Mesajı Okuyun
Old 16-04-2008, 17:00   #4
Aybüke Kağan

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2002/2-401
Karar: 2002/451
Karar Tarihi: 29.05.2002
ÖZET : Davacı, HUMK.nun 445/3 maddesine dayanarak kesinleşen boşanma kararının yargılamanın iadesi yoluyla ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
HUMK. M.445/8 hükmünün amacı, kendisini mahkemede usulüne uygun surette temsil ettirmeyen kişi aleyhinde verilip kesinleşen hükümlerin yeniden gözden geçirilmesini, bir yanlışlık varsa bunun düzeltilmesini sağlamaktır. Usulün 447. maddesi ile 445/8 maddesinin birlikte incelenmesinden çıkan sonuç bu merkezde olup aksini düşünmek yukarıda anılan hukuki yarar ilkesine aykırı düşer. Somut olayda yargılamanın iadesini isteyen davacı yönünden, bir temsil eksikliği, hukuki ehliyet bakımından bir noksanlık bulunmadığına göre davacı yargılamanın iadesini isteyemez. Başka bir anlatımla HUMK. 445/8 hükmüne dayanılarak yargılamanın iadesini istemek hakkı davada vekil veya kanuni mümessil tarafından temsil edilmeyen tarafa aittir. Böyle bir durumda, davada bizzat hazır bulunan, kendisini vekil veya kanuni mümessil ile temsil ettiren kimsenin yargılamanın iadesini istemekte hukuki yararı yoktur.Nitekim Yargıtay'ın kararlılık gösteren içtihatlarında aynı ilkeyi benimseyerek, 445/8 maddesine göre yargılamanın iadesini istemek hakkını sadece yargılamada vekil veya kanuni mümessil tarafından temsil edilmemiş tarafa ait olduğunu ayırım yapmadan, benimsemiştir.


(1086 S. K. m. 445, 447)
Dava: Taraflar aras
ındaki iade-i muhakeme davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy Asliye 1.Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 26.2.2001 gün ve 324-95 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 8.6.2001 gün ve 7360-9044 sayılı ilamıyla; ( ...Davanın tarafları yargılamanın yenilenmesini isteyebilirler. Davacı boşanmaya ilişkin Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1993/578 sayılı dosyanın tarafıdır. Mahkemece yapılacak iş; tarafların delillerini toplamak, Bakırköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesindeki 1996/7 sayılı tapu iptal ve tescil dosyasının sonucunu beklemek, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 445/8. maddesi çerçevesinde değerlendirme yapmak ve hasıl olacak sonuca göre karar vermekten ibarettir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Davacı Şaziye 18.8.1993 tarihli dava dilekçesi ile, eşi Ali O... ile 25.8.1968 tarihinde evlendiklerini bu evlilikten müşterek çocukları bulunmadığını, eşinin kendisini devamlı dövdüğünü ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini istemiş ve yargılama aşamasında taraflar, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, karşılılık olarak nafaka talep etmediklerini beyan ettiklerinden mahkemece 22.11.1993 tarihinde tarafların boşanmalarına karar verilmiş bu karar temyiz edilmeksizin 7.1.1994 tarihinde kesinleşmiştir.
Dava dosyasına getirtilen Bakırköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen E: 1996/7 K:2001/39 sayılı ilamına göre; Ali O...'ın ilk eşinden olma çocukları Munise K... ve İsmail O... açtıkları dava ile, babalarının kendilerinden mal kaçırmak amacıyla tapuda adına kayıtlı taşınmazları üvey anneleri Şaziye ile Şaziye'nin ilk eşinden olma çocuğu Şengül Ö... adına muvazaa yoluyla devrettiğini, esasen satış tarihi bulunan 24.8.1993 tarihinde Ali'nin hukuki ehliyeti bulunmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptalini talep etmişler, Adli Tıp Kurumunun 28.8.2000 tarihli raporu münderecatına göre de muris Ali'nin tapuda işlem yaptığı tarihte hukuki ehliyeti bulunmadığından tapu kaydının iptaline karar verilmiş bu karar Yargıtay tarafından onanarak 13.9.2001 tarihinde kesinleşmiştir.
Temyize konu bu davada ise, davacı 9.5.2000 tarihli dava dilekçesinde boşandığı Ali'nin serbest iradesi ile tapuda kayıtlı taşınmazını bedeli karşılığında kendisine sattığını ancak tapu iptal davasında, satış tarihi bulunan 24.8.1993 tarihi itibariyle Ali O...'ın hukuki ehliyetinin bulunmadığının saptanması nedeniyle üzerine kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptal edildiğini, Ali O... ile bu tarihten sonra boşandıklarını, o halde öncelikle boşanma tarihi itibariyle Ali O...'ın hukuki ehliyetinin bulunmaması gerektiğini ileri sürerek boşanma kararının yargılamanın iadesi yoluyla iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bilindiği gibi, bir davanın dinlenebilmesi ( esasına girilebilmesi ) için gerekli şartlardan birisi de, davacının o davayı açmakta hukuki yararı bulunması gerekir. Çünkü hukuki yarar dava şartıdır.
Davacı aleyhine açılan tapu iptali davasında boşandığı eşi Ali'nin hukuki ehliyeti bulunduğunu, taşınmazı eşinden bedeli karşılığında satın aldığını ileri sürmüş, daha da önemlisi bizzat açtığı boşanma davasında boşanmanın özel nedeni olan akıl hastalığına dayanmamış eşinin içki içtiğini, eve bakmadığını kendisini dövdüğünü ileri sürerek genel boşanma nedenine dayanmıştır. Ali O...'ın hukuki ehliyetsizliği boşanma davasında ileri sürülüp tartışılması gerekirken, tapu iptal davasını kaybettikten sonra bu savunmanın yargılamanın iadesinde ileri sürülmesi ve bunun ayrı bir dava konusu yapılmasında davacının hukuken yararının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı, HUMK.nun 445/3 maddesine dayanarak kesinleşen boşanma kararının yargılamanın iadesi yoluyla ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
HUMK. M.445/8 hükmünün amacı, kendisini mahkemede usulüne uygun surette temsil ettirmeyen kişi aleyhinde verilip kesinleşen hükümlerin yeniden gözden geçirilmesini, bir yanlışlık varsa bunun düzeltilmesini sağlamaktır. Usulün 447. maddesi ile 445/8 maddesinin birlikte incelenmesinden çıkan sonuç bu merkezde olup aksini düşünmek yukarıda anılan hukuki yarar ilkesine aykırı düşer. Somut olayda yargılamanın iadesini isteyen davacı yönünden, bir temsil eksikliği, hukuki ehliyet bakımından bir noksanlık bulunmadığına göre davacı yargılamanın iadesini isteyemez. Başka bir anlatımla HUMK. 445/8 hükmüne dayanılarak yargılamanın iadesini istemek hakkı davada vekil veya kanuni mümessil tarafından temsil edilmeyen tarafa aittir. Böyle bir durumda, davada bizzat hazır bulunan, kendisini vekil veya kanuni mümessil ile temsil ettiren kimsenin yargılamanın iadesini istemekte hukuki yararı yoktur. ( Bkz.Prof.Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı Cilt V- 2001 s.5218 vd. )
Nitekim Yargıtay'ın kararlılık gösteren içtihatlarında aynı ilkeyi benimseyerek, 445/8 maddesine göre yargılamanın iadesini istemek hakkını sadece yargılamada vekil veya kanuni mümessil tarafından temsil edilmemiş tarafa ait olduğunu ayırım yapmadan, benimsemiştir. ( Y.6.H.D.29.2.1964 gün E:7235 K:944, Y.9.H.D.24.6.1968 gün E: 1968/4411 K:9053, Y.2.H.D.23.3.1972 gün E:7637 K:241 )
Genel kuruldaki görüşmeler sırasında, davada bizzat hazır bulunan kimse de HUMK. nün 445/8 maddesi uyarınca karşı tarafın ehliyetsizliğine dayanarak yargılamanın iadesini isteyebileceği ileri sürülmüştür. Çoğunluk aşağıdaki gerekçe ile bu görüşe katılmamıştır.
Davacı ile eşi Ali arasındaki boşanma davası 7.1.1994 tarihinde kesinleşmiş, tapu iptal davası boşanma davasından sonra 4.1.1996 tarihinde açılmıştır. Şaziye vekili o davada davaya konu Fatih D...'daki dairenin 1/2 payının bedeli ödenmek suretiyle Ali'den satın alındığını, Ali'nin bu satış sırasında hukuki ehliyetinin bulunduğunu ileri sürmüş, tapu iptal davası aleyhlerine sonuçlanınca 9.5.2000 tarihinde açtıkları bu dava ile Ali'nin boşanma davası sırasında öncelikle hukuki ehliyetinin olamayacağını boşanma davasında vasi tarafından temsil edilmediği için boşanma ilamının ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
İsviçre Federal Mahkemesi ve Yargıtay, bir kimsenin hukuki işlemin butlanını eskiden beri bilmesine rağmen buna menfaati icabı ses çıkarmayıp ancak hesaplayamadığı sonuçlarını gördükten sonra butlanı ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması olarak nitelemiş ve bu tür davaların reddi gerekeceği sonucuna varmıştır. ( İsviçre Federal Mahkemenin BGE 49 II 392 vd, ve BGE 53 II 232, BGE 53 II 165 vd., Y.İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 25.1.1984 gün ve 3/1 ve 30.9.1988 gün ve E: 1987/2 K:1988/2, Y.H.G.K. 4.11.1964 gün E:1953/D-2 K:640, 16.12.1964 gün E:336/D-2 K:724 12.5.1965 gün E:5/D-4 K:203, 24.4.1968 gün
E. 1966/D-2-583 K:278, 22.10.1974 gün ve E:1971/2-810 K:1043, 13.2.1974
gün ve 524/103 sayılı, 7.12.1983 gün ve 4/224-1276 sayılı, Y.2.H.D.nin 1.2.1999 gün E:14625 K:434 sayılı kararları )
Bilindiği gibi hukukun her alanında uygulama niteliğine sahip olan hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının, butlanı ileri sürme hakkı için de bir sınır teşkil ettiği, buyurucu niteliği itibariyle kendiliğinden gözetilmesi gerektiği, bugün Türk-İsviçre öğretisi ve uygulamasında kabul edilmektedir ( Bkz.Burgi Zürich 1969 Art.706 N.14, Frei, Aarau 1962 S.105, Rudolf Peyer, Zürich 1944 S.43-44, Tacob Schffner Bern 1940, Prof.Dr.Erdoğan Moroğlu 1993. Anonim ortaklıkta Genel Kurul kararlarının Hükümsüzlüğü Sh:115 vd., K.Oğuzman, Şekil Noksanı Sebebiyle Butlanın Dermeyanı Hakkının Suistimali,İBD C.XXIX 1995 5-6 Sh.249-258 )
Yukarıda açıklandığı gibi bir kimsenin hukuki işlemin butlanını eskiden beri bilmesine rağmen buna uzun yıllar ses çıkarmamış, şu veya bu nedenle durum aleyhine dönünce butlana dayanmanın iyiniyet kuralına aykırı olduğu anlaşıldığından yukarıda yazılı gerekçelerle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
Sonuç: Davacının temyiz itirazlarının reddi ile direnme karının yukarıda yazılı nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 29.5.2002 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)