Mesajı Okuyun
Old 24-11-2020, 16:33   #2
Av. Suat

 
Varsayılan

Üstadım sorunuz bu konu ile alakalı sanıyorum….

X belediyesi adına yolsuz tescil hukuki sebebine dayanarak(Köy tüzel kişiliğinin iç işleri bakanlığının onayı olmadan köye ait arazileri şirkete sattığı için,daha sonra köy tüzel kişiliğinin tüzel kişiliği kaldırılarak ilçe belediyesine devredildi)taşınmazı satın alan şirkete karşı dava açtık davamız kabul edildi.Tapular iptal edildi ve x belediyesi taşınmazların mülkiyetine sahip oldu.Davalı şirket taşınmaz bedelini denkleştirici adalet gereği (rayiç bedel) istedi ve bu konuda dava açtı bu dava da kabul ile sonuçlandı.

Bu durumda X belediyesinin davanın açılmasında bir kusuru yoktur ve davanın açılmasına sebebiyet vermemiştir. Yargılama giderleri ve vekalet ücretinden muaf tutulabilir miyiz?Saygılarımla.


Olayda karşı yan olan şirketin ilk olarak mal edinmesi ( mal edinme şekli ) yasalara aykırı şekilde olmuş. Yani bu anlamda şirketin de kusuru var bu olayda ..
İlgili cevapta belirttiğim gibi ilk davanız yolsuz tescil nedeni ile kabul edilmiş ise yolsuz tescil olgusu, içeriğinde bir anlamda kötü niyeti ( en azından basiretsiz bir davranışı ) da barındıracağından ikinci dava olan denkleştirici zarar ziyan davası nasıl kabul ile sonuçlanmış. Bedel iadesi tamam ama bedelden ayrı olarak ayrıca zararımız da var iddiası olan bu davada, kimse kendi kusuruna dayanarak hak veya menfaat talebinde bulunamaz savunması ileri sürülebilir.
Bu nedenle her işinde basiretli bir iş adamı gibi davranması gereken şirketin ilk satış işlemin usulüne uygun olmadığını bilmiyordum şeklindeki savunmasına itibar edilemez. Zira hemen aşağıdaki HGK kararında da belirtildiği üzere tacir olmanın nimetlerinin yanında külfetleri de vardır.

Hukuk Genel Kurulu 2017/1637 E. , 2020/13 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
ÖZET : 21. Tacir olmanın nimetine göre külfeti de mevcuttur. Zira TTK’nın 20-25. maddelerinde tacir sıfatına bağlanan yerine göre “hak” yerine göre “külfet” niteliği arz eden hukuki sonuçlar düzenlenmiştir. Bunların en önemlilerinden biri basiretli iş adamı gibi davranma zorunluluğudur (TTK. m. 20/II). Tacirin, ticari işletmesiyle ilgili tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranması gerekir. Bu cümleden olarak, ticari işletmesiyle ilgili sözleşmeleri yaparken ve bu sözleşmelerden doğan borçlarını yerine getirirken basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorundadırlar.

Şirket burada kanunun kendisinden beklediği basiretli bir iş adamı gibi davranmadığından hem yargılama giderlerinden hem de ayrıca bedelden ayrı olarak oluştuğunu iddia ettiği artı zarar ve ziyanı talep edemez.
Ayrıca şirket burada basiretli davranmamışsa bir anlamda kusurlu hareket etmiş de olmaktadır. Olayda az da olsa kusur var ise kimse kendi kusuruna dayanarak ayrıca hak veya menfaat talebinde bulunamaz şeklindeki evrensel hukuk ilkesi ileri sürülebilir.
Kusurlu olan şirket, bedelden ayrı olarak ayrıca zararı olduğu iddiası ile ilgili dava hakkını kötüye kullanmaktadır denebilir.