Mesajı Okuyun
Old 09-02-2011, 16:31   #9
philomelion

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Fatma KAPUÇAM
ikinci kez hacze gidilmiyor satış talep ediliyor ve satış günü veriliyor yediemin satış günü malları hazır etmiyor

Sayın Meslektaşlar,
Yargıtay 4.Ceza Dairesinin bu konuyla ilgili yeni bir kararı var, yedieminliği suistimal suçu yönünden bir içtihat değişikliği oldu.
Özetle, yedieminin hacizli malları sadece muhafaza ile yükümlü olduğu, ücreti ve masrafı verilse dahi satış mahalline götürme zorunluluğu bulunmadığı belirtilmekte.

adalet.org sitesinden alıntılanan karar metnini bilgilerinize sunuyorum.

T.C. YARGITAY BOZMA
4. Ceza Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y İ L A M I

Esas No : 2008/7533
Karar No : 2010/2147
Tebliğname No : 4 - 2006/197472


SUÇ(LAR) : MUHAFAZ GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMA
SUÇ TARİHİ :1.08.2005
HÜKÜM(LER) : Beraat
TEMYİZ EDEN : Katılan vekili
TEBLİĞNAMEDEKİ İSTEK:Bozma

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede , başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Yedieminlik, özel hukuka ilişkin bir hukuksal kurum olmakla birlikte, yediemin yasal yükümlülüklerine aykırı davranmasının yasa tarafından yaptırıma bağlandığı hallerde Ceza Hukukunu da ilgilendirmektedir. 5237 sayılı TCY nın 289.maddesinde, muhafaza görevini kötüye kullanma başlığı altında; �muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya herhangi bir nedenle el konulmuş mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunma� eyleminin cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Yasalarda öngörülen istisnalar 6831 sayılı Orman Yasasının 84.maddesi gibi) dışında yedieminlik, muhafaza yükümü altına giren kişinin özgür iradesiyle kuracağı hukuksal bir ilişki niteliğindedir. Bu nedenle, yedieminin suçun öğelerini ilgilendiren yasal yükümlülüklerinin saptanması ve hukuka aykırılık öğesinin incelenmesi bakımından, yedieminlik kurum unun özel hukuktaki yeri ile hak ve yükümlülüklerinin incelenmesi gerekmektedir.
Yedieminlik kurumu özel hukukta Borçlar Yasasının 463-482. maddelerinde düzenlenen �vedia sözleşmesinin� bir türü olarak kabul edilmektedir. (Prof Dr.Ejder Yılmaz, Yedieminlik T Hukuk Dünyası D. Mayıs 2000, S.1, s. 7; Prof Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV. Istanbul 2001, s.4294; Prof Dr. Cevdet Yavuz, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 1997 s. 770). Vedla (saklama/emanet) sözleşmesi doktirinde, �saklatan tarafından verilen bir taşınırın, saklayan tarafından kabul edilerek güvenli bir yerde saklanması ve saklatanın dilediği zaman istemesiyle onu saklatana geri vermesi yükümlülüğünü yükleyen bir� sözleşmedir� biçiminde tanımlanmaktadır. (Prof Dr.Aydın Zevkliler, Borçlar Hukuku, Ozel Borç İlişkileri, Ankara 2002, s.385; Doç.Dr. Mustafa Tftik, Türk Hukukunda Vedia Sözleşmesi, Ankara 2007, s.25,). Vedia sözleşmesi hükümleri arasında yer alan �Yediemine tevdi� başlığı altındaki 471.maddesinde de, hukuki durumuyla ilgili uyuşmazlık bulunan veya şüpheli olan bir şeyin �müstevdie/saklayana� veya yediadile� tevdi edilebileceği ve bu durumda, malı teslim alanın bütün ilgililerin rızası veya hakimin kararı olmadıkça malı hiç birine iade edemeyeceği belirtilmektedir. Yasanın 473 vd. maddelerinde ise, vedia sözleşmesinin bir türü olan �ardiye/depo sözleşmesi� düzenlenmiştir.
Borçlar Yasası dışında, yedieminhiği öngören 1086 sayılı Hukuk Yargılama Yasasının 101; 2004 sayılı İcra İflas Yasasının 26,88,273;358;6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasanın 82, 83. maddeleri gibi çeşitli Yasalarda da yedieminlik ilişkisi veya bu nitelikte muhafaza yükümlülüğü doğuran düzenlemeler yer almaktadır. Belirtilen düzenlemelerde bir nevi kamusal ilişkinin de kurulması dolayısıyla doktrinde Borçlar Yasasında düzenlenen �akdi� yedieminlikten farkını ifade etmek üzere �kamu hukuku ilişkileri doğuran yedieminlik� adı da verilmektedir (Dr.Haluk Eruygur, Yedieminlik, Ankara 2008, s. 68). Fakat, açıklanan yasa hükümlerinde de muhafaza yükümlülüğünün bir yasal zorunluluk olmayıp, hukuksal ilişkinin özgür iradeyle kurulması karşısında, bunların da akdi bir ilişki olduğu inkar edilemeyecektir. Bu nedenle, adı geçen yasalarda açıkça düzenlenmeyen hususlarda, hukuksal kurumun temelini oluşturan vedia sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerekli bulunmaktadır.
Borçlar Yasasına göre vedia sözleşmesi uyarınca taşınır malın muhafazası için malı veren kişi (muhafaza ettiren), sözleşmenin icrası nedeniyle ilgili olan bütün masrafları ve meydana gelen zararı ödemek borcu altındadır (BKM 464). Buna karşın, vedia sözleşmesi nedeniyle saklama yükümlüsü olan kişi (muhafaza eden); muhafaza edilmesi için teslim edilen taşının kullanmama, malı güvenli bir yerde muhafaza etme ve teslim eden tarafından istenildiğinde geri verme ile borçludur (BKM465-467). Malı saklatan kişi sözleşmede bir süre öngörülse dahi her zaman malın iadesini isteme hakkına sahip olduğu gibi, saklama borçlusu olan kişi de istenildiği her an, malı teslim etmekle yükümlüdür (BKM466/1). Bu yükümlülük gereği muhafaza görevlisinin, ilk kez talep edildiğinde malı aldığı zamandaki gibi (varsa semeresi ile birlikte) iade etmesi zorunludur (Doç.Dr.Mustafa Tiftik, Vedia Sözle şmesi s.4 7, 52).
Vedia sözleşmesi uyarınca saklama ile yükümlü olan kişinin iade borcunu yerine getireceği yer, Kanunun �iade mahalli� başlıklı 468.maddesinde �vedia hıfzedilmesi lazım gelen yerde iade olunur ve iade masrafıyla iade zamanındaki hasar, mudia aittir� biçiminde düzenlenmiş ve bu konuda, �malın saklanması gereken yerde iade edileceği� kuralı kabul edilmiştir. Bu düzenleme dolayısıyla muhafaza edenin malı götürüp teslim etme yükümlülüğü bulunmadığından, malın muhafazası amacıyla teslim eden kişi iadesini istediği malı, muhafaza edilen yerden teslim alacaktır (Doç.Dr.Mustafa Tiftik, Vedia Sözleşmesi, s.52). Bu bakımdan yasa uyarınca, muhafaza ile yükümlü olan kişinin malın iade edilmesi için, malı başka bir yere götürme, nakletme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu nedenle ancak, teslim edenin muhafaza edenin adresine başvurarak iadeyi istemesine karşın, yediemininin iade etmemesi durumunda yükümlülüğüne aykırı davrandığı söylenebilecektir. Vedia sözleşmesine ilişkin genel düzenlemelerin istisnasını oluşturan başka bir yasal hüküm bulunmadığı takdirde, malın muhafazasını üstlenen kişinin, iade yükümlülüğünün, muhafaza ettiği yerde olduğu kabul edilmelidir. Bu konuda 2004 sayılı İİYnın 88 ve 358.maddeleri ile 6183 sayılı Yasanın 82,83.maddelerinde de, hacizli malın muhafaza amacıyla kendisine bırakıldığı kişinin, malların icra dairesinden istendiği anda önceki durumuyla iade ile yükümlü olduğu belirtilmekle birlikte, iadenin şekli ve yeri hakkında bir düzenleme yapılmadığından bu konuda genel hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Esasen, bu konuda vedia sözleşmesi hükümlerine başvurulmasa dahi, yasada olmayan bir yükümlülüğün yediemine yükletilmesi olanaklı bulunmayıp, aksi yorumun benimsenmesi TCY. nın 2. maddesinde belirtilen �kanunilik ilkesine� aykırılık oluşturacaktır.
Açıklanan yasal hükümler uyarınca, yedieminin malı muhafaza ettiği yerde teslim etmekle yükümlü bulunması ve incelenen dosyada, icra dairesince sanığın adresine gelinerek hacizli malın iade edilmesi altına alınması için bir başvurunun yapılmaması karşısında, hacizli malların satış yerine götürülmemesi biçimindeki eylem, suçun maddi öğesini oluşturmaz ise de, sanığın hacizli malı başkasına verme, ortadan kaldırma, satma, rehnetme veya adresine gelinip istenildiğinde teslim etmeme gibi TCY nın 289/1.maddesinde öngörülen teslim amacı dışında tasarrufla bulunması durumunda, suçun oluşacağı gözetilerek söz konusu hacizli malları teslim edilen adreste usulüne uygun olarak muhafaza edip etmediğinin araştırılması ve muhafaza ettiğinin belirlenmesi halinde beraatine, tersi durumda ise, hükümlülüğüne karar verilmesi gerekirken, iddianame ile muhafaza görevini kötüye kullanmaktan açılan davanın belirtilen hususları da kapsadığı düşünülmeksizin, yetersiz gerekçe ve eksik inceleme ile beraat hükmü kurulması,
Yasaya aykırı ve katılan Muzaffer Berber vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırı1mak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Osman YAŞAR Kemal KARACAN E.Saba YALÇIN ERTUĞRUL İbrahim ŞAHBAZ Ramazan ÖZKEPİR
Başkan Üye Üye Üye Üye