Mesajı Okuyun
Old 17-07-2009, 11:48   #3
av. hamza nuh özer

 
Varsayılan

1-Kefalet sözleşmesinde kefalet limitinin yazılı olarak belirlenmemesi durumunda kefalet sözleşmesi geçersiz sayılmakta. Kefilin bu sözleşmeye itibar ederek ödeme yapması durumu bile sözleşmeyi canlandırmamakta. Hatta kefilin sözleşmeye icazet vermesi bile sözleşmeyi geçerli hale getirmiyor. Bu konuda sayısız Yargıtay içtihadı var.

2-Yargıtay içtihatlarında, kefilin sorumluluk limitinin belirli olması veya belirlenebilir olması aranmış. Öeneğin, asıl borçlunun borcuna teminat olarak ipotek veren bir kişi aynı ipotek sözleşmesine eklenen bir madde ile ipotek bedeli tutarında kefil olduğunu kabul ederek sözleşmeyi imzaladığından, Yargıtay "ipotek bedeli tutarında kefalet" ifadesinin, kefalet miktarını belirli hale getireceğini kabul etmiş ve kefalet sözleşmesinin geçerli olacağını belirlemiş.

3-Bizim durumumuzdaki fark ise kefalet sözleşmesinin tamamen boş olarak düzenlenmesi. Kefalet limiti, faiz oranları, kredi sigortası, ve bunun gibi sözleşme metninde elle doldurmak üzere noktalar halinde bırakılmış tüm unsurlar boş. Kefilin bu sözleşme üzerinde sadece imzası bulunmakta.

4-Bilindiği üzere, kredi sözleşmeleri banka merkezlerinde onaylandıktan sonra talep sahiplerine kredi verilmektedir. Bu kapsamda sözleşme imzalanmakta,bankaya sunlmakta, onaydan geçmekte, sonuç olumlu ise ödeme planı çıkatılmakta ve imzalatılarak kredi verilmektedir.

5-Bu anlamda bizim olayımızda, kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte, kefalet sözleşmesinin limit içermediği tartışmasızdır. Ancak onay aynı tarihte çıktığı için kefalet sözleşmesi ile ödeme planı aynı tarihi içermektedir. Banka da savunmasında bu husus üzerinde durmaktadır. Ödeme planının kefalet sözleşmesinin eki olduğunu, bu ekin ise kefalet limitini belirli hale getirdiğini ileri sürmektedir.

5-YArgıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 1943/14 Esas1944/13 Karar sayılı 12.04.1944 tarihli kararından itibaren, Yargıtay, kefalet sözleşmesindeki kefalet tutarının yazılı ve belirli olmasını geçerlilik şartı saymış. Ancak, hemen tüm içtiahtları incelememe rağmen ödeme planı içeren, bu şekliyle bizim olayımıza benzeyen ve geçerlilik kazanan bir kefalet sözleşmesine rastlayamadım.

Bu kadar uzun bir süreçte, ödeme planı ile boşlukları doldurulmuş geçersiz bir kefalet sözleşmesini konu alan bir dava bulunmamasını pek muhtemel bulmuyorum. Davamızın hareket noktası olarak da bunu alıyorum. Yargıtay'ın karşısına ödeme planlı eksik bir kefalet sözleşmesi hiç çıkmamış mı?

Ne düşünüyorsunuz?