Mesajı Okuyun
Old 19-06-2004, 12:24   #10
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Kanun Gerekçesi:
Alıntı:
Tasarıya konulan yeni 194 üncü maddeye göre, aile konutuyla ilgili hukukî işlemler söz konusu olduğunda, örneğin konutla ilgili kira sözleşmesinin feshedilmesi, konutun devredilmesi veya konut üzerindeki hakların tamamen veya kısmen sınırlandırılması gibi işlemlerde eşlerden her biri, diğerinin açık rızasına muhtaç olacaktır. Rıza verilmedikçe bu işlemler yapılamayacaktır. Bu hüküm, bir önceki maddede kabul edilen "eşlerden her birinin diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilme" ilkesine getirilmiş bir istisnadır. Aynı maddeyle, aile konutu olarak özgülenen taşınmazın maliki olmayan eşe, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteme hakkı tanınmaktadır. Eğer bu taşınmaz, eşlerden biri tarafından kira yoluyla sağlanmışsa, kira sözleşmesinin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle taraf haline gelecek, konut da bu bildirimle aile konutu niteliğini kazanacaktır. Bu hükümlerle eşlerin menfaatini koruma amacı güdüldüğü açıktır.


Bir kanun maddesi:

Alıntı:
2. Aile konutu ve ev eşyası
MADDE 279.- Eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya ev eşyası ortaklık mallarına dahil ise, sağ kalan eş, payına mahsuben bunların mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir.



Bir yorum:

Aile konutu başlığı taşıyan 194 madde, aynı şekilde bir eşin eylem ve işlemlerine karşı diğer eşin korunması amacıyla getirildi. 194. madde 1. fıkrasına göre; ”Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz .”

Örneğin, erkeğin bir dairesi var ve ailenin orada oturması özgülendi, birlikte oturuyorlar. Daha sonra aralarında sürtüşme çıktı ve adam “ben seni gecekonduda bir göz evde süründüreyim” diyerek evini sattı. Bu durumda kadın ve çocuklar büyük zarara uğrayacak. İşte 194. madde ile bunun önüne geçilmek istendi.

Eş, diğerinin izninin almadan aileye tahsisi ettiği konutunu devredemez veya kira yoluyla kullanılıyorsa diğer eşe danışmadan kira sözleşmesini feshedemez, ya da ev üzerinde bir takım sınırlı ayni haklar kuramaz. Sükna ya da intifa hakkı gibi haklar da diğer eşe zarar verici işlemler olduğundan, aile konut üzerinde bu durumu sarsıcı haklar kuramaz. Konutun sahibi olan veya konutu kiralayan eş bu işlemler için diğer eşin açık rızasını almak zorunda.

İkinci fıkraya göre; “rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.” Zaten hakimin evlilik birliğine müdahalesi istemeye yönelik hükümler var yasada. Bu konuda özel bir yetki verilmiş.

Üçüncü fıkraya göre; “Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir. ” Bu şerh “aile konutu olduğu” şerhidir. Bir üçüncü kişi bu konutu almaya niyetlendiğinde, bunun aile konutu olduğunu bilecek ve diğer eşin izni olmadan yaptığı devralma işleminin diğer eşin izin vereceği belli oluncaya kadar askıda ve izin vermezse tamamen geçersiz olacağını düşünerek bu işlemi yapmaktan vazgeçebilecek.

Dördüncü fıkrada, bununla bağlantılı bir düzenleme var. Bu, büyük ölçüde koruma sağlayan yeni bir düzenleme. “Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, -yani konut eşlerden birine ait değil- sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralanana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş, diğeri ile müteselsilen sorumlu olur .” Burada çok önemli ve Borçlar Hukuku genel ilkelerine aykırı bir düzenleme getirildiğine tanık oluyoruz. Evlilik birliğinin ve diğer eşin korunması pahasına yasa koyucu bu istisnayı öngörmüştür. Sözleşmede imzası bulunmayan taraf, tek yanlı bir bildirimle taraf haline geliyor. Herhangi bir davaya v.s. gerek yok. Bu bildirimin kiralayana ulaşmasıyla hukuki sonuçlar o andan itibaren doğuyor. Bunun sonucu olarak, gerek tahliye davası açılması, gerek tahliye taahhüdü verilmesi ve gerekse kiralananla ilgili diğer işlemlerde iki eş birlikte hareket edecekler. Eşlerden birinin rızası hilafına diğer eşin yaptığı işlem geçerli olmayacak.

Böyle tek başına bildirimde bulunmakla sözleşmenin tarafı olma durumu, sözleşme özgürlüğü, irade özerkliği ilkelerine uymayan ve yasayla getirilen bir taraf olma hakkı. Sadece taraf olup bir takım yetkiler kazanmış olmakla kalınmıyor, aynı zamanda kira ilişkisinden doğan borçlardan da müteselsilen sorumlu sayılıyor--------------MEDENİ YASA DEĞİŞİKLİKLERİ TOPLANTILARI
Tarih : 1 Şubat 2002,Konuşmacı konuk: Prof. Dr. Şeref Ertaş (DEÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi)



Bir diğer yorum:

Aile konutu ile ilgili düzenleme; Tapu Sicili’ne itimat prensibini bertaraf etmez. MK 1023. maddesine göre “Tapu Kütüğü’ndeki Sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur”. Örneğin taşınmazın maliki eş şerh bulunmayan bir aile konutu üzerinde bir banka lehine ipotek tesis ederse, bankanın iyi niyeti korunur ve ipoteği geçerli olur. Bankanın iyi niyeti MK 3. maddesine göre belirlenir. Bu maddeye göre “Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyi niyetin” varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.


Banka, bir gerçek kişinin konut olarak maliki olduğu taşınmazını bankaya devretmesi veya üzerinde ipotek tesis etmesi halinde; bu kişinin evli olup olmadığını veya evli olduğunu bilse dahi konutun aile konutu olup olmadığını araştırmak zorunda değildir. Ancak kişinin evli olduğunu bilmesi halinde; “iyi niyet” tartışmalarından kaçınmak için diğer eşin yazılı iznini istemesi uygun olur. Keza diğer eşin bankaya başvurup konutun aile konutu olduğunu, taşınmazın satılmasına veya üzerinde ipotek tesisine rızası olmadığını bildirmesi halinde artık bankanın iyi niyetinden söz edilemez.


Diğer eşin açık rızası -ispat açısından yazılı rızası- yoksa; diğer eşin rızasını haklı bir sebep olmaksızın vermemesi halinde, eş hakimin müdahalesini isteyebilir. Örneğin aile konutunun maliki eş; çocuğunun tedavisi için bankadan ipotek karşılığı kredi almak zorunda ise hakime başvurabilir. Hakimin müdahalesi ipotek tesisine izin şeklinde olacaktır.


Bir kişinin diğer eşin rızasını almadan aile konutunu bilerek devralması veya lehine ipotek tesisi ve diğer eşin karşı çıkması halinde devir veya kısıtlayıcı ayni hak hüküm ifade etmez ise de burada bu devir veya ipoteğin mutlak butlanla geçersiz olduğu ileri sürülemez. Diğer eş daha sonra icazet vermek suretiyle işlemi başından beri geçerli kılabilir.


Aile konutunun maliki olmayan eş, Tapu Kütüğü’ne konutla ilgili şerhin verilmesini isteyebilir. Başvuru halinde Tapu Memuru malik olmayan eşten, malik olan eşle halen resmen evli olduklarını kanıtlayan nüfus kayıt örneğini, bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini apartman yöneticisinden ve muhtardan belgelemesini isteyecektir.


Bir taşınmazın aile konutu olarak Tapu’ya şerhi halinde artık üçüncü kişilerin iyi niyetinden söz edilemez. Diğer şerhlerden farklı olarak –örneğin kira şerhi gibi- aile konutu şerhinden sonra gelmek üzere dahi olsa; taşınmazın devri veya üzerinde ipotek tesisi gibi işlemler yapılamaz.


Buna karşılık; aile konutu şerhinden sonra, malikinin borcundan ötürü taşınmaza haciz konulabileceği gibi, taşınmaz icra yoluyla da satılabilir. ------------YENİ MEDENİ KANUN’UN BANKALARI İLGİLENDİRENBAŞLICA FARKLI DÜZENLEMELERİ(*)
Prof.Dr. SEZA REİSOĞLU