Mesajı Okuyun
Old 01-08-2011, 20:18   #2
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avbilgen
Borçlunun taahhüdü ihlal suçundan ceza alması nedeniyle ihmal ettiğimiz bir dosyadan , borçlu zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması davası açıldı. Büyük bir ihtimalle talebi kabul edilecek. Ancak bu durumda taahhüdü ihlal nedeniyle aldığı cezanın da kaldırılmasını isteyebilir mi? İİK 340.maddesinde esasında cezanın hangi durumda kalkacağı düzenlenmiş ama icranın geri bırakılmasında da suç ortadan kalkar mı şüpheye düştüm. Bilgisi olan meslektaşlarımın görüşünü bekliyorum.

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 2001/7-173
Karar: 2001/178
Karar Tarihi: 05.05.2001
 
TAAHH
ÜDÜ İHLAL SUÇU - SANIĞIN İCRA KEFİLİ OLDUĞU - İCRA EMRİNİN KENDİSİNE GÖNDERİLMEDEN YAPILAN ÖDEME TAAHHÜDÜNÜN İHLALİNİN SUÇ OLUŞTURMAYACAĞININ GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: İcra kefili olan sanığın henüz kendisine icra emri gönderilmeden, dolayısıyla kefalet ve ödeme taahhüdünde bulunduğu borç nedeniyle hakkında kesinleşmiş icra takibinin bulunmadığı bir aşamada yaptığı ödeme taahhüdünü ihlal etmesi eyleminin suç oluşturmayacağının gözetilmesi gerekir.
 
(2004 S. K. m. 24, 32, 38, 74, 111, 340)
Dava: Taahhüdü ihlal suçundan sanık Mehmet Emin Karaca'nın beraatına ilişkin Polatlı İcra Ceza Mahkemesinden verilen 07.06.2000 gün ve 760/612 sayılı hüküm şikayetçi Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Hukuk Dairesince 17.05.2001 gün ve 2903/2869 sayı ve oyçokluğuyla;
<İcra kefili sanık taahhüdünü yerine getirmediğine göre suçun unsurları oluşmuştur. Suç oluştuğuna göre sanığın mahkumiyeti yerine beraatına karar verilmesi isabetsizdir.> gerekçesiyle oyçokluğuyla bozulmuştur
Yargıtay C.Başsavcılığı 26.06.2001 gün ve 152038 sayı ile;
<İİK. nun 38. maddesinde, <İcra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir.> denilmektedir. Maddede açıkça belirtildiği gibi icra kefili olan borçlu hakkında da öncelikle bir icra takibi yapılması gereklidir. Başka bir ifade ile, icra kefili borçluya icra emri ya da ödeme emri tebligatı çıkarılıp, takip kesinleştikten sonra icra kefilinin taahhütte bulunması, bu taahhüdün yerine getirilmemesi halinde İİK. nun 340. maddesi uyarınca sanığın cezalandırılması gerekir.> görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Ceza Genel Kurulu Kararı
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, aleyhine yasal bir takip bulunmayan sanığın icra kefili olarak yaptığı taahhütte, yüklenen taahhüdü ihlal suçunun yasal öğelerinin oluşup oluşmadığına ilişkindir.
İnceleme konusu somut olayda sanığın, asıl borçlu hakkında girişilen icra takibi sırasında hacze gidildiğinde kendiliğinden başvurarak icra kefili olup ödeme taahhüdünde bulunduğu, hazır olan alacaklı vekilinin de taahhüdü kabul ettiği, ancak borcun ödenmediği anlaşılmaktadır.
<Borçlunun ödeme şartını ihlali halinde ceza> başlığını taşıyan İİY'nın 340. maddesinde; 111 nci madde gereğince veya alacaklının onayı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme koşulunu, kabul edilebilir bir neden olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine tetkik mercii tarafından cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Bu suçun oluşması için ihlale konu taahhüdün, icra takibinin taahhütte bulunan yönünden kesinleşmesinden sonra yapılması gereklidir. Takip borçlusu sanıklar yönünden aranan bu koşul, Ceza Genel Kurulumuzun 26.10.1992 gün ve 271-295 sayılı kararında belirtildiği üzere icra kefili sanıklar yönünden de geçerlidir.
İİY'nın 38. maddesinde ise ilam mahiyetindeki belgeler sayılmış, icra dairesindeki kefaletler de bu belgeler arasında gösterilmiş ve bunların ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, para ve teminat verilmesi hakkındaki ilamların icrası ile ilgili olarak icra emri ve içeriği konusu Yasa'nın 32. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükümlerine göre; para borcuna veya teminat verilmesine dair olan ilam icra dairesine verilince icra müdürü borçluya bir icra emri tebliğ edecektir. Bu emirde 24 ncü maddede yazılanlardan başka hükmolunan şeyin cinsi ve miktarı gösterilecek ve nihayet yedi gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez veya hükmolunan teminat verilmezse tetkik merciinden veya temyiz yahut iadei muhakeme yolu ile ait olduğu mahkemeden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmedikçe cebri icra yapılacağı ve bu müddet içinde 74 ncü madde gereğince mal beyanında bulunması gerektiği, bulunmadığı ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu takdirde hapisle cezalandırılacağı ihtar edilecektir.
Bütün bu yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, icra kefilinin ilam niteliğinde belge sayılan icra dairesindeki kefaleti nedeniyle doğan borcundan dolayı kendisine icra emri gönderilerek hakkında icra takibi başlatılması ve takibin kendisi yönünden de kesinleşmesinden sonra yaptığı taahhüde uymaması halinde taahhüdü ihlal suçu oluşacaktır.
Bu itibarla, icra kefili olan sanığın henüz kendisine icra emri gönderilmeden, dolayısıyla kefalet ve ödeme taahhüdünde bulunduğu borç nedeniyle hakkında kesinleşmiş icra takibinin bulunmadığı bir aşamada yaptığı ödeme taahhüdünü ihlal etmesi eylemi İİY'nın 340. maddesinde tanımlanan taahhüdü ihlal suçunu oluşturmaz. Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı yerinde olup kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan 7. Hukuk Dairesi Başkanı Hüseyin Örmeci; <Sanık borçlu hakkında yapılan icra takibi sırasında borçlu adına borcu ödemeyi taahhüt etmek sureti ile icra kefili olduğuna, borcu hangi tarihte ödeyeceğini bildiğine, taahhüt ettiği tarihte ödeme yapmadığına göre suç oluşur. İcra kefili olarak borcun miktarını ve taahhüdünü sanık bildiğine göre yeniden esas borçlu hakkında takip yapılması, esas borçlunun borcunu ödememesi sonucu yeniden icra kefili olan sanık hakkında takipte bulunulmasına gerek bulunmamaktadır.> biçimindeki gerekçeyle, bir kurul üyesi ise, Özel Daire onama kararının haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 17.05.2001 gün ve 2903/2869 sayılı kararının kaldırılmasına, Polatlı İcra Ceza Mahkemesinin 07.06.2000 gün ve 760/612 sayılı hükmünün ONANMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 2.10.2001 günü oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Umarın bu karar işinize yarar

Teşekkürler...