Mesajı Okuyun
Old 10-09-2003, 22:56   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Melih Gökçek istifa !

Melih Gökçek istifa !

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, geçtiğimiz günlerde kadınlara bir kez daha saldırdı: Sığınma evleri açıldıktan sonra neye dönüştü biliyor musunuz? Bunu burada açıklayamam, çünkü burada hanımlar var diyerek, kadına yönelik şiddeti önlemek için vazgeçilmez kurumlardan biri olan kadın sığınaklarında fuhuş yapıldığı iddiasında bulundu.
Gökçek sıradan biri değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinin belediye başkanı. Yani, ülkede kadına yönelik şiddetin son bulması için çalışması gereken başlıca makamlardan birinde oturuyor. Gerek dünya uygulamaları ve gerekse de Türkiye'nin tüm dünyaya verdiği taahhütler bu konuda kendisine kaçamayacağı görevler yüklüyor. Örneğin Birleşmiş Milletler'in 1993 tarihli Bildirgesi, yönetimlerin kadına yönelik şiddetin önlenmesi için bütçelerinden gerekli payı ayırması görevini vurguluyor. Girmek için çırpındığımız Avrupa Birliği, her 7.500 kadın (ve kız çocuğu) için bir sığınak açılmasını öngörüyor. Görevi, sadece Ankara'da yüzün üzerinde sığınak açmak olan biri, hem görevini yapmıyor, hem de son derece sınırlı olanaklarla ayakta kalmaya çalışan sığınaklara saldırarak, kadınlara ve aslında tüm halka karşı açık bir suç işliyor.
Oysa o sığınaklar, yoksulun da yoksulu olan kadınların alyanslarını, bileziklerini satarak, uluslararası kadın hareketinin de desteğiyle açtıkları ilk sığınaklar sayesinde bir model olarak devletin önüne kondu. İstanbul'da Mor Çatı'nın ve Ankara'da Kadın Dayanışma Vakfı'nın sığınakları, açık oldukları dönem boyunca, kendilerine yönelik tüm saldırılara ve hatta provokasyonlara rağmen, hiçbir yasal soruşturmaya uğramadı.
Kadın hareketinin çabası ve baskısı ile yerel yönetimler ve devlet de sığınaklar açmak, en azından açmayı denemek zorunda kaldı. Ne gariptir ki, adına sığınak demekten özellikle kaçınıp, önce misafirhane , sonra konukevi , şimdi şimdi utangaç da olsa sığınmaevi dedikleri bu yapılarda, feminist işleyiş ilkelerini esas almadıkları için kendileri yalpaladılar. Ancak, kadın hareketinin ve bu yıl altıncısı düzenlenecek olan Kadın Sığınakları Kurultaylarının da etkisiyle kadınlara destek kalitesinde bir iyileşme başladı. Gökçek'in tam da bu sırada sığınaklara saldırması son derece anlamlı. SHÇEK'e bağlı topu topu 170 kadın ve çocuk kapasiteli 8 sığınmaevini eline geçecek ilk fırsatta kapatacağının açık bir ilanı...
Resmi rakamlar, 1990'dan beri bunlardan sadece 3bin 691 kadın, 372 çocuğun yararlanabildiğini, 728 kadının işe yerleştirildiğini gösteriyor (Haziran 2003). Bu rakamların ne kadar sembolik, ne kadar komik olduğunu herhalde vurgulamaya gerek yok : Yılda yaklaşık 283 kadın... Dayak, taciz ve tecavüzü hiç hesaba katmasak bile, sadece namus, töre ya da boşanmak istediği ve hatta evlenmek istemediği için öldürülen kadın sayısı herhalde bunun en az üç katıdır...
Ne yazık ki biz, kadınlar zaten sosyal devlet ilkesinin ANAYASAL, ama kağıt üstü! bir kavram olduğunu, ANAYASAL hakların bile, aslında boş laflar olduğunu epeydir biliyoruz. Bu ülkede vatandaşa verilen her hak, işe yarar her kurum nedense eşantiyon olarak var. Pek özendiğimiz Batıya Bakın, sizdekinden bizde de var demek için...
Bir de Melih Gökçek gibi, bu eşantiyonlara bile tahammül edemeyenler var. Onları da yok etmek istiyorlar ki, kadınların hiçbir umudu, tutacak hiçbir dalı kalmasın. Ömrünü, emeğini ve bedenini bu adamlara boğaz tokluğuna sunsun; hayır istemiyorum dediğinde ya da ikinci, üçüncü, dördüncü eşe itiraz ettiğinde dayağı yesin; bıktım artık boşanacağım ya da ben de sevdiğime giderim dediğinde boğazlansın...
Gökçek'in bir yandan sığınaklara saldırırken, bir yandan da seks işçiliğine itilen kadınları aşağılaması oldukça manidar. Bu tür adamların hepsi, kendi çevrelerindeki kadınları baskıları altında tutabilmek için seks işçisi kadınları bir tehdit olarak kullanıyorlar: Benim denetiminden çıkarsan "kötü yola" düşersin!
İşte bu yüzden, sığınaklar, şiddetten kaçmak isteyen kadınlar için en önemli umut, hele de gidecek başka yerleri yoksa ve seks işçiliği yapmak istemiyorlarsa tek çözüm. Aynı şekilde, kendileri için açılacak özel sığınaklar, seks işçisi kadınların şiddetten kaçmaları ya da seks işçiliğini terketmeleri için de tek çözüm.
Kadınların umut ve çözümlerini de ellerinden almak isteyen Gökçek'in derhal istifa etmesi gerek. Çünkü sorumlu siyasetçilik, böylesine deşifre olunulan durumlarda bunu gerektirir. Ama müstehcen bulduğu heykeli "Ben böyle sanatın içine tükürürüm" diyerek depoya kaldıran Gökçek'ten bunu beklemek boşuna. O zaman iş yine kadınların (ve hep kadınları anladıklarını iddia eden erkeklerin) oylarına kalıyor. Neyse ki, yerel seçimlere az kaldı.

Av.Hülya Gülbahar
Morçatı gönüllüsü

Kazete' den alıntıdır.