.

Saygılarımla



T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu

E. 1990/4-368
K. 1991/36
T. 18.2.1991

* TEHDİT
(Kavgada kızgınlıkla söylenen sözler)
(Kasıt)

ÖZET : Tehdit; mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu
korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk,
elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla
söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır.
Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan, ancak kızgınlık
anında sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya
gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktır. Yargıtay'ın kararlılık
gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.

(765 s. TCK. m. 191)

Tehdit suçundan sanık Yakup'un beraetine ilişkin, (Buldan Asliye Ceza
Mahkemesi)nce verilen 7.2.1990 gün 122/5 sayılı hükmün davaya katılan
tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi,
21.11.1990 gün 4181/5637 sayı ile;

"1- Türk Ceza Yasasının 188 ve 191. maddelerinde yer alan cürümlerde manevi
öge tehdit etme bilinç ve iradesi ögelerinden oluşan genel kasttan ibarettir.
Bu kast, kastın oluşum süreci ve yoğunluğu açılarından bir düşünce (sürekli)
kast, (dolo di proposite) ya da bu kastın en yoğun biçimi olan tasarlama
(taammüt) veyahut da kavga ve tartışma gibi çoğu durumlarda görüldüğü üzere
bir öfke, taşkınlık kastı (dolo di impeto) da olabilir.

2- Öfke, saptandığı takdirde bilinç ve iradeyi kaldırmayıp yalnızca iradeyi ve
dolayısıyla sorumluluğu zayıflattığından, suç kastının ortadan kalkması
sözkonusu olamaz. Bu durumda koşulları bulunduğu takdirde ancak ve yalnızca
TCY.nın 51. maddesinde öngörülen yasal indirim uygulanabilir. Nitekim, bütün
ülkelerde de uygulama bu yöndedir ve öfkenin suç kastını kaldırmadığı, öfke
kastının da bir kast türü olduğu benimsene gelmiştir.

3- Bir tehlike suçu olan tehdidin ciddi olup olmadığı hususu ise, oluştuğu
ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre, tehditi içeren
sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil, bunun
olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde, ilk
mahkemece değerlendirilecek olgusal (fiili) bir sorundur. İlk mahkeme, ağır
olmayan (hafif) tehditlere karşı da cezai yaptırım getiren Türk Ceza Yasası
koyucusunun bu konudaki duyarlılığına da gözeterek tehditin ciddiliği
sorununu çözmek zorundadır. Öfkeyle söylenen tehditlerin ciddi olamayacağı
yolunda önceden ilke içtihat boyutunda bir görüş ileri sürmek olanaksızdır.

Tehdit cürmünün hukuki ve maddi konuları, suç kastının zaman süreci içindeki
oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler
gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç
olamayacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm
kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına, "tartışma ve kavga sırasında
tehevvüren işlenen tehdit eyleminde tasarlama unsuru bulunmayıp suç
oluşmayacağından hükmün onanması gerektiği" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla
karar vermiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı, 18.12.1990 gün 76 sayı ile;

"Tehdit suçu; kişilerin hareket serbestisini sınırlayan, diğer bir deyimle iç
hürriyetini bozan ve emniyet duygusunu kaldıran suçlardandır. Ağır ve haksız
bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesi ancak mağdurda gelecek bir
tehlikenin oluşturacağı huzursuzluğun doğması halinde amaca ulaşılmış ve suç
teşkil etmiş olacaktır. Mağdurda endişe ve korkunun doğması ise tehditi
içeren sözlerin ciddi ve etkili olmasına bağlıdır. Bu nedenle ciddi olmayan,
belli bir amaç olmaksızın gelişigüzel, kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde
tehdit suçunun kast unsuru bulunmamaktadır. Doktrin ve uygulama bu
doğrultudadır" gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire bozma kararının
kaldırılıp hükmün onanmasını talep etmiştir.

Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği
konuşulup düşünüldü:

Tarla ihtilafı nedeniyle çıkan kavgada şikayetçiye, "seni öldüreceğim, buraya
gömeceğim" diyen sanığın bu eyleminin, tehdit suçunu oluşturup
oluşturmayacağı Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki
uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.

Tehdit; bir kimseye, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını bildirmektedir.

Tehdit fiilinin niyet unsuru için hukuki nazariyatca kabul edilen prensip,
tehdit fiilinin taammüden vukua gelmesidir. Puccioni, "diğerini tehevvüren
tehdit eden bir kimseyi bu madde hüküme göre cezalandırmak doğru değildir"
diyor. Bu fikri Carrara dahi hukuk ilmi prensibine muvafık olarak tasvip
etmiştir. Bu mutalaalalara biz de katılmaktayız. Zira, eğer tehdit şahsi
hürriyet aleyhine bir cürüm telakki ediliyorsa bu, bir şahsi yapmak istediği
şeyi yapmamaya zorlamak suretiyle tezahür eder. Tabiidir ki tehdit ciddi
şekilde vaki olmazsa kanunun bu fiil için talep ettiği hudut ve mahiyet
unsurları meydana çıkmaz. "Piacenza Ceza Mahkemesi" bir sarhoşun silah
kaldırmasına, tehdit cezası verilemeyeceğine karar vermiştir (Majno, Ceza
Kanunu, C: 2, Sh: 124 ve dv.).

Fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması gereklidir. Bu itibarla failin
bilerek mağduru haksız bir zarara uğratacağını bildirmeyi istemesi lazımdır.
Başka deyişle tehditin tasarlanarak işlenmiş olması gereklidir. Bu takdirde
ancak tehditin ciddi bir nitelik taşıdığı kabul olunabilir. Failin ayrıca
niyetini gerçekleştirmeyi isteyip istememesinin önemi yoktur (A. Pulat
Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu, C: 2, Sh: 519).

Tehdidin manevi unsuru tasarlamaktır. Bu takdirde tehdit ciddi nitelikte kabul
olunabilir. Bu nedenle kavga sırasında öfke ile söylenen sözlerde tasarlama
sözkonusu olmadığından tehdit suçu meydana gelmez (Selami Akdağ, Türk Ceza
Kanunu Şerhi, Sh. 282).

Tehdit, ferdin iç sükununu diğer bir deyimle ferdin hukuki emniyet şuurunu
ihlal ettiği için suç sayılmıştır (Prof. F. Erem, Türk Ceza Hukuku, C: 2, Sh:
233). Failin bu olguyu yaratabilecek, ciddi bir korku doğurabilecek şekilde
davranması gerekir. Bu husus da, fiilin istenerek düşünülerek, sonuçlarını
görerek işlenmesini gerektirmektedir. Kavgada veya bir tartışmada failin
ciddi bir olguyu düşünerek hareket etmesi mümkün değildir. Bu nedenle
kavgada, tehditi içeren sözlerin söylenmesinde suçun unsuru oluşmamıştır.

Tehdit, mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak
olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk elverişlilik,
yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde
bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için
sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan ancak kızgınlık anında
sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya
gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır. Yargıtayın kararlılık
gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.

Öte yandan Yerel Mahkeme, kavgada söylediği sözlerde sanığın ciddi olmadığını
kabul etmiştir. Bu nedenle tehditin ciddiliği sorununun Yerel Mahkemece
çözülmesi gerektiği de ileri sürülemez.

Açıklanan nedenlerle itirazın kabulü ile Özel Daire bozma kararının
kaldırılarak usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına
karar verilmelidir.


* Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; "Kavga ve tartışma sırasında
öfkeyle söylenen sözlerde tehdit kastının ya da tasarlamanın olmadığı görüşü,
İtalya'da bir süre için uygulanmış, 1901 yılından sonra öfkenin, tehdit
suçunun oluşmasını önleyemeyeceği yolundaki düşünce egemen olmuştur. Bu
tarihten sonra İtalya ve diğer ülkelerde, öfkenin suç kastını kaldırmayacağı
ve tehditin görünüşte ciddi olmasının yeterli olduğu kabul edilmiştir. Aksi
bir karar yoktur.

Oluşum süreci ve yoğunluk açısından kast ani (öfke) ve düşünce (sürekli) kastı
olarak ikiye ayrılmaktadır. Birincisinde, suç kararı ile işleme anı arasında
yok denecek oranda az bir süre geçmektedir. Öfkeli kast kabul edildiği halde
öfkeyle söylenen sözlerde kastın bulunmadığı ileri sürülemez. Kastı kaldıran
öfke yasada yoktur. Taammüt sadece tehdit suçunda arandığı halde, tehditin
araç olduğu koşullu tehdit, memura direnme, kendiliğinden hak alma, yağma
suçlarında aranmamaktadır. Tehditte taammüt unsuru aranacaksa bu suçlarda da
tasarlama unsuru aranmalıdır.

Tartışmada kızgınlıkla söylenen sözlerin hiç bir zaman ciddi ve korkutucu
olmayacağını ilke olarak kabul etmek, suçla korunan değere ve yargılama
hukukuna uygun değildir. Tehditin ciddi olup olmadığı, ilk mahkeme tarafından
serbestçe takdir edilmelidir. Örneğin, cüce yapılı birinin dev yapılı birini,
kavga sırasında dövmekle tehdit etmesi ciddi bir korku yaratmayabilir ve bu
nedenle korunan değer tehlikeye düşmediğinden suç olmayabilir. Ancak aynı
kişinin mala ya da silahla cana yönelik bir tehditi, tehdit edileni
korkutabilir, önlem almaya itebilir. Ayrıca tehditin şaka olması ve bu
durumun mağdura söylenmemesi halinde de suç oluşmaktadır. Görüldüğü üzere,
tehditin ciddiliği somut duruma göre yargıç tarafından saptanılacak bir
durumdur. Şaka ve benzeri saikler tahrik nedeniyle "indirici sebep"
olabilirler ve kastı kaldıramazlar" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının
kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve yasaya uygun
bulunan Yerel Mahkeme hükmünün (ONANMASINA), 18.2.1991 günü oyçokluğuyla
karar verildi.