Mesajı Okuyun
Old 05-01-2009, 08:58   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın avktderya, mahkeme kararının uygulanmaması eylemi görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Görevi kötüye kullanma suçunu ancak gerçek kişi işleyebilir. İdarenin mahkeme kararını uygulamaması hizmet kusuru olarak kabul edilmelidir. Hizmet kusuru ceza kanununda suç olarak yazmadığından tazminat davasında ceza zamaşımı uygulanmaz. Bu durumda yukarıdaki yanıtım geçerlidir.

Aşağıda sunduğum karar zamanaşımının İYUK'a göre uygulanması gerektiğine ilişkin görüşümü desteklemekte. Ayrıca "zararın sürdüğü hallerde zamanaşımı" konusunda belki işinize yarar umudundayım:

Danıştay Dava Daireleri Kurulu 2006/1984 2007/ 1822 Tarih:4.10.2007
ÖZET : Hukuka aykırı idari işlemler nedeniyle uğranılan gerçek zararların, Anayasa'nın 125. ve 2577 sayılı Yasa'nın 28. maddelerinde yer alan, buyurucu kurallar ile hukuk devleti ilkesinin doğal gereği olarak, işlemi tesis eden idarece tam olarak karşılanması gerektiğinden, bu tür işlemlerden doğan ve süregelmekte olan zararların, 12. madde de öngörülen süre koşuluna uyulmak kaydıyla, kısımlara ayrılarak dava konusu edilebileceği hakkında.
İstemin Özeti : Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 24.1.2006 günlü, E:2005/3115, K:2006/82 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Tuncay Dündar'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Erkan Cantekin'in Düşüncesi : Danıştay dava dairelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından , istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; davalı idarenin açtığı memur sınavını kazanan davacının atamasının yapılmaması işleminin iptali istemiyle açılan dava sonunda verilen iptal kararının gereği gibi uygulanmaması nedeniyle doğduğu ileri sürülen 25.000.000.000 TL maddi zararının 23.8.1995 tarihinden itibaren hakediş tarihlerine göre hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Sakarya 1. İdare Mahkemesi 26.2.2004 günlü, E:2003/1180, K:2004/147 sayılı kararıyla; Adapazarı Belediye Başkanlığınca memur ihtiyacının karşılanması amacıyla 27.4.1993 tarihinde yapılan sınavı kazanan davacının atamasının yapılması yolunda yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ve bu nedenle uğradığı zararın karşılığı olduğunu ileri sürdüğü, 100.000.000 liranın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 21.5.1997 günlü ve E:1995/2209, K:1997/696 sayılı kararı ile reddedildiği, bu kararın Danıştay Onikinci Dairesinin 23.2.2000 tarih ve E: 1997/2658, K:2000/942 sayılı kararı ile bozulduğu, Mahkemenin bu karara uyarak 10.1.2001 günlü ve E: 2000/2728, K:2001/6 sayılı kararı ile işlemin iptaline ve davacının atanmadığı sürelere ilişkin olarak 100.000.000 lira parasal hakların davalı idareye başvuru tarihi olan 23.08.1995 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verildiği, bu kararın Danıştay Onikinci Dairesinin 5.2.2003 tarih ve E:2001/1400, K:2003/206 sayılı kararı ile onandığı, davacının 25.4.2001 tarihinde göreve başlatıldığı ve 100.000.000 liranın 30.5.2001 tarihinde davacı vekiline ödendiği, davacı vekilinin davalı idare kayıtlarına 14.07.2003 tarihinde giren başvurusunun reddi üzerine bu davayı açtığı, davacının atandığı 30.5.2001 tarihinde 100.000.000 lira parasal hakların yasal faizi ile birlikte davacı vekiline ödendiğinin açık olduğu, davacının göreve başladıktan sonra ilk maaşını aldığı 15.6.2001 tarihinde veya ödemenin yapıldığı tarihten itibaren davalı idareye başvuruda bulunarak tesis edilecek işlem üzerine dava açması gerektiği, oysa Danıştay Onikinci Dairesinin 5.2.2003 günlü ve E:2001/1400, K:2003/206 sayılı kararının 13.5.2003 tarihinde tebliği üzerine 14.7.2003 tarihinde yaptığı başvurusunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine 22.9.2003 tarihinde açtığı davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Bu karar temyiz incelemesi sonucu Danıştay 12. Dairesinin 7.2.2005 günlü, E:2004/1801, K:2005/230 sayılı kararı ile, davacının ilk davada talep etmediği maddi kayıplarının karşılığı olan 25.000.000.000.- liranın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle işlemin iptali ve tazminata hükmedilen kararın onanmasına ilişkin Daire kararının davacıya tebliği üzerine süresinde idareye başvurduğu ve olumsuz işlem üzerine süresinde davanın açıldığı belirtilerek bozulmuş ise de Mahkeme 24.1.2006 günlü, E:2005/3115, K:2006/82 sayılı kararıyla ilk kararında ısrar etmiş olup davacı bu kararın bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesinin birinci tümcesinde yer alan "ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler." şeklindeki hüküm idari işlemlerden dolayı uğranılan zararların tazmini için açılacak tam yargı davası konusunda ilgililere dört seçenek tanımakta ve her bir seçeneğin tabi olacağı dava süresini ayrı ayrı belirlemiş bulunmaktadır.
Memur ihtiyacının karşılanması amacıyla 27.4.1993 tarihinde yapılan sınavı kazanan davacının, atamasının yapılması yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ve bu nedenle uğradığı 100.000.000 TL. zararın yasal faiziyle tazmini istemiyle açtığı davada; idare Mahkemesi kararıyla, sonuç olarak dava konusu işlemin iptaline ve 100.000.000 TL.'nın yasal faiziyle davalı idareye başvuru tarihinden itibaren ödenmesine hükmedilmiştir. Anılan karar üzerine davacı 24.5.2001 tarihinde görevine başlatılmış, 30.5.2001 tarihinde ise kararda bahsi geçen parasal hakkı ödenmiş olup bu kararın temyiz incelemesi sonucu onanmasına ilişkin Danıştay 12. Dairesince verilen kararın kendisine tebliğ tarihinden itibaren süresinde ( 14.7.2003 tarihinde ) davalı idareye başvurarak, atanmak üzere idareye başvurduğu tarih ile göreve başladığı tarih arasında çok uzun bir zamanın geçmesi ve bu arada üst öğrenimi bitirmesi nedeniyle oluşan zararın ödenmesi isteminde bulunduğu, bu başvurusunun yanıt verilmeyerek reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bakılan davaya konu edilen maddi zararın İdare Mahkemesince iptal edilen işlemden kaynaklandığı açıktır. Davacı ilk olarak 2577 sayılı Yasanın metni yukarıya alınan 12. maddesinde yazılı dört seçenekten ikincisini kullanmak yolunu seçmiş; iptal ve tam yargı davasını birlikte açmış ancak bu davada işlemden doğan zararlarının tümünü değil sadece dava tarihine kadar gerçekleşen 100.000.000.- liralık kısmını o davaya konu yapmıştır.
Danıştay içtihatları Birleştirme Kurulunun 1983/10 sayılı kararında da belirtildiği üzere" ... Bazı idari işlemler nedeniyle doğan zararlar, işlemin yapıldığı anda bellidir ve kesinlikle tespit edilebilir. Örneğin bir yıkım işleminde bir kamulaştırma işleminde veya bir ithal izni verilmemesi işleminde doğan zararın boyutları bellidir ve miktar olarak tespiti mümkündür. Bazı idari işlemlerden doğan zarar ise, işlemin yürürlükte kaldığı süre ile bağlantılı olduğundan, zararın miktarını işlemin yapıldığı tarihte belirleme olanağı yoktur ... Kamu görevlileri hakkında bu sıfatları nedeniyle alınan kararlardan ve yapılan işlemlerden doğan zararların hemen hemen tamamı, statüleri gereği kendilerine aydan aya verilen maaş ve sair ödemelerden ( yan ödemeler, ek ders ücreti, fazla çalışma ücreti, mahrumiyet yeri ödeneği, aile yardımı ödeneği v.s. ) yoksun kalmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ancak bu zararların miktarını işlem yapıldığı anda tespit imkanı yoktur; zararı doğuran idari işlem yürürlükte kaldığı sürece zarar da devam edecektir ... "
Bir idari işlemden doğan ve iptal ve tam yargı davasının birlikte açıldığı tarihte kesin miktarı belli olmayan zararların kalan kısmının iptal ve tam yargı davasıyla ilgili kararın, bu karara karşı kanun yollarına başvurulmuşsa verilecek kararın tebliğinden itibaren 12. maddede öngörülen süre içinde ayrıca açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceğini kabul etmek gerekir. 2577 sayılı Yasanın yukarıya alınan 12. maddesinin idari işlemlerden doğan ve iptal yada iptal ve tam yargı davalarının açılmasından sonra da devam etmekte olan zararlarla ilgili olarak tam yargı davası açma hakkının belirtilen biçimde kullanılmasını engelleyici bir hüküm içermediğini vurgulamak gerekir. 2577 sayılı Yasanın 12. maddesi idari işlemlerden doğan zararlarla ilgili tam yargı davasının idari işlemin tebliği tarihinden itibaren 60 gün içinde dorudan veya iptal davasıyla birlikte açılmasını zorunlu kılmadığına ve hukuka aykırı idari işlemler nedeniyle uğranılan gerçek zararların Anayasanın 125. ve 2577 sayılı Yasanın 28. maddelerinde yer alan buyurucu kurallar ile hukuk devleti ilkesinin doğal gereği olarak işlemi tesis eden idarece tam olarak karşılanması gerektiğinden bu tür işlemlerden doğan ve süregelmekte olan zararların, 12. maddede öngörülen süre koşuluna uyulmak kaydıyla, kısımlara ayrılarak da dava konusu edilebileceğini kabul etmek gerekir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Sakarya 1. idare Mahkemesince verilen 24.1.2006 günlü, E:2005//3115, K:2006/82 sayılı ısrar kararının bozulmasına, dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 04.10.2007 günü oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Davacının temyiz isteminin reddi ile, hukuk ve usule uygun olan Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 24.1.2006 günlü, E:2005/3115, K:2006/82 sayılı kararın onanması oyu ile karara karşıyım. Kaynak: Kazancı İçtihat Bankası)