Mesajı Okuyun
Old 24-04-2008, 15:08   #10
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Madde yokmuş gibi davranılmıyor da,maddenin gayesel yorumundan hareketle uygulama bu yönde oluşturulmuş gibi.

Bilirkişi raporunun delil gücü ve niteliği kesin olmadığı,mahkemeleri bağlamadığı ve takdiri delil olduğu için,taraflar yönünden kesin süre sınırı ile beyanda bulunma zorunluluğu düşünülmesi çelişki oluşturur. Hukukun amacı özü aramak ve öze ulaşmak olduğu için, katı şekil şartları ile adalete ulaşmayı engellemenin genel olarak doğru olmaması kavramı içinde,bilirkişi raporlarına karşı beyanda bulunma/itiraz sürelerinin,tarafların isteği üzerine olduğu gibi mahkemelerin de müphem ve noksan gördükleri hususları bilirkişilerden kendiliğinden sorma yetkisinin var olduğunu,ayrıca dosya kapsamına,bilimsel ve teknik verilere uygun olmayan raporları nazara almayıp yeni bir rapor alma imkanının yine tarafların isteği veya mahkemenin takdiri ile yargılama sonuna kadar her an mevcut olduğunu gözönünde bulundurduğumuzda,itirazın bu imkanlara elverişli daha geniş zamana yayılmasını, koşut ve uyumlu bir imkan olarak değerlendirebiliriz. Mantıksal bütünlük bizi bu sonuca götürebilir,düşüncesindeyim.Nasıl ki, mahkemece belirlenen kesin süre içinde bildirilmemekle birlikte yargılamanın uzamasına mahal verilmeden sunulan delil listelerinin süresinde verilmiş gibi değerlendirmeye esas alınması gerektiği,re"sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalarda veya mahkemece elde edilebilecek delillerin celbinin kesin süreye bağlı olarak yanlara verilmesinin kanuna uygun olmayacağına dair gayesel yorumlarla yumuşatılan kesin süre kuralı ve bu yöndeki yerleşik yargısal uygulamalar için yürüyen bu mantıksal örgü,bu konuda da paralel olarak uygulanmış olmaktadır.