Mesajı Okuyun
Old 04-01-2020, 23:53   #5
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan Yargıtay kararlarından kesitler

T.C YARGITAY 17. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 19257 Karar: 2019 / 7398 Karar Tarihi: 12.06.2019
YARGITAY KARARI
________________________________________
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi


Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; müvekkilinin merhum ...'in mirasçıları olduğunu, murisin vefatından önce ... Şubesinden konut kredisi kullandığını, hayat sigortası ile sigortalandığını, vefat sonrasında ailesinin banka borcunu ödemeye devam ettiğini, rizikonun gerçekleştiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydı ile 29.226,56 TL tazminatın müteveffanın ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiş, 10.03.2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 83.353,44 TL daha arttırarak 112.580,00 TL talep edilmiştir.

Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 112.580,00 TL'nin 29.226,56 TL'sinin dava tarihinden geri kalan kısmın ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının murisi ...’in kronik kalp damar hastalığı bulgularına dayalı epileptik nöbete bağlı gelişen solunum ve dolaşım durması sebebi ile ölmesi ile davacıların murisinin davalı ile imzaladığı poliçenin imza tarihinden önce mevcut hastalıkları arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece bu yönde yapılan araştırma inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.

Bu durumda mahkemece davacının tüm tıbbi tedavi evrakları da getirtilerek, poliçenin imzalanmasından önceye dayalı epilepsi rahatsızlığı olup olmadığının, ölüm olayı ile poliçe imzalanmadan önceki hastalıklar arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunun tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi yönünde ATK'dan ayrıntılı gerekçeli rapor alınıp belirtilen hususlar değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu karar verilmiş olması doğru değildir.

2-6102 Sayılı TTK 1420. md., genel kural olarak, sigorta sözleşmelerinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı hükmünü getirmiştir.

************************************************** *****
T.C YARGITAY 17. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 614 Karar: 2019 / 549 Karar Tarihi: 23.01.2019
YARGITAY KARARI
________________________________________
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi




Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili; müvekkilinin murisi ... Ziraat Bankası ... şubesinden, bireysel kredi kullandığını, bu kullanılan kredi ile ilgili olarak davalı yanın acentesi sıfatıyla Ziraat Bankası A.Ş ... şubesince davalı sigorta şirketini temsilen hayat sigortası poliçesi düzenlediğini, poliçe primi olan 2.240,00.-TL 'lik miktarı peşin olarak aldığını, müvekkilinin, murisinin bankaya olan kredi borcunun kapatılması için gerekli olan belgeleri davalı yana ilettiğini, ancak bu belgelerin iletilmesine rağmen, davalı yan acentesi aracılığı ile müvekkilinin murisinin ölümünün kanserden kaynaklandığını, bunun da teminat kapsamı dışında olduğundan ödemenin yapılamayacağını bildirdiklerini, oysa müvekkilinin murisinin kanser sebebiyle değil, kalp ve solunum yetmezliği sebebiyle vefat ettiğini, bu durumun ölüm belgesi ve hastane çıkış kayıtlarından görülebileceğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile, taraflar arasındaki çekişmenin önlenmesi, sigorta poliçesinde yer alan teminat limiti ve bu tutara başvuru tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte belirlenecek tutarın poliçe hasar tazminatı olarak müvekkiline ödenmesine, fazlaya ilişkin sigorta tazminatı belirlendiği takdirde davalı sigorta şirketinden ferileri ile birlikte tahsiliyle müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; Grup Hayat Sigorta Sözleşmesinin "Özel Şart 11. Maddesinde 01.02.2012 tarihinde yapılan değişiklik" ile sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamının dışında bırakıldığını, davacının kanser hastalığından vefat etmediği yönündeki iddiaların ise gerçeği yansıtmadığını, sigortalının vefat nedeninin ... Üniversitesi Kardiyoloji Yoğun Bakım Çıkış Özeti'nde de yer aldığı üzere kişinin 2012 Ocak ayı içerisinde kanser tanısı aldığının açıkça görüleceğini ayrıca davacılar murisinin bir çok ağır hastalığının da mevcut olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece toplanan deliller, tüm dosya kapsamı ve hükme esas alına bilirkişi raporuna göre sigorta sözleşmesinin imzalanmasından sonra dava dışı muris ... kanser teşhisi konulmuş olduğu, gözetilerek davanın kabulüne, temerrüdün 12.02.2013 tarihinde gerçekleştiği kabul edilerek 12.02.2013 'den itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayanan tazminat istemine ilişkindir.

Davacının murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 08.02.2012 başlangıç tarihli, 23.04.2014 bitiş tarihli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçe primi 2.240,00 TL peşin olarak ödenmiş, poliçenin düzenlenmesinden ve prim peşin ödenmesinden sonra, 30.11.2012 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.

Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6762 sayılı TTK'nın 1290. maddesi( 6102 sayılı TTK 1435,1439 ve 1440. maddeler) her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Yargıtay'ın yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini almıştır.

Gerek TTK’nın 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, formun doldurulmamış olması sigortalının

sağlığına ilişkin konularda sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur.

Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının kanser hastalığı olup olmadığı, kanser hastalığını kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yargılama sırasında doktor ve sigorta hukukçusundan alınan 15.06.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; müteveffa tarafından imzalanan poliçede kanser hastalığının teminat dışında olması dışında başkaca bir hastalık ile ilgili beyan yükümlülüğünün getirilmediği, dosya içindeki tıbbı geçmişine dayalı evraklardan kanser hastalığına ilişkin kesin tanının 14.02.2012 de konulmuş olduğunun anlaşıldığı, sözleşme tarihinde bu hastalığı hakkında bilgi sahibi olmadığı, dava dışı müteveffa ... akdin kurulması aşamasında kanser hastalığını bilmediği, 08.02.2012 sigorta sözleşmesi başlangıcından sonra kanser teşhisinin konulduğu belirtilmiştir. Mahkemece buna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmişse de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

Dosya içinde bulunan tıbbi geçmişe ilişkin bilgilerden ve sigortalı murisin 10.01.2012 de ön tanı aldığı, ön tanıda kesin kanser teşhisi konulmadığı, ancak kanser olma ihtimaline karşı tedaviler yapıldığı anlaşılmıştır.

Davacıların murisi sigorta poliçesinin imzalanmasından önce kesin olmayan tanı sebebi ile söz konusu hastalığı kasıtlı olarak bildirip bildirmediği, buna göre ön tanı gereği bu ön tanı durumunu beyan etseydi, ödemesi gereken primin artıp artmayacağı, konularında araştırma yapılarak TTK'nın 1290 madde kapsamında proporsiyon hesabı yapılması gerekip gerekmediği tartışılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 23/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.




Somut olayda davacıların murisinin 03.10.2013 tarihinde vefat ettiği, 12.08.2014 tarihinde davanın açıldığı, talebin de ıslah dilekçesi ile 10.03.2016 tarihinde yapıldığı davalı tarafında süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.

Mahkemece davalı tarafın ıslah idilekçesinin zamanaşımına uğradığı ile ilgili itirazı yönünde olumlu ya da olumsuz karar verilmeksizin mahkemece hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 12/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.