Mesajı Okuyun
Old 11-05-2007, 22:49   #14
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Daha iyi anlaşılabilmesi için özet olarak verdiğim Yargıtay kararınının tamamını yayınlıyorum.
Saygılarımla.

Alıntı:

Alıntı:

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/14-490

K. 2005/563

T. 5.10.2005

• GÖREVLİ MAHKEME ( Konut ve Tatil Amaçlı Taşınmaz Satın Alınmasından Doğan Uyuşmazlıklarda - Görev Hususunun Kamu Düzenine İlişkin Olması ve Usuli Kazanılmış Hak Doğmaması )

• KONUT AMAÇLI TAŞINMAZ SATIN ALINMASINDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIKLAR ( Tüketici Mahkemesinin Görevli Olması - Görev Hususu Kamu Düzenine İlişkin Olduğundan Usuli Kazanılmış Hak Oluşmayacağı )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLMASI ( Konut Amaçlı Taşınmaz Satın Alınmasından Kaynaklanan Tapu İptali ve Tescil Davasında )

• KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ GEREĞİ YÜKLENİCİ PAYINA DÜŞEN BAĞIMSIZ BÖLÜMÜ SATIN ALAN DAVACININ TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Konut ve Tatil Amaçlı Taşınmaz Satın Almaktan Kaynaklanan Tapu İptali ve Tescil Davasında Görevli Mahkeme )

4077/m.3,23

1086/m.7,27

ÖZET : Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin, ondan temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir. Dosya kapsamından taşınmazın konut olarak kullanılmak üzere satın alındığı anlaşılmaktadır. Konut ve tatil amaçlı taşınmaz alımlarından kaynaklanan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri görevlidir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( re'sen ) dikkate alınması gerekir ve taraflar için usuli kazanılmış hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Kanunun 23. maddesi gereğince davaya bakmakla tüketici mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle ön sorun kabul edilip, hükmün bu nedenle bozulması benimsendiğinden, işin esasına yönelik inceleme yapılmamıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gölbaşı ( Ankara ) Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 20.11.2003 gün ve 2002/181-2003/1363 sayılı kararın incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 26.04.2004 gün ve 1697-3368 sayılı ilamı ile,
"...Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin, ondan temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Kural olarak, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri karşılıklı edimleri içeren tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir. Sözleşmenin taraflarından arsa sahibi, sözleşmeye uygun koşullarda arsasını yükleniciye teslim etmek, yüklenici kendisine karşı edimini yerine getirdiğinde de edimi karşılığı yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunu ona devretmekle yükümlüdür.
Sözleşmenin diğer tarafı olan yüklenicinin edim borcu ise, sözleşmede kararlaştırılan koşullarda binayı yapıp arsa sahibine teslim etmektir.
İşte böyle bir sözleşme imzalayan yüklenici, inşaat sözleşmesinden doğan edimlerini yerine getirdiğinde arsa sahibine karşı kişisel hak kazanır ve sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunun adına nakledilmesini arsa sahibinden isteyebileceği gibi, Borçlar Kanunu'nun 162 ve devamı maddeleri uyarınca, bu kişisel hakkım arsa sahibinin rıza ve onayını almaya gerek olmaksızın yazılı olmak koşuluyla üçüncü kişilere de devir ve temlik edebilir.
Yüklenicinin kişisel hakkını temellük eden üçüncü kişi de bu hakkını, yüklenicinin halefi olarak arsa sahibine karşı ileri sürme olanağına sahiptir.
Ancak gerek yüklenici gerekse ondan kişisel hakkını yazılı olarak temellük eden halefi üçüncü kişinin, bu hakkı arsa sahibine karşı ileri sürebilmesi için, yukarıda değinildiği üzere, yüklenicinin sözleşmenin kendisine yüklediği edimini tam olarak yerine getirmiş olması zorunludur.
Yükleniciden temellük edilen kişisel hakkın, dava yoluyla arsa sahibine karşı ileri sürülmesi halinde mahkemece yapılacak iş; kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yüklenicinin edim borcunu tam olarak yerine getirip getirmediğini araştırmaktır.
Bina sözleşmeye uygun olarak tamamlanmışsa tescil kararı verilmelidir.
Ancak; eksik bırakılan bir iş varsa, ve bu eksiklikte pek az ve arsa sahibi tarafından katlanılacak boyutta ise davacıya, yüklenicinin halefi olarak bu eksikliği tamamlama olanağı tanınmalı veya saptanacak bedelinin tamamının para ile karşılanması halinde kişisel hakkın doğduğu kabul edilmeli ve tescil hükmü kurulmalıdır.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, yükleniciden satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı B Blok 9 numaralı bağımsız bölümün adına tescilini istemiştir.Davalı arsa sahipleri davaya cevap vermemiş; davalı yüklenici ise arsa sahibinin öldüğünü, mirasçılarının satışa izin vermediklerini, bundan kendisinin de zarar gördüğünü, mahkemenin vereceği karara itirazının olmayacağını bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü arsa sahibinin bir kısım mirasçısı davalılar temyiz etmiştir.
Yüklenici ile arsa maliki arasında yapılan inşaat sözleşmesine göre, binanın sözleşmede belirtilen teknik şartlara uygun olarak tamamlanması, sözleşme tarihinden itibaren işçi ücretleri, SSK primleri ve vergilerin ödenmesi ile iskan ruhsatının alınması yüklenicinin yerine getirmesi gereken edimler olup bu edimlerin tamamı yerine getirildiğinde ise arsa malikinin tapu verme yükümlülüğü doğacaktır. Dosyada mevcut bilirkişi raporu ve taraf beyanlarından yukarıda sözü edilen inşaat borçlarının ödenip ödenmediği ve iskan ruhsatının alınıp alınmadığı anlaşılamamaktadır. Yüklenicinin halefi olan davacının iskan ruhsatını alması ve bunun içinde inşaat borçlarının ödenmesi halinde tescil isteme hakkı doğacağından; davacıya varsa sigorta prim ve vergi borçlarını ödemesi ve iskan ruhsatını alması için süre ve yetki verilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken bu husus dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılan bağımsız bölümün ondan temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Yerel mahkemenin davanın kabulüne yönelik kararı özel dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
İşin esasına geçilmeden önce, tüketici mahkemesinin mi yoksa genel mahkemenin mi görevli olduğu ön sorun olarak ele alınmıştır.
Somut olayda taşınmazın konut olarak kullanılmak üzere yükleniciden satın alındığı anlaşılmaktadır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3/c maddesinde sadece "Ticaret konusu taşınır mallar" kanun kapsamına alınmış iken 4822 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 3/c maddesi ile "konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar" da Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamına alınmıştır. 4077 Sayılı Kanunun 23. maddesinde ise; bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( re'sen ) dikkate alınması gerekir ve taraflar için usuli kazanılmış hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Kanunun 23. maddesi gereğince davaya bakmakla tüketici mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle ön sorun kabul edilip, hükmün bu nedenle bozulması benimsendiğinden, işin esasına yönelik inceleme yapılmamıştır.
Yerel mahkemenin direnme kararının açıklanan bu gerekçe ile bozulması gerekir.
SONUÇ : Bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden direnme kararının bu gerekçelerle HUMK'nun 429. maddesi gereğince GÖREV YÖNÜNDEN BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.10.2005 gününde, oyçokluğuyla karar verildi.
(KAZANCI)